Bu uyarıyı dinleseydik...
Sel felaketine, üstelik İstanbul'da, Ramazan günlerinin içinde maruz kaldık. Üstelik onlarca can pahasına...
İstanbul'da olması önemli, çünkü belki hani Giresun'da, Rize'de vs olsaydı üzerimizdeki darbe etkisi bu kadar olmazdı.
İstanbul gibi bir medya şehrinin boynunu kırdı sel.
Ramazan günlerini zikretmemin sebebi, bugünlerde birçoğumuzun Kur'an okuyor olmaları.
Söyler misiniz acaba Kur'an niye okunur?
İstiklal Marşımız'ın yazarı Mehmet Akif merhumun Kur'an okumakla ilgili tokat gibi sözleri vardır. Şöyle der:
İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin.
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için...
Peki, ne için inmiştir?
Düşünmek için.
Yaşamak için.
Yaratan ile insanın arasındaki mesaj ilişkisi Kur'an.
Kur'an'ı öyle okuduğumuzda, gözümüz kulağımız, zihnimiz, kalbimiz bir yanıyla hep O ilahi seste olur.
Acaba ne deniyor Kur'an'da?
Bakın işte şöyle bir ayet var:
"Rahman, Kur'an'ı öğretti.
O, insanı yarattı.
Ve ona açık ve berrak şekilde düşünmeyi ve konuşmayı öğretti.
Güneş ve Ay mutlaka bir hesaba göre hareket ederler.
Şüphesiz yıldızlar ve ağaçlar secde ederler.
Göğü o yükseltti. Ölçüyü-dengeyi-mizanı o koydu.
Ölçüde, dengede, mizanda haddi aşmayın.
Öyleyse ölçüyü-dengeyi-mizanı adaletle yerine getirin ve ölçüde-dengede-mizanda eksiklik yapmayın."
Bunlar, Kur'an'daki Rahman Suresi'nin ilk ayetleri.
Ayet, "Rahman" ile başlıyor. Bütün bunları "Rahman" yapıyor.
"Rahman", Allah'ın "Esma-i Hüsna" dediğimiz güzel isimlerinden biri. Allah'ın başka güzel isimleri de var. Mesela "Cebbar" gibi. Bir işi zorla yaptırma gücüne sahip olan demek. Ama burada mesela "Cebbar böyle yaptı" denmiyor. "Rahman böyle yaptı" deniyor. Neden diye düşündüğünüzde "Demek ki bu yapılanlar Yaratan'ın rahmet sıfatının eseridir."
Göğün yükseltilmesi, Güneş'in ve Ay'ın seferi, yıldızların ve ağaçların secde ediyor olmaları ve her şeyin bir ölçü içinde yapılması, üstelik insana bu ölçüyü bozmaması noktasındaki uyarı... Bunların hepsi "ilahi rahmet"le oluyor.
Ben, bu ayetteki ölçü ve dengenin bozulması noktasındaki uyarıyı, insanoğlu için asla ihmal edilmemesi gereken bir ikaz olarak değerlendiriyorum.
Buradan "Şayet ölçü-denge-mizan ihlal edilirse..." diye bir cümle başlatılabilir, düşüncesindeyim.
O zaman Rahman'ın ikazı dinlenmemiş olur ve insanın rahmetle alakası zayıflar, kesilir, ardından felaketler gelir.
Dağların ağacını yakarsanız ve keserseniz, yağmuru azaltırsınız, selleri artırırsınız.
Şehirlerinizdeki ağaçları keser, toprağı yok eder, her yeri betonlaştırırsanız, yeri ve göğü çok kötü bir rant alanı, bir sömürü meydanı haline getirirseniz, felaketi bekleyeceksiniz.
Yeri talan ederseniz yer sizi talan eder.
Göğün dengesini bozarsanız, gökten felaket yağdırırsınız.
Felaketin göbeğinde bile birilerimiz yağmayı düşünmeye başlamışsa...
Merhum mimar Turgut Cansever, "şehirlerimizde şeytanın insanları günah yarışına soktuğunu" söylerdi.
Kur'an'da denir ki, "insan Yaratan'ı unutursa ona bir şeytan arkadaş olur"
Ölçüyü, dengeyi, mizanı Allah koydu.
Ondan şaşmayın dedi.
Söyler misiniz, şimdi O'nun ölçüleri mi yaşanıyor, yoksa ben-merkezci insanın, gücü yeter hale geldiğinde, kendi rantını öne çıkaran, denge, ölçü, mizan hesapları mı?
Ekolojik kıyamet dediğimiz şey nedir?
Yaratıcı'nın göğe ve yere koyduğu mizanın insan eliyle katledilmesinin bedelidir.
Fok balıklarını, başlarına vura vura, çığlıklar içinde katlederseniz başınıza bir şey gelir.
Hiçbir çığlık gökte boş dolaşmaz. "Semi' ve Basir olan"ın katına çıkar ve karşılığını bulur.
Ne diyeyim:
Gelin bu Ramazan'ı fırsat bilip, Kur'an'ı, ilahi mesajı doğru okuyalım. Gözlerimiz kalbimiz ve zihnimize yol açsın ve oradan hayatımıza yansımalar olsun.
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT