Cadısınızdır belki de!
Cadı avı, yüzyıllar öncesinden günümüze taşıdığı olumsuz çağrışımlarla pek de hayırla anılmayan bir söz öbeği. Zira bu kavram, hristiyan inancının toplumsal bir otorite olduğu dönemlerde, bir dönem uygulamalarına damga vurmuş, yaradılışa özgü eski hurafeler gerekçe kılınarak, çeşitli acılı yöntemlerle gerçekleştirilmiş idamların adıdır. Kavram, aynı zamanda, eski ahit öğretisinden mülhem 'Adem ve Havva kıssası'ndaki rollerin belirleyiciliğiyle, kadınları ahlaki ve zihinsel açıdan erkeklerden zayıf oldukları önkabulüyle kafadan suçlu/günahkar addeden bir cinsiyet ayrımcılığıyla da ilgiliydi, ama sadece kadınlara özgü olmadı, tarihte erkekler de cadılıkla suçlanarak yakıldı. Günümüzde ise cadı avı ifadesine, masum insanların toplu şekilde acımasızca cezalandırılmasını, otoritenin modern huhuk standartlarından feragat ederek varsayımlara ya da önyargılara dayanarak insanlara, ama hukuk yoluyla ama hukuksuz yollarla haksızlık etmesini eleştirmek için başvuruluyor.
ABD'de McCarhtycilik ya da Kızıl Panik denilen, 1940'lı yılların sonunda başlayıp 1950'li yılların sonuna dek sürmüş anti-komünist takibatının 'cadı avı'yla ifade edilmesinin sebebi de biraz budur. Çünkü, McCarthysizm de devlet otoritesine sahip somut kişilerden oluşan soyut bir gücün, suçlu ya da suçsuz ayırmadan geniş kitlelere toplu şekilde yapmış olduğu haksızlık atağıdır. Cadı avı ifadesi de, bu atak karşısında binlerce insanın derin bir şüpheciliğin tüm olumsuzluklarına maruz kaldığı ve masumiyetini ispatlayana dek suçlu addedildiği bir delilik nöbetini anlatır.
Paralel yapı olarak adlandırılan cemaat kadrolarının bir kısmının cadı avı ifadesine hızla ve sıkıca yapışmasının sebebi de bu. Yani, tarih boyunca cadı avına maruz kalanların genellikle masumlar olması ve hukuk dışı yollarla ya da hukuk gibi gözüken göz boyamalarla cezalandırılması örneğiyle, kendilerine masum süsü vermeye çalışmaları. Yapılan yayınlara baktığınızda, 07 Şubat, 17 Aralık ve 25 Aralık süreçlerinin hiç yaşanmadığına, hiç kimsenin Başbakan Erdoğan'ı seçim dışı yollarla devirmeye çalışmadığına hükmedebilirsiniz. Canı gönülden edilen 'haksızlığa uğruyoruz, lince tabi tutuluyoruz' şikayetlerine kulak verdiğinizde, bazı devlet görevlilerinin amirler yerine abilerden emir aldıklarına inanamayabilirsiniz. Aslında bu çok anlaşılır bir psikoloji, zira insanlar genellikle 'ne yaptık ki bunu gördük' demezler, insanlar dünyanın en büyük ihanetlerine imza atmış bile olsalar, kendilerini sütten çıkmış ak kaşık olarak tarif etmeye eğilimlidirler. İnsanlar yani, haksızlığa uğradıklarını söylerken bile gerçeklere haksızlık edebilirler.
Ancak;
1 – Başbakan'ın ''bu ülkeye ihanet edenlerin görevlerini değiştirmek cadı avıysa, biz bu cadı avını yapacağız... Nefes aldığım sürece unutmayacak ve affetmeyeceğim'' cümlesi koşullu bir cümledir ve cadı avının evrensel tanımıyla değil 'ülkeye ihanet edenlerin yerlerini değiştirmek cadı avıysa...' şeklinde bir koşulla belirlenmiştir. Dolayısıyla, Fethullah Gülen'in 'evlerine ateşler salsın'la biten, çoluk çocuklara, ailelere kadar uzanan ve duyan herkesin beddua olarak algıladığı o sözler, 'koşullu cümledir, dolayısıyla beddua değil, mülaanedir' diye yorumlanabiliyorsa, Başbakan'ın sadece 'yer değiştirmekten' söz ettiği cümlesine de cadı avı denemeyeceği açıktır.
2 – Cadı avı, otoriteye sahip olan gücün, masumlara ya da aralarında suçlulardan çok masumların bulunduğu bir gruba karşı yapmış olduğu haksızlıkları ifade ettiği müddetçe cadı avıdır. Aksi takdirde adaletin tecellisi ve hatta toplumsal huzurun gereksinimidir. 07 Şubat'tan itibaren, paralel kadroların sürekli denediği ve sürekli başarısız olduğu darbe denemelerine bir son vermek artık sadece Başbakan'ın şahsi meselesi değil, bir devlet güvenliği sorunudur –ki yerel seçimlerde AK Parti'nin aldığı yüksek oy oranı da bu sorunu çözmek üzere Erdoğan'a verilmiş bir onay olarak algılanmıştır-. Dolayısıyla, gece boyunca vudu büyüsü yapıp temsili bebekleri iğnelemelere doyamayanların sabah kalkar kalkmaz 'cadı avı yapıyorlar' diye ağlaması, onların gerçekten kötü niyetli birer cadı olabilecekleri gerçeğini değiştirmez. Cadı değiliz diye ağlayanlar gerçekten cadıdır yani belki de... Olamaz mı?
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT