1. HABERLER

  2. HABER

  3. MEDYA

  4. Bu Tevil Olmadı Abdülhamit Bilici
Bu Tevil Olmadı Abdülhamit Bilici

Bu Tevil Olmadı Abdülhamit Bilici

Fethullah Gülen’le bugün Wall Street Journal gazetesinde yapılmış bir röportaj yer aldı. Röportaj önce Hürriyet gazetesinin sitesinde yer aldı.

04 Haziran 2010 Cuma 06:50A+A-

ASIM ÖZ / HAKSÖZ-HABER

Ardından bu röportajı tevil eden bir yazı Zaman gazetesinin internet sayfasında yayımlandı. Fethullah Gülen'in röportajda söyledikleri üzerine fazla bir şey söylemeye gerek yok. Çünkü devleti dolayısıyla iktidarı kutsallaştıran zihin genetiği böyle çalışıyor. Onun zihninden duymaya alışık olduğumuz ifadelerdi bunlar. Daha da tuhaf olan Abdülahmit Bilici'nin kaleme aldığı tevil yazısıydı. Yazının girişinde şöyle diyor Bilici, "Röportajda Gülen, Türk kamuoyunda Gazze olayıyla ilgili görüşlerden farklı bir bakış açısı ortaya koyuyor." diyor.

Farklı bir bakış açısı değil aslında bu. Siyonist korsanlığı neredeyse meşrulaştıran bir bakış. Sonra Gülen'in söylediklerini üçe ayırıyor: "Başka konuların da ele alındığı röportajın Gazze'yle ilgili kısmını ve Gülen'in bu mevzuya yaklaşımını 3 noktada değerlendirebiliriz: Bir, yardım gönüllülerinin bulunduğu gemiye yapılan o korkunç müdahale öncesi izlenen yöntem ki Gülen bu noktada diplomatik yolların sonuna kadar zorlanmasında ısrar ediyor. İki, İsrail askerlerinin müdahale biçimi ki onu 'çirkin bir manzara' diyerek eleştiriyor. Üç, şehit olan vatandaşlarımız ki, bunun için Gülen taziye yayınlayarak üzüntülerini ifade ediyor."

Ardından yazının sonuna kadar Mavi Marmara özelinde yaşananları anlatıyor Bilici. Gülen'in her şeyi bilen,(!) analiz eden yaklaşımlarına sahip çıkılmasını bekliyor:

"Belki birçoğumuzun gündemine İsrail'in kanlı müdahalesinden sonra giren bu hadise, böyle bir eylemin yapılacağının duyulduğu ilk günden itibaren Hocaefendi'nin gündemindeydi. İyi niyetle atılan bu adımın, olumsuz bir şekilde sonuçlanacağı endişesi içindeydi. Çünkü İsrail'in benzer durumlardaki tepkilerine bakıldığında, endişe etmekte de haksız sayılmazdı. Nitekim yakınındaki insanlara, gemiler daha harekete geçmeden, İsrail'in nasıl tepki vereceğini tahmin etmenin güç olduğunu, bir sorun çıkmaması için diplomatik yolların sonuna kadar zorlanması gerektiğini söylüyordu. Bu sağlanamayacaksa, kritik bir zamanda Türkiye'yi savaşın eşiğine getirecek bir krize meydan vermemek için başka yolların aranması gerektiğini düşünüyordu.

Endişe etmekte haklıydı. Gerçekten de İsrail Hükümeti, ne yapacağı kolay kolay kestirilemeyen, küçük bir sebeple bile dünyayı ateşe verebilecek hamleler yapan bir ülke haline gelmişti. İki askeri esir düştüğü için Lübnan'ı yerle bir eden, yine bir askeri Hamas tarafından esir alındığı için işgali altındaki Gazze'ye savaş açarak 400'ü çocuk 1500 insanın ölümüne yol açan, Türkiye gibi bölgedeki en yakın ülkeye büyükelçisini alçak koltuğa oturtarak ders vermeye kalkışan bir yönetim. Bunları hesaba katınca, hele meydan okur gibi tavrın iyice tahrik edeceği bir yardım hareketinin nereye varacağını kestirmek zor değildi. Önce bu insani yardım konvoyuna katılacağı duyurulan bazı Ak Partili vekillerin, daha sonra bundan vazgeçmiş olması da aslında bu endişelerin ve doğabilecek sonuçların öngörüldüğünün işareti.

Nitekim Gülen, dün Wall Street Journal'da yayınlanan röportajında da bu büyük endişelerden kaynaklanan görüşlerini dile getirdi. Sağduyunun, aklıselimin yorumuydu söylenenler. Sivil insanlara, uluslararası sularda yapılan müdahaleyi ve ortaya çıkan tabloyu çirkin bulduğunu söyleyen Gülen, devletin ve bu işin öncülüğünü yapan İHH'nın, çocuk, yaşlı ve kadınların başına gelebilecek sıkıntıları, can kaybı hatta savaş riskini öngörerek diplomatik yöntemleri sonuna kadar zorlaması gerektiğini vurguluyordu. Acı da olsa bunca olay yaşandıktan sonra, Gülen'e göre yapılması gereken ilk iş, gerçeğin ortaya çıkması için Birleşmiş Milletler öncülüğünde şeffaf ve bağımsız bir soruşturma yapılması."

Gazze'ye yardım götüren gemilerin organizatörlerinden biri olan ve 100'den fazla ülkede yardım faaliyetleri gerçekleştiren İnsani Yardım Vakfı'ndan (IHH) kısa bir süre önce haberdar olduğunu söyleyen Gülen'in, "IHH'nin politik bir amaç güdüp gütmediğini söylemek kolay değil." açıklamalarını ise atlıyor Bilici. İHH üzerinden karalama kampanyası başlatılan bu süreçte bu sözlerin nasıl yorumlanacağı konusu daha çok önem kazanmaktadır.

Sonra da bu kadar övdüğü Gülen'i ayaküstü konuşmalarda ne söylediğini bilemeyecek bir konuma düşürüyor: "Bu görüşlerin doğru anlaşılması için röportajla ilgili bir hususu bilmek lazım. Öğrendiğim kadarıyla ve okunduğunda da anlaşılacağı gibi bu görüşme, Gazze krizi üzerine düşünülmüş bir röportaj değildi. Olaydan birkaç hafta önce yapılmak istenen bir röportajdı ve yazılı cevapları günler öncesinden gazetecilere ulaştırılmıştı. Fotoğraf çekimi için kısa süreli bir araya geldiklerinde tüm dünya bu konuyu konuştuğu için, Gazze meselesine girilmiş ve bu konu diğerlerinin önüne geçmişti. Meseleyi bu boyutundan çıkararak, sanki sadece bu mevzu için röportaj verilmiş gibi değerlendirmek doğru olmaz."

Gülen'in açıklamaları için çok şey söylenebilir ama ne söylediği oldukça açık olan açıklamalar için bu kadar tevil yaparak yanlışlığı/zulmü temize çıkarmaya çalışmak hiç mi hiç doğru olmaz.

HABERE YORUM KAT