Çağdaşı Şairlerin Gözüyle Nureddin Zengi
“Geçmiş zaman hükümdarlarının hayat hikâyelerini okudum ve bunların arasında, ilk halifeler hariç, Nureddin kadar erdemli ve âdil olanına rastlamadım.”
Çok sevilen ve büyük bir ilgiyle okunan el-Kâmil fi’t Tarih adlı ünlü eserinde, Nureddin Mahmud b. Zengi hakkında bunları söylüyor İbnü’l Esir.
Haçlılara karşı kapsamlı ve kesintisiz cihadı başlatan kişi, İmadüddin Zengi’nin oğlu Nureddin Mahmud’dur. Doğu-İslâm dünyasını birleştiren, Frenklere karşı örgütlü bir direniş ve savaşım başlatan, Kudüs’ün fethini hazırlayan, mücahid ve muttaki bir hükümdar olarak tarihe geçen Nureddin; kişiliği, kararlılığı, mücadelesi, ahlâkı ve bilgeliğiyle halkının ve o dönemde yaşayan şairlerin gönlünde taht kurmuştur. Birçok şair, onun, Ortadoğu’ya çekirge sürüleri gibi üşüşen Haçlılara karşı verdiği mücadeleyi ve İslâm birliğini sağlamadaki çabalarını anlatmak, şiirlerinde ölümsüzleştirmek için âdeta birbirleriyle yarışmıştır. Kurduğu devlet, tarihçiler ve edebiyatçılar tarafından “ed-Devletü’n Nûriyye” olarak adlandırılmış, kendisi de “Arap ve İslâm Âleminin Birleştiricisi” unvanıyla anılmıştır.
İmadüddin Zengi’nin, Caber’de Frenk asıllı kölesi Yârenkeş tarafından öldürülmesinin ardından, Tell Bâşir ve civarını elinde bulunduran, daha önce de Urfa (Edessa) kontu olan Joscelin, entrikalar çevirip vaatlerde bulunarak ve şehirdeki bazı Ermenilerle anlaşarak Urfa’yı yeniden ele geçirmek ister ve bunda başarılı da olur. Urfa’daki Müslüman asker ve yöneticilerin, bir ayaklanma sonunda bertaraf edildiğini haber alan Nureddin, derhal harekete geçer. Bu seferden haberdar olan Joscelin kaçar, Nureddin inanılmaz bir kararlılık ve ataklıkla şehri geri alarak babasının emanetini korumuş olur. Halkın ve emirlerin güvenini kazanan 29 yaşındaki Nureddin için şair İbn Münîr, bu olay bağlamında bir şiirinde şunları söylemektedir:
Öyle bir hükümdar ki, fethederek zelîl kıldığı bir yeri koruyarak yüceltti.
Urfa yıkılmaya yüz tutmuşken, cesaretiyle karanlık günlerini aydınlattı.
Öyle bir kükreyişle atıldı ki ona, boynundaki esaret yularını çıkardı.
Bu onun fetihlerinin başlangıcıdır, uzak değildir Şam ve Irak’ın alınması.
Rum köpeğini kahreden babasının izlediği yoldur bu.
Yüce dinimizi savunarak öyle muazzam bir cihad etti ki,
Ne koşuşturmak ne de mülkünü harcamak geri bıraktı onu.
Nureddin’e ve daha sonra Selahaddin Eyyubi’ye danışmanlık / vezirlik yapan, aynı zamanda dönemin ünlü edebiyatçılarından biri olarak gösterilen İmadüddin el-İsfehânî de Urfa’daki başarıyı şu beyitle dile getirmektedir:
Arzu edilen en yüksek makama ulaştın
Ulaşılacak en son arzuya yöneldi adımların
Haçlılar 1149’da baskın ve yağma amacıyla Halep üzerine yürürler. Nureddin, hemen harekete geçer ve onlarla zorlu bir savaşa tutuşur. Onları ezer, ordularını darmadağın eder. İbn Kayserânî, bu zaferi şu beyitlerle övmektedir:
Sultanımız Mahmud iken, övünülecek hayatımızı niçin övmeyelim
Arzuların gölgesindeki insanlar, adaletin direğinin uzamasına şükretsinler!
Mutlu bir devletin doğuşundan ve ışığının yükselmesinden dolayı.
İslâm’ın kılıcının keskinliği yanında küfrün parçalanması da söylensin.
Bir menkıbe ki yeryüzünde benzeri yok Nureddin’den başka.
En yükseklere hâkim oldu; o, Süleyman ve Davut’tur.
Şirkin krallarının da tanıklık ettiği birçok zafere imza attı.
Frenkler azgınlıkları terk ettiler. Sanki artık oraya Hud yerleşmiştir.
Nureddin Mahmud Zengi, 1150 yılında, Frenklerin elindeki Harim üzerine sefere çıkar. Orayı ve daha sonra da yakınlardaki İnnib Kalesi’ni tahrip eder. Bunun üzerine Frenkler Antakya, Harim ve civarındaki yerleşim birimlerinin hakimi olan II. Raimond’un komutasında toplanarak İnnib yakınlarında Nureddin’in ordusuna saldırırlar. Nureddin yine galip gelir. Bu savaşta Antakya Prinkepsi II. Raimand da öldürülür. Askerlerin ve halkın duygularına tercüman olan İbn Kayserânî, şu dizelerle tarihe not düşecektir:
Bu kararlılığın, inancın ve azmin zaferidir.
Kılıç sallayarak yapılan çığırtkanlıklar değildir.
Bu bitimsiz bir cömertlik ve keremdir.
Kitapların yazdığı bir şey değildir.
Bu himmetlerdir ki ne zaman konuşacak olsalar
Şairler ve hatipler hep sürçülisan ederler.
Ey İmadüddin’in oğlu, geride emek ve
Yorgunluk bırakarak bu işin zirvesine çıktın.
Deden hep yüksek binalar kurardı. Nihayet sen
Kazıkları yıldızlar olan bir kubbe yaptın.
Nureddin Zengi, 1151’de Şeyzer ve Hama civarındaki birçok yerleşim birimini ve Haçlıların elindeki Efâmiye’yi fetheder. İbn Münîr, vakıayı resmetmekte ve övgüde gecikmez:
Ülkelerin en aydınlık olanı, senin uzun süre aydınlattığın ve kılıcını keskinleştirdiğin yerdir.
Ülkeyi ve halkını yönetmeye en lâyık olan kişi de adaleti bütün bölgeleri kuşatmış olan kişidir.
Ey Mahmud! Sen Ahmed’in milletini yok olmaya yüz tuttuktan sonra yeniden dirilttin.
Senin fetihlerinin gerçekleştiği her gün, din için kutsal metinleri içeren birer sûre gibidir.
1153’te Nureddin Zengi ile Frenkler arasında Dülûk yakınlarında çetin bir savaş olur. Savaşı halk da müstahkem bir tepeden izler. Zafer ve Dülûk, Müslümanların olur. İbn Münîr, yazarken İslâm’ın ilk yıllarındaki izzetli günlerin çağrışımıyla kaleme sarılmaktadır:
Peygamberin zamanını ve fetihlerini, sen bu fetihlerinle kendi çağında yaşattın.
Peygamberin muhacirleri etrafındadır sanki, Ensar da yoldaştır sana.
Selman-ı Farisî’nin inancını yeniledin, Ammar’ınsa ömrünü uzattın.
1172’de Şam’a yönelen Haçlıları Sevâs ve Taberiye üzerine yaptığı baskınlarla hezimete uğratan Nureddin, yanında bulunan el-İsfehânî’ye “Bütün bunları nasıl tasvir edersin?” diye sorunca el-İsfehânî şu beyitleri kaleme alacaktır:
Zaferinle imanın bayrağı dikildi. Senin zamanında iyiliğin alâmeti ortaya çıktı.
Ey kralları galip gelerek yenen, aslan avcılarını avlayan avcı, en büyük savaşçı!
Taçları sahiplerinden alıp taç giyenlerin üstünde bir mevki kazanan!
Tüm ülkelerde ve tüm dillerde insanlar arasında en büyük övgüleri kazanan Mahmud!
Frenklere karşı gerçekleştirdiğin nice savaş en uzak diyarlarda bile konuşulur oldu.
YAZIYA YORUM KAT