Bu sorular cevap bekliyor
AK Parti’nin Meclis’te Anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşamaması, Anayasanın geleceği ile ilgili endişelere sebeb oldu.. Prof. Özbudun’a göre “bırakın Anayasada değişiklik yapmayı, bu yönde bir çalışmanın başlaması bile, mevcut şartlarda hayal”.
İktidar şöyle bir takdikle işe başladı: Önce bir uzlaşma komisyonu kuralım, Meclis’teki partilerin tümünün üzerinde ittifak ettikleri maddeleri değiştirelim.. Böyle hem uzlaşı arayışlarına cevap verilmiş, iktidarın samimiyeti gösterilmiş olur, hem de bir kısım yasalar, tartışmasız bir şekilde Meclis’ten geçirilmiş olur.
Sonra ikinci etap başlar. O zaman Meclis’teki partilerden bir ya da ikisi çekilir, kalanı ile bazı değişiklikler yapılır, başka maddeler de başka partilerle sağlanan uzlaşılarla geçirilir. En azından Anayasanın tartışmasız ya da kısmen tartışmalı bölümleri bu şekilde Meclis’ten geçirilmiş olur. Kalan kısım üzerinde ise o zaman oturulup konuşulur, düşünülür gibi bir yaklaşım..
Tabii bu senaryoda, ANAYASANIN DARBECİ NİTELİĞİ ve tartışmalı değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeler, Anayasanın başlangıç maddeleri gündeme alınamayacak. Böyle bir Anayasa reform da reform değil, daha önce yapıldığı gibi, sınırlı bir değişiklikle yetinilmiş olacak..
Özbudun’un sözleri her şeyi açıklamaya yetiyor: “Ben tamamlamak değil, yeni anayasaya başlayabileceğimizden dahi şüpheliyim. Meclis’te partiler arasında bir Uzlaşma Komisyonu’nun kurulmasıyla sanki yeni anayasa için büyük bir adım atılmış gibi bir intiba ve beklenti var toplumda ama... Anayasa Uzlaşma Komisyonu bence ölü doğmuş bir bebek. Komisyon’un çalışma usulleri hakkında on beş maddelik bir düzenleme kabul edildi. Mesela oybirliği şartı aranıyor. BDP’nin ve MHP’nin, Kürt sorunu üzerinde ortak bir noktaya gelebileceğini tasavvur edebiliyor musunuz? Radikal Türk milliyetçisi bir parti ile radikal Kürt milliyetçisi bir partinin ortak bir noktada buluşması mümkün değil. Dört partinin oybirliği sağlayamayacağı daha pek çok sorun var. Dolayısıyla ‘oybirliği’ şartı, o komisyondan bir metin çıkmayacağını zaten gösteriyor. Ayrıca Komisyon’un çalışmalarını baştan itibaren zora sokan başka ilkeler de var. Diyelim ki, dört partiden biri olan BDP ya da MHP, ‘Ben bu işte yokum’ derse Komisyon dağılmış oluyor. Hatta bir parti üç oturuma gelmezse, Komisyon faaliyetlerine son veriyor. Bir başka gariplik de, eğer Komisyon’da bir anayasa metni oluşursa, bu metin, Meclis Anayasa Komisyonu’nda ve Genel Kurul’da değiştirilemeyecek. Meclis’i tamamen devreden çıkarmak demek bu. Böyle bir şey mümkün değil. Bu yöntemle, yüzde altı oy alan bir partiye kesin bir veto hakkı tanımış oluyorsunuz. Oysa son sözü söylemeye hukuken de, siyaseten de hakkı olan Meclis Genel Kurulu’dur. Dolayısıyla Komisyon’un çalışmasını düzenleyen 15 ilke, sanki bu anayasa işi nasıl olmasın diye konuldu baştan. Dört partinin anlaşması çok zor. Mesela MHP ve CHP, bu değişmez maddelerin, ‘kırmızı çizgileri’ olduğunu söylüyorlar. Hatta MHP’nin vatandaşlık tanımı ve Türk milleti kavramı gibi başka kırmızıçizgileri de var. Eğer gerçekten yeni anayasa yapma niyetleri varsa, işe kırmızı çizgilerle başlamamaları gerekir. Üstelik mevcut Anayasa’daki bu değişmez maddeler milli iradenin ürünü falan da değil. Bu değişmez maddeler, beş darbeci generalin iradesinin ürünü! Kürtlerin talepleri konusunda anlaşamazlar. Çünkü Kürt siyasi hareketinin talepleri de adeta devlet içinde devlet kurmayı amaçlayan maksimalist talepler. Bu aşırı talepleri hiçbir parti ve hükümet kabul etmez.”
Özbudun’un anlattıkları, Türkiye baharı ile ilgili endişeleri ifade ediyor.. Umutları bir başka seçime ertelemek gerekebilir mi?
Aslında durum endişe verici olmakla birlikte o kadar da umutsuz değil.. CHP’nin geleceği belli değil.. MHP’nin durumu da belli olmaz.. BDP’liler de öyle.. Türkiye bir dört yıl daha Ergenekon ve Kemalist cuntaya mahkum edilemez.. Hayaller, umutlar bu kadar süre ertelenemez.. En azından önümüzde bir yerel seçim dönemi var.. Toplum bu konuda siyasi partiler üzerindeki baskısını iyiden iyiye artırarak, resmi ideoloji, resmi tarih, resmi din dayatmasına karşı protestolar daha da yoğunlaştırılarak bu süreç tamamlanabilir..
Mesela bu anlamda şu Dersim hesaplaşması önemli.. CHP Dersim için özür dileyecek mi? Geçmişteki, Mustafa Kemal’in kızını gönderdiği, katılanları kutladığı bir operasyon için özür dileyebilecek mi? Dilemezse, bu talepte bulunanlar CHP’de varlıklarını devam ettirecekler mi?
Derin devletin kozmik odası, Meclis’teki CHP, MHP, BDP sacayağı tarafından adeta koruma altına alınmış gibi gözüküyor.. Bu üç parti, Anayasa değişikliği ile tasfiye edilmek istenen, kan, gözyaşı ve vurgun düzeninden nemalanan derin yapının üç muhafızı gibi sanki.
Anayasa konusunda “eli ayağı boş değil, tuttuğu iş değil”, “bir şeyler yapılıyormuş” gibi davranmamak gerek.. Gerçek neyse o.. Halkın beklentilerine engel olmaya kalkanlar tarih ve millet önünde hesap verirler. Bu işi siyasiler Meclis’te çözerlerse ne ala, halkın çözmesi daha ağır sonuçlar doğurur. Selam ve dua ile.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT