Bu tutarsızlık, çifte standart sadece bize mi garip geliyor?
Hoşlanmadıkları her söze, eyleme anında ‘ihanet’ sıfatı yapıştırmayı seven iktidar sözcüleri, İdlib’de konuşlanmış TSK ve müttefiki mücahitlere karşı Esed rejiminin saldırganlığını öven Aydınlık’a karşı gayet demokrat takılıyorlar!
Türkiye’de siyasetin neredeyse ilkesel hiçbir temelinin bulunmadığını, her şeyin konjonktürel mantıkla ele alındığını ortaya koyan her gün sayısız örnekle karşılaşıyoruz. Dostluk-düşmanlıktan da öte yasallık-yasadışılık dahi tamamen günlük eğilim ve ihtiyaçlara göre belirleniyor. Bu yüzden aynı fiilin dostlardan sadır oluyorsa başka, karşıtlardan sadır oluyorsa bambaşka sonuçları oluyor.
Mesela yayınladıkları bir haberden ötürü bazı gazeteciler ağır hapis cezalarına mahkûm edilirken, aynı haberi daha önce ve hayli de böbürlenerek yapmış başka gazeteciler hakkında hiçbir işlem yapılmayabiliyor. Bu konuda MİT Tırları hadisesiyle ilgili olarak Cumhuriyet’teki yayından ötürü Enis Berberoğlu ve Can Dündar’ın hapse mahkûm edilmesine karşılık, Aydınlık’ın birebir aynı mahiyetteki haberi hakkında soruşturma dahi açılmamış olması örneğini hatırlayalım!
Pervasız Şebbihalık
İşte bu olgunun net biçimde görüldüğü bir örnek daha önümüzde duruyor! Perinçek tayfasının Aydınlık gazetesi bugün “Suriye’den İdlib’e harekât hazırlığı” başlığıyla oldukça iddialı ve ayrıntılı bir ‘haber’ yayınlamış.
Haberde son günlerde Cebeli Zaviye bölgesinde Esed rejimi ve Rusya’nın ‘terörist’ unsurlara karşı kapsamlı bir süpürme harekâtı hazırlığı yaptıkları sevinç ve gururla aktarılıyor. Sevinç ve gurur sıfatlarını kullanmamızın abartı olduğu düşünülmesin çünkü ‘haber’ dili ve seçilen ifadeler teröristlerin tepelenme çabalarından duyulan derin mutluluğu ve daha önceki operasyonlarda rejim güçlerinin üstün başarısını doğrudan yansıtmakta.
Şüphesiz o başarılı harekâtları, operasyonları biz de hatırlıyoruz. Masum sivillere, kadınlara, çocuklara yönelen saldırıları; yüz binlerce insanın çaresizce göçe zorlanmasını; hastanelerin, okulların, mescitlerin, fırınların vahşice bombalanmasını hatırlamamak mümkün olabilir mi? Teröristlerle mücadele söyleminin ardına gizlenmiş bu katliamcı, vahşi şebbiha ruhunu da elbette çok iyi biliyor ve bu yüzden de hiç garipsemiyor, şaşırmıyoruz.
Hangi Politik Hesap Bu Zalimliği Görünmez Kılıyor?
Mamafih bu şebbiha tıynetiyle, ruhuyla, zihniyetiyle iktidar çevreleri, temsilcileri, medyası arasında son yıllarda gelişen yakınlığın, irtibatın, ilişkinin garipliğini de vurgulamadan geçmeyi doğru bulmuyoruz. Muhaliflerine, rakiplerine karşı giderek daha sert ve tahammülsüz bir tutum geliştiren, hatta bırakalım karşıt olmayı kendilerini uyarma, eleştirme ihtiyacı hisseden yakınlarına bile alabildiğine tahammülsüz davranan iktidar kadrolarının bu zalim şebekeye karşı bu derece toleransla hareket etmesinin mantığının hiçbir gerekçeyle izah edilebileceğini de sanmıyoruz.
Tekrar yukarıda zikrettiğimiz ‘haber’e, yani Esed rejiminin, İran ve Rusya desteğiyle İdlib’de yeni ve kapsamlı bir saldırıya hazırlandığı haberine dönelim. Şebbiha Aydınlık’ın müjde şeklinde sunduğu bu haberde saldırıya hazırlanan unsurlar belli. Ya saldırının hedefi kim ya da kimler? Aydınlık bunları ‘terörist unsurlar’ şeklinde tanımlıyor.
Kim bunlar? Türkiye’nin çok yakın ilişki içinde olduğu, desteklediği, hatta kimi unsurlarını doğrudan organize ettiği gruplar. Daha ötesi, aynı bölgenin rejim güçlerine karşı savunmasını mücahitlerle birlikte TSK’nın da yer aldığı, bu amaçla bölgede ve bilhassa da cephe hattında binlerce asker konuşlandırdığı, yoğun biçimde askeri yığınak yaptığı biliniyor.
Katil Sürüsüyle Aynı Saftalar!
Bu durumda şebbiha Aydınlık’ın sevinç ve gururla anons ettiği harekâtın hedefinde yer alanların sadece Suriyeli siviller ve mücahit gruplar olmadığı, aynı zamanda Türkiye ordusunun da doğrudan hedef olduğu açık değil mi?
Üstelik bu çok yeni bir durum da değil! Aydınlık’ın ‘haber’inde büyük bir başarı hikayesi olarak sunulan geçtiğimiz yılın Şubat ayında Esed-Rusya ve İran saldırıları esnasında yaşananlar unutulmuş olamaz.
Gerçekten inanılmaz bir durum var ortada! Bu ekip, bu zihniyet tam 29 yıl önce, 1992’de yaşanmış Muavenet gemisi hadisesini Türkiye’ye yönelik Amerikan saldırısı olarak yorumluyor. Yine aynı kafa 2003’te Irak’ın Süleymaniye kentinde gerçekleşen çuval hadisesini ABD’nin Türkiye’ye karşı işgal projesinin göstergesi şeklinde ısrarla gündemde tutmaya çalışıyor. Ama ne hikmetse daha geçen yıl, 27 Şubat 2020’de İdlib’de 34 askerin hunharca katledilmesini ‘basit, küçük bir kaza’ gibi geçiştirmeye kalkışıyor. Yetmiyor, şebbiha kafası bu alçakça saldırıyı planlayan, icra eden, hatta öyle ki yaralı askerlerin Türkiye’ye nakledilmesini bile engelleyen bu katil sürüsünü her fırsatta alkışlıyor, övüyor.
Peki, nasıl oluyor da bu düşmanlık, zalimlik iktidar sözcülerinin, medyasının hiç dikkatini çekmiyor? Bu akıl almaz sahtekârlık sadece bize mi garip geliyor? Gerçekten bu kadarı pes dedirtir!
Günlük Kaygılar Haricinde Bir İlkeniz, Sınırınız Yok mu?
Böyle bir ilkesizlik, tutarsızlık, akıl tutulması olabilir mi? Her Allah’ın günü kızdığınız, ters düştüğünüz herkesi hiç durmadan vatanseverlik testine tabi tutacaksınız. Memleketi sürekli beka gerilimine sürükleyecek, aykırı her söylemi, öneriyi, tutumu ihanet vb. ağır ithamlarla karşılayacaksınız. Hatta niyetini, samimiyetini, bugüne kadar ki fedakârlığını hiç kâle almayıp en yakınlarınızı dahi icraatınıza en küçük bir eleştiri getirdikleri anda düşmanlaştıracaksınız. Ama açıkça düşmanlık tutumu içinde olan şebbihaları ise kollayacak, sizinle müttefik olduklarına dair söylemlerini görmezden geleceksiniz!
Kimse “Perinçek tayfasına yönelik bir kollama söz konusu değil, kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar” falan demesin! Medyanın bu kadar yoğun ve bunaltıcı bir denetim altına alındığı bir ortamda toplumsal karşılığı bindelikle ifade edilen bir ekibin bu kadar öne çıkartılmasının tesadüf olduğuna inanmamızı beklemesin! Sırf “muhalefete iyi sallıyorlar” diye geçmişleriyle, bugünleriyle tepeden tırnağa kirli, şaibeli bu ekibin gazetesi ve televizyon kanalının kamu kurumlarının reklamlarıyla palazlandırıldığı gerçeği inkâr edilmeye kalkılmasın! Ve kimse Pelikan medyasında bir dizi yazarın bu şebbiha tayfasına övgüler düzdüğü yazılarının hasbi niyetlerle yazıldığı yalanına da sarılmasın!
Tüm bu manzara iktidar çevreleri için bir utançtır! İlke tanımazlığın bir göstergesi, politik hesapların her türlü ahlaki kaygının önüne geçtiğinin müşahhas bir delilidir.
Tamam diyelim ki, Suriyeli mazlumlara karşı Esed canavarının safında yer alan, suç ortakları Rusya ve İran’ın sözcülüğünü yapan bu zalim şebekenin insanlık ve vicdan yoksunu tutumunu pek dert edinmiyorsunuz. Peki, Suriye’deki varlığı ve fonksiyonu itibariyle Türkiye ordusunun karşısında açık, net bir biçimde düşman safında konumlanmış olması da sizi hiç rahatsız etmiyor mu?
Anlaşılan o ki, her fırsatta, herkes için bolca başvurduğunuz, adeta ayağa düşürdüğünüz ihanet kavramının kapsamı içine girmek için bu şebbiha takımının yaptıkları yetmemiş! Bakalım bu gayrımeşru ilişkiyi nereye kadar sürdüreceksiniz?
YAZIYA YORUM KAT