“By any means necessary!”
Malcolm X'in mücadele perspektifi ve tavizsiz tutumu hak arayışı içindeki tüm toplumlara örneklik teşkil edecek hüviyettedir!
Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
“By any means necessary!”
“Mekke’ye yaptığım hac ziyaretiyle bana bahşedilen manevi uyanışın bir sonucu olarak artık hiçbir ırkın sert ithamlarını kabul etmiyorum.”
Nisan 1964’te gerçekleştirdiği hac ziyaretinden sonra yaptığı bir konuşmasındaki bu cümle Malcolm’da yaşanan değişimin çok kısa bir özetidir.
Çocukluğundan itibaren sokak kültürü içinden gelen Malcolm X, Elijah Muhammed’in örgütüne dahil olduktan sonra da sokak kültürünü bir bakıma terk etmedi. Onun ‘jargona’ hakim olan üslubu ve kuvvetli muhakeme yeteneğini örgütün faydasına kullanan Elijah Muhammed bir şeyi hesaba katamamıştı.
Tüm bu yeteneklerinin yanında Malcolm aynı zamanda ‘ahlaki’ meziyetleri de olan bir insandı. Bu noktada bazı soruları sormaması düşünülemezdi. Örgütün lideri Elijah Muhammed’in gayrı meşru ilişkileri Malcolm tarafından sorgulandı. Bunun yanında bir başka esaslı konu daha vardı. Nation of İslam olarak kendini tanımlayan örgüt, siyahilerin hak mağduriyetleri konusunda doğrudan tavrını belli etmediği konular vardı. Bu durum Malcolm X’i çok rahatsız etti. Daha önceki yazımızda bahsettiğimiz üzere onun için kabulü mümkün olmayan şeylerin başında müdaheneci, karşıtına sığınan tutumlar geliyordu. Korkusuzca örgütün engellemelerine rağmen görüşlerini dile getirmeye devam etti. En sonunda konuşma yasağı aldı. O ise bu yasağı dinlemeyerek örgütten ayrılma yoluna gitti ve hac yolculuğuna böyle başladı.
Haccın Malcolm’ın hayatındaki etkisi itikadi, düşünsel büyük dönüşümler anlamına gelmektedir. Yaşanan bu değişim Malcolm’ın mücadele perspektifini ise değiştirmek bir yana daha da muhkemleştirmiştir. Tavizsiz yolunda yürüyen Malcolm nihayetinde ise şehadete ulaşmıştır.
Hac yolculuğu ve dönüşü sonrasında yaşanalar neticesinde, ‘Malcolm X’i Kim Öldürdü?’ belgeselinin yapımcısı Abdurrahman Muhammed’in de vurguladığı üzere o artık bir ‘dünya lideri’ haline gelmiştir. Küçük topluluklara sokak aralarındaki salonlarda konuşmalar yapıp onları kışkırtan bir vaiz olmanın ötesinde artık daha üst bir temsiliyeti vardı. Siyahi toplumunun uluslararası sözcüsü konumunda İslam coğrafyasında ve Afrika’da geziler düzenledi. Buraların hepsinde sanki resmi bir mevkiye sahipmiş gibi karşılandı. Ortaya koyduğu perspektifin bunda çok etkili olduğu tartışmasızdır.
Malcolm X, Kral Faysal ile birlikte...
Eklektik veya sığınmacı modelleri reddeden toplum içinde kendisini kabul ettirmek için dayatılan ‘beyaz’ maskeleri elinin tersiyle iten Malcolm gerçek anlamda paradigmayı hedef alarak hak mücadelesinin nasıl gerçekleştirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Bu husus atlanıp, Malcolm kendisinde aforizmalar devşirilen, tişörtleri fotoğrafı basılıp kitap ayracı olarak etrafı süsleyen bir ‘nesneye’ dönüştürüldüğü vakit temsil ettiği şeye de ihanet edilmiş demektir.
Malcolm’ın yaşadığı toplumda ‘beyaz’ tam anlamıyla vahşi sistemin ve hakim paradigmanın rengi konumundaydı. Beyaz olmak özenilecek, yaşam hedefi olarak gösterilen bir şeydi. Benzer bir durumun içinde yaşadığımız toplum içinde geçerli olduğu söylenemez mi? Belki adı ‘beyaz’ değildir ama hakim paradigmanın araçları eliyle bizlere sunulan kimlikler, dayatılan ideolojiler de özenti unsuru haline getirilerek gerçekte olmadığımız bir ‘şey’ gibi hareket etmemiz istenmektedir. Köleliğin zihinsel formda, Batı dışı toplumlarda var kılındığı herkesin malumu bir gerçek! Bu yönüyle Malcolm’ın kimlik ve adalet merkezli mücadelesi modernleşme karşısında tüm insanlığa örnek olacak cinstendir…
Malcolm hac dönüşü CBS kanalına verdiği röportajdan bir kesit. Malcolm'ın düşünme tarzını ve argüman üretme şeklini görmek açısından oldukça verimli bir içerik...
Onun düşünce pratiğini en iyi ifade eden söz belki “eldeki tüm imkânlar dâhilinde” şeklinde çevrilebilecek olan ‘by any means necessary’ sözüdür. Şartların gereklerini atlamayan ancak ilkelerinden de hiçbir koşulda vazgeçmeyen bir mücadele perspektifi ortaya koymak şüphesiz ki oldukça zor bir şeydir. Şehit edildiğinde polis kayıtlarına göre banka hesabında sadece 150 dolar bulunan Malcolm X’in hayatı bu zorlukların vücut bulmuş halidir. Sahtekar bir toplumda, onun ifadesiyle ‘önyargılarının zekasını körelttiği’ düşmanlarla mücadele etti. Ancak mücadelesinin yanında düşünme tarzı ile de bizlere örnek olabilecek bir hayat sürdü. Ömrü vefa etseydi İslami hareket perspektifine sahip ümmet şuuruyla mücadele yürüten Müslümanlar ile tanışıp birlikte çok daha kalıcı işler gerçekleştirebilirdi. Açıkçası yakın zamanlarda şehadete erişen Seyyid Kutub ile Malcolm X'in tarz olarak birbirlerine benzediklerine şüphe yoktur.
Onun nezdinde paradigma yok edilmeliydi. Bunun içinse önce mağdurların kendilerini değiştirmeleri gerekiyordu. Hatalı düşünme biçimlerinden, kompleksli yaklaşımlardan kurtulmaları lazımdı. Geçtiğimiz yazının merkezinde olan ‘oy pusulası ya da kurşun’ konuşmasından bir alıntıyla bitirelim. Rahmeten vasiaten…
Beyaz adamın aklını çelmeye çalışmayın, çelinmez. Amerika’nın ahlakını, vicdanını değiştirmeye de çalışmayın çünkü Amerika’nın vicdanı iflas etmiştir. Onlar ahlak nedir bilmez. Bir kötülüğü kötü olduğu için değil, yalnızca kendi varlığına bir tehdit yöneltilirse yok etmeye çalışırlar. Öyleyse beyaz adamı değil kendimizi değiştirelim. Onun hakkımızdaki kanaati değişmez, fakat birbirimizin kendi değerimiz hakkındaki kanaatini değiştirmek zorundayız. Birbirimizi yeni bir gözle görmeliyiz. Birbirimizi kardeş olarak görmeliyiz…
HABERE YORUM KAT