Bu Rengârenk Politikacıya İnanılır mı?
Bukalemun gibi, bulunduğu her yerin rengine bürünmenin bu kadarına da ’Pess!.’.
*
Tirajı 300 bin civarında olmasına rağmen, Almanya’nın en ciddî gazetelerinden sayılan ’Süddeutsche Zeitung’a konuşan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, başında bulunduğu HDP'nin PKK ile ilişkili olmadığını, o örgütün hedef kitlesinin İran, Suriye ve Irak olduğunu söylemiş; 29 Eylûl günü..
Yani, Türkiye’nin 1984 tarihinden beri kendisine karşı silahlı mücadele verdiğini zannettiği PKK örgütü hiç de sanıldığı gibi, ’Türkiye’ye düşmanlık besleyen bir örgüt değil’ de, ’Türkiye’nin komşularından İran, Irak ve Suriye’yi hedef almış’ imiş..
Yani demek oluyor ki, Türkiye vehimlere kapılmış ya da çok sevdiği komşularını korumak için, kendisini gereksiz yere bu ateşin içinde atmış!
*
Bu zamana kadar, Demirtaş için, ’Barışçı laflar ediyor; HDP’nin iki yüzünden birisi.. F. Yüksekdağ ’şahin’ yüzü;Demirtaş ise, ’barış güvercini’ rolünü oynuyor.’ gibi değerlendirmelerde bulunan ve ama, onu inandırıcı bulmakta zorlandığını söyleyenlerden birisi de bu satırların sahibi..
Demirtaş, sözkonusu gazeteye verdiği mülâkatta, yeni bir çehresini daha göstermiş ve, ’Ne HDP’yi desteklemek, ne de ona zarar vermek, PKK’nın hedefi değil.. PKK’nın kendi ajandası var..’ demiş ve, ’Biz rakib değiliz. Bizim PKK ile ortaklığımız da yok. Ona düşmanlık da beslemiyoruz. PKK; İran, Suriye ve Irak’ta da örgütlü.. Hedef kitlesi farklı.. (…) Biz PKK’yı temsil etmiyoruz, PKK da bizi temsil etmiyor. Bu, PKK’nın eylemlerini bizim üzerimize yıkmak için, hükûmetin propagandası.. Seçmenlerimiz de PKK’yı AK Parti’nin gördüğü gibi görmüyor..’ iddiasında bulunmuş..
İnanalım mı?
Yani, Türkiye’nin 30 yıllık iddiaları bir korku ve bir paranoya üzerine kurulu imiş!.
Demirtaş herhâlde, başkalarının zekâsıyla alay ederek, kendisini zekî göstermeye çalışıyor. (İnsanın, ’Bizi ne yerine koyuyorsan, sen osun!.’ diyeceği geliyor..)
*
Sahi, 7 Haziran seçimlerinden sonra, bir ara, ’PKK, ’ama..’ filan demeden silah bırakmalıdır!’ dediğinde, Amerikan izin ve himayesinde Kandil’de karargâh kuran savaş baronlarından Duran Kalkan’dan, ’Bazı siyasetçiler bize çağrı yapıyor, 'kayıtsız şartsız mücadeleyi bırakın, teslim olun..’ diye. Nereye teslim olacağız? Siz ne yaptınız ki, bize çağrı yapıyorsunuz?’ diye zılgıt yiyen ve suskunluğa bürünen kişi, Demirtaş değil miydi?.
KCK Eş Başkanı Cemil Bayık da, 20 Temmuz 2015 günü, kürd halkını, silahlanmaya ve tünel ve siper hazırlamaya çağırmamış mıydı? ’Halkımız meşru savunmasını geliştirmeli, silah almalı, kendini eğitmeli ve örgütlemeli. köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli.’ diyen kimdi? Ve bunlar bu ülkede uygulanmadı mı?
*
PKK’nın sivil siyaset faaliyetlerini düzenleyen KCK’nın, 12 Haziran günü yaptığı, 'Şunu açıkça vurgulamalıyız ki, PKK'nın, Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi bırakma konusu ve bunun iradesi tamamen bize aiddir..’ açıklaması da herhâlde bir hitabet denemesi değildi. Aynı şekilde, (PKK’nın Kandil’deki lider kadrosundan) Murat Karayılan da, 29 Haziran 2015 günü, ’Açıkça söyleyeyim, eğer Rojava’ya‚ (orada bir devlet kurulması hâlinde) müdahale ederlerse, o zaman Türkiye’nin tümü bir savaş sahasına dönüşür. Türkiye yetkilileri halkımızın 6-7-8 Ekim’deki kalkışını unutmamalıdır.’ dememiş miydi?
*
Demirtaş’a göre ise.. (YDG-H) gibi yan örgütlerin ya da Güneydoğu şehirlerinde özyönetim adı altında girişilen, ’Kobani’ benzeri kanton bölgeler tesis etmeye kalkışan DBP isimli gölge partinin de PKK’yla bir irtibatları ve de uygulamalarının, Türkiye’yle hiç ilgisi yokmuş, demek ki!?
*
Halkı yanıltma çabalarının bu kadarına da, evet, ’Pess!’ doğrusu..
Star
YAZIYA YORUM KAT