Bu Kan Deryası, Baas'ı Koruyanları da Boğar!
Suriyeli Müslümanları kirletmenin, itibarsızlaştırmanın bedeli hem Allah katında hem de Ümmet katında çok ağır olacaktır.
Kenan Alpay, bugünkü yazısında Baas/esed lobiciliği yapanlara dikkat çekmeye devam ederken, Suriye’de yaşananlara ilişkin Müslümanların cılız tepki göstermesinin vebalinin de ağır olacağını hatırlattı.
Kenan Alpay’ın bugünkü yazısı:
Esed; Sen Oradan, Kara Propagandacılar Buradan!
Suriye’de akan kan gün geçtikçe artıyor. Baas ve Esed Cuntası ‘keskin nişancılar’ formülünün halk hareketini bastırmakta yetersiz kalması üzerine tank, havan ve top atışlarıyla muhalif avına yöneldi. Muhalif hareketi tek tek kurşunlayarak bastırmanın imkânsızlığı, Beşşar Esed diktasını artık birkaç şehri birden kuşatarak tank ve havan atışlarıyla bombalayarak çözüm üretmeye sevk etmiş durumda.
Baas cuntasının ne kadar büyük katliamlara girişebileceği, ne büyük yıkımlar ve kıyımlar yapabileceğine dair acı tecrübelerimiz var. Suriye halkına karşı tertipledikleri sistematik işkence ve katliamların yabancısı değil yakın tanıklarıyız. Ama bütün bunları biliyor olmamıza rağmen yaşadığımız sıkıntı, dert ve ızdırap tarif edilebilir gibi değil. Humus başta olmak üzere Suriye ordu birliklerinin kuşatması altındaki şehirlerden gelen haber, resim ve videolar insanlık açısından büyük bir utanç kaynağı.
Suriye Bir Film Seti Değil!
Suriye’den gelen resim ve videolara ulaşmak çok zor değil ama o resim ve videolara bakmak hiç de kolay değil. Ağır silahlarla saldırdıkları şehirleri kan gölüne dönmüş harabelere çeviren Baas çetelerinin oluşturduğu barbarlık ve vahşet tabloları Hollywood sinemalarından alınmış değil. Kamera oyunları, teknik ve görsel imajlara eşlik eden dramatik müziklerle temin edilen sanal bir trajediden bahsetmiyoruz.
Suriye’de öldürülenler gerçekten de bizim çocuklarımız, kardeşlerimiz, ablalarımız, dayılarımız, halalarımız. Sosyalist-Arap milliyetçisi Baas cuntası tarafından elleri-kolları parçalanan, kafalarından ve göğüslerinden kurşunlanan, sıcacık kanı aktıkça üzerimizde ürpertici bir soğukluk oluşturanlar bizim kardeşlerimiz. Müslümanlar ve mazlumlar. Gasp edilen haklarının iadesini, adil bir yönetimi, özgür bir ülkeyi yani Allah-u Teâlâ’nın fıtratlarına yerleştirdiğini talep ediyorlar. Nasıl olur da bu hak mücadelesinde onların yanında olmayız, safları sıklaştırmayız, mücadelelerinde onları yalnız bırakabiliriz?
Suriye halkı, babası Hafız Esed gibi acımasız bir İslam ve halk düşmanı olduğu tartışma götürmez Beşşar Esed’in insafına bırakılabilir mi? Suriye’nin her bölgesi en ücra köşesine kadar rejimin tanklarıyla ezilirken Güvenlik Konseyi’nden Rusya ve Çin’in vetosuyla kınama kararı dahi çıkarılamıyor. Ne Kızılay ne de Kızılhaç devreye girebiliyor. İnsan Hakları gözlemcileri, Sınır Tanımayan Doktorlar veya Gazeteciler gibi örgütlerin Suriye’de faaliyet göstermesi engelleniyor.
Hayvan Severler Seferberlik Halinde! Ya Adalet ve Kardeşlik Severler?
Dünyanın değişik bölgelerinde karaya vuran balina ve yunuslar için seferber olan hayvan severler kadar duyarlı ve sorumlu olamamak, mücadele ve dayanışma azminden bu kadar geriye düşmek Türkiye’deki Müslümanlara hiç yakışmadı. Suriye’deki kardeşlerimizle ilgili gösterilen dayanışma eylemleri bu kadar zayıf ve az olmamalıydı. Suriye halkı ile dayanışma sergilemek için Türkiyeli Müslümanların önünde ciddi hiçbir engel yok oysa.
Dernekler, vakıflar, sendikalar örgütleyen, dergi, gazete, kitap yayınlayan cemaat ve çevrelerin ne beklediği ve nereye kadar bekleyeceği halen bilinmiyor. Sözümüzün daha güçlü çıkması ve Türkiye’nin dört bir tarafında dayanışma eylemlerine ve gıyabi cenaze namazlarına dönüşmesi için ne bekleniyor? Aylardır Suriyeli kardeşlerimiz ne yer, ne içer diye düşünerek kermeslere, yardım kampanyalarına ne zaman başlayacağız?
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...
HABERE YORUM KAT