‘Bünyeleri, Bilgiye Virüsten Daha Dayanıklı. Hezeyanlarıysa En Az Korona Kadar Halk Sağlığına Tehdit’
Akif Beki, koronavirüse karşı geliştirilen komplo teorilerini değerlendirdiği yazısında, zihni melekeleri komploculuğa şartlananlar için “Bünyeleri, bilgiye virüsten daha dayanıklı. Hezeyanlarıysa en az korona kadar halk sağlığına tehdit.” diyor.
Akif Beki’nin Karar’daki köşesinde yayımlanan “Evet, Virüs Önceden Biliniyordu” başlıklı yazısının (20 Mart 2020) konuyla alakalı bazı kısımları şöyle:
Bill Gates’in, beş yıl önceki TED konferansında küresel bir salgın tehlikesine karşı uyardığı ortaya çıkmış. İşin içinde değilse nereden biliyormuş...
Sadece Bill Gates değil; virüs nedir, bakteri nedir, nereden peydah oluyorlar, kim yarattı bu mikropları diye az çok merak eden herkes biliyordu. Kapısına dayanmışken bile zahmet edip öğrenmeye çalışmayan, kesin inançları ve kocakarı ezberleriyle anlamaya, açıklamaya azmedenler hariç.
Ebola virüsünü de bulan ödüllü virolog Peter Piot’u dinleseler ödleri kopacak demek. 100 soruluk TEDMED söyleşisi, hızlandırılmış kurs gibi. Bilmek istediğiniz her şeyi özetliyor.
Bir virüs gezegeninde yaşadığımızı, bu cansız parazitlerin hepsini üste üste koysanız tüm canlı varlıklara ağır basacak kadar çok olduklarını, genelde normal mikroskopla bile görülemediklerini, yerin göğün bunlarla kaynadığını, hepsinin insana zarar vermediğini, tek dertlerinin bir canlıya yerleşip kendilerini çoğaltmak olduğunu ama bu korsanlık sırasında birkaç yüz cinsinin kanca attıkları hücrelerimizi ele geçirip bizi öldürebildiklerini, bakteri mikroplarının aksine bu küçük mahluklara antibiyotiğin işlemediğini, bağışıklığımız geliştikçe evrim geçirerek türlerini sürdürmeye çalıştıklarını, bunun yazılımlarındaki yaşama ve nesillerini yaşatma arzusundan kaynaklandığını filan duysalar, belki de sadece bilime değil Allah’ın kudretine ve hikmetine imanları da artacak.
Hayali düşman paranoyalarıyla tırlatıp delireceklerine, bu görünmez arkadaşların varlığını kabule yanaşacak, birlikte yaşama kurallarına da itibar edecekler belki.
Ama nerede, gerçekle yüzleşmektense virüs istilasına daha açık zihinleri.
Onun için de, er geç küresel bir virüs salgınıyla karşılaşacağımızı önceden bilmemenin kendi suçları olduğunu anlamıyorlar.
Bilmek, uyarmak ve hazırlanmak için araştırma projelerine büyük paralar ayırmak, mesela Bill Gates’in erdemi ve sorumlu davranışı değil de suçu oluyor.
‘Virüs avcısı’ Peter Piot ve diğer virologlar, Gates Vakfı’nın çalışmalara katkılarını anmadan geçmiyor. Aşıları, devletlerin yanında o ve benzerlerinin bağış ve desteklerine de borçlu olduğumuzu söylüyorlar.
Fakat sayesinde bulunacak aşılarla hayatları kurtarılacaklardan Gates’i hayırla yad etmeyecekler de çok. Kadrini kıymetini bilmeyi bırakın, rolünü bile tersinden bilmeye devam edecekler.
Direngenlerin direnci kırılıp, kilidi açılıp zihinlerine nüfuz edilemiyor. Bünyeleri, bilgiye virüsten daha dayanıklı. Hezeyanlarıysa en az korona kadar halk sağlığına tehdit.
Cemil Meriç’in tabiriyle her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koştuklarından bağışıklık sistemleri aşılamıyor.
Doymasınlar zırcahilliklerine de kapkara bağnazlıklarına da; canlarını koruyan mücadele onlara rağmen veriliyor nasılsa.
New York Times’ı Çıldırtan Yobazlıklar
Hala öküzün altında buzağı arayanlar var ancak bize mahsus değil. Dün New York Times da aynı kafadan dert yanıyordu. Tıpçısından tarikatçısına, komedyeninden siyasetçisine popüler yobazların yaydığı hurafeler, koronavirüsle mücadeleyi vuruyor diye.
Komploculuğa yatkın kesimler, bu propagandadan etkilenip tehdidi hafife alıyor, ciddiyetine ve hatta gerçekliğine bir türlü inanamıyor, inanmak istemiyormuş.
Oysa tehdidin varlığına inanmak ve kabul etmekle başlıyor korunma savaşı.
Nelere sığınmıyorlarmış ki...
‘Bak işte, ben demedim mi, bu yapay bir virüs, egemenler önce hasta edip dünya nüfusunu tırpanladıktan sonra kurtarıcı gibi aşıyı yetiştirecekler, zaten hazırda bekletiyorlar’ saçmalığına haklılık payı çıkaran mı ararsınız...
‘Aslında böyle bir salgın yok, hepsi uydurma, algı operasyonu’ inkarcılığına vardıran mı...
Sanki virüsün laboratuvarda üretilmeye, sanki mikrobun kurguyla bulaştırılmaya ihtiyacı varmış; suni yollarla planlanmazsa insanlığı kırıp geçiren salgınlar hiç yaşanmazmış gibi...
Vebanın, koleranın, ispanyol nezlesinin kol gezdiği kabus zamanlarında genetik mühendisliği mi vardı!
Bir virüs evreninde yaşadığımızın keşfinden önce bile salgın tehlikesi biliniyordu. Bir daha tekrar edip etmeyeceği değil, ne zaman yenisinin zuhur edeceği soruluyordu. Fakat kime anlatacaksınız!
Tanıdık gelmiştir zırvalar. Virüs gibi her yerdeler, tüm dünyaya yayılan bir fenomen.
Virüs gibi, dokunacağınız hangi yüzeyin üstünden çıkacakları belli değil. Paranoyaya kapılmamak elde mi?
Amerikalı Baptist rahip, virüsün gerçek olmadığını kanıtlamak için kilise tabanını yalama iddiasına girer.
İranlı hurafeciler, Kum ve Meşhed’de sonunda kapatılan şifahane sandıkları o türbelere hücum eder, polisle çatışarak içeri girmeye kalkarlar.
Hintli fanatikler, virüse karşı ‘şifalı inek sidiğini toplu içme’ ayini düzenler.
Bangladeş aşkınları, ‘kalabalığa karışmayın, ayrı ve uzak durun’ uyarılarına aldırmayıp cümbür cemaat safları sıkılaştırarak korona duasına çıkar.
Ateistler, daha mı iyi bilecek?
‘Sabunla yıkanmıyor, kolonyayla alınmıyor, antiseptikle dezenfektan sıvısı kullanılmıyorsa virüsü temizlemez, virüsün dini imanı yoktur, ayırmaz, anlamaz’ diye yalan söyleyen tıp utansın!
HABERE YORUM KAT