Bugün 24 Nisan...
Aslında dün yazımı bu konu üzerinde yazmış ve gazeteye göndermiştim. Daha sonra Sayın Erdoğan'ın tarihi 24 Nisan taziye açıklaması geldi. Yeni bir yazı yazmak farz oldu. Önce Sayın Başbakan'ın 24 Nisan açıklamasından bazı önemli satır başlarını hatırlatmak isterim.
'Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarının hangi din ve etnik kökenden olursa olsun, Türk, Kürt, Arap, Ermeni ve diğer milyonlarca Osmanlı vatandaşı için acılarla dolu zor bir dönem olduğu yadsınamaz. Adil bir insani ve vicdani duruş, din ve etnik köken gözetmeden bu dönemde yaşanmış tüm acıları anlamayı gerekli kılar. Tabiatıyla ne bir acılar hiyerarşisi kurulması ne de acıların birbiriyle mukayese edilmesi ve yarıştırılması acının öznesi için bir anlam ifade eder.
Atalarımızın dediği gibi 'ateş düştüğü yeri yakar'.
Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir.
Türkiye'de 1915 olaylarına ilişkin farklı görüş ve düşüncelerin serbestçe ifade edilmesi; çoğulcu bir bakış açısının, demokrasi kültürünün ve çağdaşlığın gereğidir.
(...)
Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20. Yüzyıl'ın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz.
Aynı dönemde benzer koşullarda yaşamını yitiren, etnik ve dini kökeni ne olursa olsun tüm Osmanlı vatandaşlarını da rahmetle ve saygıyla anıyoruz.'
Şüphesiz bu ifadeler Türkiye'de bir ilktir ve bu ilk yine AK Parti Hükümeti ve Başbakan Erdoğan'dan gelmiştir.
Şimdi de henüz bu açıklama yapılamadan dün sabah yazdığım ilk yazıdan bir bölüm aktarmak istiyorum.
'Açıkçası 1915'le ilgili yeni ahlaki tutumu ve zihinsel dönüşümü ben yine dindarlar ve Kürtlerden bekliyorum. Aslında bu oluyor da, bu konuya yaklaşımda son 10 yılda bu çevrelerde büyük bir değişim söz konusu. Hrant Dink diasporaya hep şunu söylerdi: 'Türk kardeşlerimize tarih yanlış öğretildi. Gerçekleri bilseler bizim acımıza sahip çıkarlar. Onlara kızmayın.'
Bu noktada AK Parti'nin önünde 2015'te farklı bir tutum geliştirmesi için önemli bir fırsat var. Sorun '1915 bir soykırım mı değil mi' tartışmasının 24 Nisan 2015'e kadar bir noktaya bağlanması değil. Burada önemli olan, bakışı Kemalistler ve Neo İttihatçılardan ayırmak ve yeni bir ahlak geliştirmek.
O bakış ne mi olabilir? Tabii ki demokratlık, İslami emirler ve vicdan neyi emrediyorsa o. Geçmişe doğru yüzleşmelerimizi yapar, Kürtlerin kırıma uğradığını kabul eder, Dersim için özür diler, Suriye'den Mısır'a yıkıcı zihniyetin deşifresini yaparken, bu zihniyet sadece 1915'te mi yanılmadı, isabetliydi diyeceğiz? O zaman tüm yüzleşme süreçlerimiz temel bir ahlaki zaafa uğramaz mı?
Bu İttihatçı zihniyetten sıyrılmasaydık, bugün Çözüm Süreci de olmazdı. 1915 de aynı zihniyetin ürünüdür ve bu suçlular bizim atalarımız değildir. Türkler, Kürtler vs. soykırımcı halklar olarak asla ilan edilemez. Buna önce biz karşı çıkarız ve çıktık da. 1993-1996 yıllarında 17 bin Kürt faili meçhulün müsebbiplerini biz bugün kendimizden mi sayıyoruz? Tersine, yapanları lanetliyoruz.
İskilipli Atıf Hoca ile Mebus Krikor Zohrab'ı öldüren aynı zihniyettir.
2015'te nasıl sertleşmeler yaşanırsa yaşansın, Türkiye soğukkanlı kalmalı ve ülkeyi İttihatçılarla bir tutmak isteyenlere koz vermemeli. Bu reel politikten önce insani ve ahlaki ödevimizdir. Ermeniler sadece yaslarının başlamasını, acılarına saygı gösterilmesini, paylaşılmasını bekliyor.
24 Nisan Osmanlılığımızı kaybettiğimiz, pençesine düşeceğimiz derin devletin temel attığı da bir tarihtir. Buradan başlamak en doğrusu olacaktır.'
Nasıl bir tevafuktur ki, Sayın Başbakan tam da benim dünkü ilk yazımdaki kapsama oturan bir açıklama yaptı. Bunda gariplik yok. Çünkü ortak akıl ve vicdanın gerekli kıldığı yaklaşım budur.
Türkiye, çok sorunlu bir inkâr çizgisi ile arasına mesafe koymuş, net biçimde inkârı sona erdirmiştir. Kimse bunun değerini azaltmaya çalışmamalı. Bu ciddi bir milattır. Evet, bu milat, Dersim özrü gibi, diktatörlükle suçlanan ve tarihin en pespaye darbesine maruz kalan Sayın Erdoğan ve ekibinden gelmiştir.
Bu açıklama dünyada nasıl bir yankı uyandırır ayrı bir konu. Bununla çok ilgili değilim. Bu kendimiz için atmamız gereken bir adımdı. Bu adım, sadece Ermeniler için değil, ülkenin genel demokratikleşme hamlesi için de büyük bir doping etkisi yaratacaktır.
Açıklama eksik bulunacak, 2015 öncesi taktik bir hamle olarak hedef alınacaktır. 'Soykırım mı değil mi' kısıtında tartışmalar daha devam edecektir. Bu ayrı bir konu. Zaten buna karar verecek olanlar hükümetler değildir. Akademi, STK'lar ve tüm ilgili çevreler artık çok daha özgür bir ortamda bu konuda çalışacaklardır.
Türkiye ağır bir yükünden daha kurtuldu, önemli olan bu. Bu her şeyden evvel ortak geçmişimize dair bir borçtu. Bunu AK Parti ve Erdoğan'dan bekliyorduk, öyle de oldu. Çünkü 1915 ile yüzleşmek konusunda hem zihniyet farkına, hem de gerekli olan cesarete sahip olan Erdoğan ve tabanıydı.
İlk kez bir 23 Nisan'ı içimde burukluk olmadan kutladım. Bugün de kayıplarımızı daha bir gönül ferahlığı içinde anacağız. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT