1. YAZARLAR

  2. Ali İhsan Karahasanoğlu

  3. Burnumuzun dibindeki adayı Yunan’a vermeyi mi kutluyorsunuz?
Ali İhsan Karahasanoğlu

Ali İhsan Karahasanoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Burnumuzun dibindeki adayı Yunan’a vermeyi mi kutluyorsunuz?

25 Temmuz 2011 Pazartesi 01:22A+A-

Lozan andlaşmasının yıldönümündeyiz.

İçeriği hiç tartışılmayan, ne kazandığımız, ne kaybettiğimiz konuşulmayan bu andlaşma üzerinden, dindar insanlara saldırı kampanyasının yine içindeyiz.

Etkinlikler düzenleniyor. Konferanslar veriliyor.

Kutlama ilanları ile, insanların bilinçaltına “Lozan bir zaferdir” mesajı dikte ettirilmeye çalışılıyor.

Bu arada da -ne ilgisi varsa- dindarları tahkir de, elden bırakılmıyor.

Lozan çerçevesinde düzenlenen etkinliklerin hepsinin haber içeriklerine baktım.

Hiçbirisinde, Lozan ile kaybettiklerimiz konusunda, hiçbir bilgi yok... Bir ipucu bile yok...

O zaman buyrun, biz bir nebzecik, konuya eğilelim.. İlkokul tarih bilgisi kabilinden, Lozan’da neler kaybettik, başlıklar halinde birer birer sıralayalım..

Ki, Lozan’ı zafer olarak tanıtan birisi ile karşılaşırsanız, kaybettiklerimizi yüzüne vurasınız.

Önce bir tespit yapalım..

Kurtuluş Savaşı’ndan, Türkiye’nin başarı ile çıktığı konusunda bir tereddüdümüz var mı?

Olmaması gerekir.

Aksi halde, “Yunanlıları denize döktük”ü nereye oturtacaksınız? İnönü zaferlerini, nereye oturtacaksınız?

Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıktığımıza göre, savaşın tarafı olan ülkelerle oturduğumuz anlaşma masasında da, bizim alan taraf olmamız gerekir, değil mi?..

İşin doğrusu bu da..

İşin gerçeğinde neler yaşanmış, birlikte görelim..

İlk temel konu, Musul..

Lozan andlaşmasında, Musul ne olmuş?

Bugün dahi çok önemli tartışma konuları arasında olan Musul, (kendi bölgesindeki) savaştan galibiyetle çıkmış bir ülke olmamıza rağmen, bize bırakılmış mı?

Hayır..

Ya ne yapılmış?

İngiltere ile daha sonra görüşmeler yapılması ve görüşmelerin sonucuna göre hareket edilmesi kararlaştırılmış...

Hani sonrasındaki görüşmelerde, Musul bize kalsa, “Büyük bir diplomatik başarı göstermişiz.. ‘Daha sonra bu konuyu çözelim’ diyerek, iş uyutulmuş.Sonrasında da Musul’u almışız” diyeceğim.

Ama maalesef.

Sonrasındaki görüşmelerde, bir küçük operasyon ile, Musul bizden çıkmış..

Demek ki Lozan’ın ilk kaybı ne imiş?

Musul imiş!

Bugün büyük bir gelir elde edebileceğimiz bir bölgenin yeraltı zenginlikleri, Lozan ile elimizden kayıp gitmiş.

Bu bölüm tamam mı?

Tamam..

Peki Lozan’da başka neler kaybettik.

Ege’deki Gökçeada ve Bozcaada dışındaki diğer adaları..

Savaş yapıyoruz. Yunanlıları Ege’de denize döküyoruz.

Ama o Ege’deki iki ada dışında, diğer adaların tamamını, -burnumuzun dibindekiler dahil- Yunanistan’a veriyoruz!

Ve bu Lozan, büyük bir başarı olarak, 88. yılında dahi bize yutturulmaya çalışılıyor.

Lozan’daki ikinci büyük kaybımız da, Ege’deki adalar..

Lozan’ın üçüncü önemli başlığı ne?

Boğazlar..

Yani, düşmanları kovalayarak ülke dışına attığımız bir savaşın sonrasında, binlerce şehid ile kendi topraklarımızın içinde kalmasını sağladığımız boğazlar..

Boğazlar konusunda Lozan’da ne karar alınmış?

Onu da kısaca özetleyelim..

Askeri olmayan gemi ve uçakların, barış zamanında boğazlardan serbestçe geçmesi ve boğazların iki tarafında askeri kuvvet bulundurulmaması öngörülmüş..

Yanlış okumadınız.

Aynen böyle..

Hem yabancı devletlerin gemileri boğazlardan serbestçe geçecek...

Hem de, biz kendi topraklarımız arasında kalan bu boğazların iki yanında, askeri kuvvet bulunduramayacağız!

Affedersiniz, biz savaşı kazanmış mıydık?

Yoksa kaybetmiş miydik?

Kaybetmiş miydik ki, boğazların iki tarafında, askerimiz bulunmayacaktı?

İşte bu maddeler bile, başarı diye takdim ediliyor bize..

(Küçük bir not: Lozan’daki boğazlar maddesi, daha sonraki bir antlaşma ile, birazcık düzeltilmiştir.. Asker bulundurmama maddesi kaldırılmıştır.)

Şimdi Lozan’ı “başarı” diye yutturmaya çalışanlara tekrar soralım: “Ege’deki, burnumuzun dibindeki adayı Yunan’a bırakmak.. Musul’u terketmek.. Boğazlarda hakimiyeti terketmek.. Bunlar mı başarı?”

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT