Bugün 23 Nisan!
Bugün 23 Nisan. Mustafa Kemal, hemen Meclis’in açılışından önce Padişah’a “Halife ve Hakan efendimiz” diye başlayan bir sadakat mektubu gönderiyordu, Heyet-i Temsiliye adına.
Meclis binasının ana giriş kapısının bir yanında bugün Türk Bayrağı olarak kabul ettiğimiz bayrak, öte yanında Kurtuluş Savaşı’nda elden ele dolaşan, camilerde minberde muhafaza edilen, şimdilerde birilerinin “irtica” ile ilişkilendirerek, “şeriat”, “irtica bayrağı” diye lanse ettiği, üzerinde kelime-i tevhid yazılı yeşil bayrak bulunuyordu.. Bu gün ÇYDD başkanı Türkan Saylan’ın “Şeirata ve darbeye karşı” olduğunu söylerken kastettiği manayı merak etmiyor değilim aslında!
Meclis Hacı Bayram-ı Veli’nin manevi huzuru ile hatim ve dualarla açılıyordu.. Meclis önünde Mustafa Kemal’le birlikte şeyh efendiler ve hocaların topluca dua ederkenki resimlerini herkes bilir..
28 Şubat’tan önce İsmail Kahraman Kültür Bakanı iken, 1920-23 yıllarının güncesinin, 96 sayfalık bir kitapçık olarak yayınlanması için Kültür Bakanlığı’na başvurmuştum. 28 Şubat oldu ve bu iş yarım kaldı.. Post modern darbenin ardından kurulan yeni hükümetin Kültür Bakanı olarak İstemihan Talay’ın göreve gelir gelmez ilk icraatı bu kitap siparişlerinin iptali oldu..
Ne garip, aynı kişinin, Hüsamettin Özkan’la birlikte, bu günlerde Ergenekoncu olduğu iddiası ile tutuklanan Haberal’ın yanında yer aldığını görüyoruz.. Yıllardır sesi-soluğu çıkmayan insanların, bir anda böyle bir konuda isbat-ı vucud etmeleri bana oldukça ilginç geldi..
Özellikle açılışın 23 Nisan 1920 tarihine alınması Cuma gününe denk getirilmek istenmesi ile ilgili idi.. Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazı kılındıktan sonra topluca, ellerde kelime-i tevhid bayrakları ile Meclis binasına tekbirlerle gelinmişti. Hiç düşündünüz mü, “Milli Egemenlik” ve “Çocuk Bayramı”nın ne ilgisi var diye! Hani bazılarının Atatürk “Milli Egemenliği çocuklara armağan etti”, filan gibi bir yorumu vardır. Oysa Meclis’in açılış günü 1921 yılında, takvim reformu yapılmadığından hicri takvime göre sene-i devriyesinde “Hakimiyet-i Milliye” bayramı olarak kutlandı.. Ve o günlerde henüz Mustafa Kemal “Atatürk” unvanına sahip değildi!
Mustafa Kemal’in söz konusu mesajının sonunda “Büyük Meclis emriyle Mustafa Kemal” imzası ile şu ifadeler yer alıyordu: “İçtimaın ilk sözü Halife ve Padişah’a sadakat olup, Millet Meclisi’nin son sözünün yine bundan ibaret olacağı sedde-i saniyelerine en büyük tazim ve huşu ile arzeder”. O günki hesaba göre tarih Hicri 3 Şaban-ı şerif 1338 ve Rumi 23 Nisan 1336’yı gösteriyordu.
Mustafa Kemal’in daha önce de Alemi İslâm’a bir beyanname neşrettiğini biliyoruz. “Müdafayı Hukuk Hey’et-i Temsiliyesi namına Mustafa Kemal” imzası ile gönderilen beyannamenin son cümleleri şöyledir: “Ehli salib ekradının bu son amele-i sefilesi, İslâmiyetin nur-i irfan ve istiklaline ve Hilafetin tarsin ettiği uhuvveti ve mukavemeti ve aynı vazife-i galeyan ve kıyamı uyandıracağından emin olarak Cenab-ı Hakkın mücehedatı mukaddesemizde cümlemize tevfikat-i ilahiyesini terfik etmesini ve ruhaniyet-i peygamberiyeye istinat eden teşkilat-ı müttehidemize muin olmasını niyaz ederiz”
Meclis’in açılışı o Cuma günü bir çok bölgede Cuma namazından sonra toplu dua ve zikirlerle, hatimlerle kutlandı.
Bu günün çocuk bayramı olarak kutlanması 1930’da gerçekleşti.. Aynı gün Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından geleneksel hale getirilen 23 Nisan ile 1 Mayıs arasında devam eden “Çocuk Haftası”nın aynı zamana denk gelmesi sebebi ile, iki bayram birlikte, çocukların Milli Egemenlik Bayramı’na etkinlikleri ile birlikte katılmalarını sağlamak maksadı ile “Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak kutlanmaya başladı.. Yani sanıldığı gibi Mustafa Kemal’in çocuklara bu günü bayram olarak armağan etmesi ile ilgili bir durum söz konusu değil..
Ne garip, bugün, bu ülkenin çocuklarına Millet Meclisi’nin açıldığı o gün yaşananlar anlatılmıyor ve o gün yayınlanan bildiriler, bu gün bir irtica olayı olarak anlatılıyor..
Bir zamanlar “Bin yıl sürecek” denilen 28 Şubat’ın gölgesinde, hâlâ 12 Eylül darbe anayasasının yürürlükte olduğu, darbecilerin devlet tarafından beslendiği ve korumaya alındığı bir ülkede yaşıyoruz.. Yargının önünde yeni darbe girişimlerinin sanıkları yargılanırken Milli Egemenlik Bayramı’nı kutlamak buruk bir etki bırakıyor insanın yüreğinde..
Meclis’in açılışındaki inanç, ruh ve semboller bugün çağdaş yaşam ve laiklik, cumhuriyetin nitelikleri adına tehdit ve sanki adeta düşman ilan ediliyor!
Bugün rejimi koruma ve kollama adına ortalıkta dolaşan ve kendilerini Müdafayı Hukuk’un devamı sayan CHP’liler ve Baykal, “Müdafa-yı Hukuk, Hey’et-i Temsiliyesi namına Mustafa Kemal” imzası ile yayınlanan beyanname konusunda ne düşünüyorlar!
“Ordu göreve” diye darbe çığırtkanlığı yapanların meydan okumalarının kulakları tırmaladığı bir zamanda, darbecilere ve onlara alkış dağıtan media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK aktörlerine, siyasi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri ve şahsi çıkarlarını derin güçlerin çıkarları ile tevhid edenlere inat, bu ülkenin tarihine tanıklık eden ve herkesin inandığı gibi yaşayıp, düşündüğünü özgürce ifade ettiği bir dünya özlemi taşıyan, adaletten, barıştan, özgürlükten, hukuk devletinden yana herkesin, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesini ve mücadelesini desteklemeye devam ediyorum.
Tarih tekerrür etmez, etmemeli. İki günü birbirine eş olanların aldanmış sayılacağı bir dinin mensupları, tarihe takılıp kalmazlar.. Tarih onlar için geceleği okuma ve yeni sorumluluklar üretme konusunda bir tecrübe alanıdır...
Geçmiş övgü ve sövgü konusu edilmemeli. Tarihten ders almalıyız. Geçmiş, toplumun tecrübeler birikimi ve ortak aklının referansı olarak, geçmişte katlandığımız acıları yeniden yaşamamak, başarıları daha da büyütmek için bir ibret dersi olmalıdır bizim için..
Haydi CHP’liler, bir “açılım” daha yapın, 23 Nisan’da Hacı Bayram’a!
Selam ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT