Bugün; “tasmalı gazetecilik yapmayanlar”ın günü!
12 sene önce, 24 Haziran 2000 tarihinde; 28 Şubat’ın ünlü komutanlarından Güven Erkaya ölmüştü..
28 Şubat sürecinde, Deniz Kuvvetleri Komutanı sıfatı ile, katıldığı Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında, Kur’an kurslarını “tehlikeli eğitim yuvaları” gibi gösteren..
“2010 yılında her yeri İHL mezunlarının kaplayacağını, bu sebeple bu okulların kapatılması gerektiğini” ileri süren..
PKK’yı ikinci tehlike, irticayı ise birinci tehlike gösteren manşetleri gazetelere attıran Güven Erkaya için, “Hakkımızı helal etmiyoruz” diye manşet atmıştık.
Evet, 28 Şubat’ın izleri daha silinmemiş iken atıldı o manşet.
Yürek isterdi, o manşeti atmak için.
Cesaret gerekirdi..
Karşımızda sadece, “Güven Erkaya’nın fikrindeki silah arkadaşları” yoktu..
Onlarla birlikte, bir de o grubun tasmalarını elinde tuttuğu gazeteciler vardı..
Bugünlerde, Başbakan’ın “Tasmalı gazeteciler” dediği grup, o manşetimiz üzerine hep bir ağızdan havlamaya başladı: “Bu nasıl gazetecilik? Bu nasıl kin? Bu nasıl medya ahlakı?” diye.
Hatta bir kısmı, bize dindarlık da taslayarak, “Bu nasıl Müslümanlık” bile dedi.
En ilginci de, şimdi Fransa’da kaçak olarak yaşayan Cem Uzan’ın gazetesindeki başlıktı!
Ne diyordu, Cem Uzan’ın gazetesi?
O günlerde Aydın Doğan ile kavgalarını öne çıkararak, Akit gazetesinin Aydın Doğan’a ait dağıtım şirketi ile dağıtıldığını hatırlatarak, “10 krş’a değer mi Aydın bey” diyordu..
Türk halkına 20 katrilyon kazık atıp, Fransa’da kaçak yaşayan hortumcu Cem Uzan, emri altındaki tasmalı gazeteciler vasıtası ile, o manşeti attırmıştı..
Piyasada zaten iki dağıtım şirketi vardı.
Biri Aydın Doğan’a ait.
Diğeri de Dinç Bilgin’e ait.
Yani, kötülerden kötü seç!
Birisini seçmişsin..
Ona da hortumcular itiraz ediyorlar: “Parasıyla dağıtıyorsan da boşver, dağıtma, kapanıp gitsinler” diyordu..
Akit’i hedef gösteriyor, “Bu gazeteyi dağıtmayın. Satışına engel olun” diyorlardı..
Cem Uzan tasfiye olunca, o haberi yapan “tasmalı gazeteciler”in kimisi Aydın Doğan’ın emrine girdi. Kimisi de, Cem Uzan’ın her gün küfrettiği Tayyip Erdoğan’a yakın gazetelere transfer oldular..
Şimdi “gazeteciliği”(!) yeni patronlarının yanında yapıyorlar.
“Tasmalı” da olsalar, sonuçta “Meslektaş” diyebileceğimiz gazetecilerin bile saldırdığı ortamda, “yargı” boş durur mu?
Erkaya mirasçıları dava açtı..
Usûlüne uygun bir tebligatı bile beceremeden, o günün parası ile, 30.000 TL manevi tazminata hükmettiler..
Sonrasını biliyorsunuz. O tazminat sebebi ile, yazarımız Abdurrahman Dilipak’ın tüm meslek hayatı boyunca edindiği tek evi haczedilip, satışa çıkarıldı.
Geldik bugüne..
2000 yılında attığımız “Hakkımızı helal etmiyoruz” manşeti, 12 yıl sonra karşılık buldu..
Güven Erkaya ile birlikte kuvvet komutanlığı yapan Hikmet Köksal, Teoman Koman ve Ahmet Çörekçi, gözaltına alındılar. Güven Erkaya ölmemiş olsaydı, o da şimdi sanık olacaktı.
İşte şimdi, “Hakkımızı helal etmiyoruz”a açılan davayı, yeniden görmenin tam zamanı geldi..
Bunun için, biz “muhakemenin iadesi” müracaatımızı önümüzdeki hafta yapacağız.
Kararın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini, eleştirilen komutanın eşdeğer durumundaki komutanlar hakkında cezai soruşturma açıldığını, Güven Erkaya hayatta olsaydı, onun da şu an savcıya ifade verme noktasında kalacağını hatırlatacağız.
Bu gelinen nokta açısından “Güven Erkaya için sarfedilen ifadeler”in de, artık hakaret olarak nitelenmesinin mümkün olamayacağını belirteceğiz. Mahkemenin gerekçesindeki “saygın bir komutan olan Erkaya için sarfedilen sözler” nitelemesinin, son soruşturma ile kıymetten düştüğünü hatırlatıp, kararın yeniden gözden geçirilmesini talep edeceğiz.
“Türk yargısının 2012 yılında geldiği noktayı, 2000 yılında görüp yorumlayan gazetecilerin mahkumiyetlerinin, yeni deliller ışığında yeniden gözden geçirilmesinin zorunluluğunu” hatırlatacağız.
Başlatacağımız bu hukuk mücadelesine, okuyucularımızın da katılımını önemsiyorum.
Gerek hukukçu, gerekse meslek dışındaki insanlarımızın, en azından fikir bazında, bu davaya katılımlarını bekliyorum.
Görüşlerinizi, örnek olayları, örnek içtihadları [email protected] adresine gönderebilirsiniz.
“Tasmalı gazetecilik yapmama”nın bedeli, 12 yıldır süren o acımasız yargı süreci idi..
Umut ediyorum ki bugün, “tasmalı gazetecilik yapmayanlar” için, “bedel ödeme”lerden kurtulunan gündür!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT