Bu kadarına gerek yoktu!
İsmail Kılıçarslan, AK Parti'nin Kudüs'teki saldırı hakkında kullandığı ifadeleri ve Siyonistlere yönelik tavrını eleştiriyor.
İsmail Kılıçarslan / Yeni Şafak
Çok üzgünüm
Fikrim değişmedi, değişmeyecek: İsrail bir terör devletidir. Egemenliğini terörle berkitmek dışında hiçbir numarası olmayan, soykırımcı, faşist ideolojisine dayanarak kendisinde bir “doğal üstünlük” bulan ve ajandasını da buna göre oluşturan bir terör devletidir hem de.
Hitler görse kıskanır, Mussolini görse haset eder İsrail’e. İnsanlık tarihinin en yıkıcı, en kıyıcı soykırımlarından birini organize ediyor çünkü İsrail. Üstelik bunu hiçbir gerçek tepki almaksızın, hatta geniş çaplı bir uluslararası destek ve onaylama ile gerçekleştiriyor.
Tüm bunlara rağmen yenileceği ve cehenneme sürüleceği de kesindir İsrail’in. Çünkü hiçbir zulüm sürgit değildir, olamaz. Bunu da ayrıca not edelim ajandamıza.
26 Ocak günü İsrail’in Cenin Mülteci Kampı’na baskın yapıp 10 Filistinliyi şehit etmesinin ardından Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili sert bir kınama mektubu yayınladı. Baskını şiddetle kınadı. Elbette mektupta İsrail’in yol açtığı devlet teröründen söz edilmedi. “Gerilimin artmaması” falan gibi cümleler tercih edildi.
Bendeniz, tedavi kabul etmez bir İsrail düşmanı olarak Dışişleri Bakanlığı’mızın bu mektupta tutturduğu üsluba itiraz geliştirmedim temelde. Öyle gerekmiştir ve öyle yazılmıştır nihayetinde. Asıl olan Türkiye’nin Filistin’in yanında olduğunu gösterecek bir refleks içerisinde olması ve bu refleksi sürdürmesidir.
Diğer yandan İsrail’in alçakça düzenlediği Cenin baskınından hemen sonra yani 27 Ocak günü 21 yaşındaki bir Filistinli delikanlı yani Fadi Ayyaş, sinagog çıkışında 8 İsrailliyi öldürdü, pek çoğunu da yaraladı.
Dışişleri Bakanlığı, bu olay üzerine de bir kınama mektubu yayınladı ki bence gayet normaldi bu da. Yalnız hiç normal olmayan bir şey vardı mektupta. Pekâlâ “saldırı” denip geçilebilecekken, Filistinli delikanlının eylemi “terör saldırısı” olarak nitelendirilmişti mektupta.
Bakınız, Fadi’nin gerçekleştirdiği saldırı “teknik olarak” elbette terör saldırısı olarak tanımlanabilir. Terörist İsrail’in Cenin’de yaptığı katliama misilleme olduğu da çok açıktır. Ancak, Dışişleri Bakanlığı’mızın bu saldırıyı “terör saldırısı” olarak nitelendirmesinin başka, bambaşka anlamları vardır. En azından Hamas, Türkiye’ye “Ayıp ettiniz” dedi ki bu da bence yeteri kadar utanmamızı gerektiren bir hadisedir.
Diğer yandan, beni bu meselede şaşkınlıklardan şaşkınlık seçmeye sevk eden tepki bambaşka bir yerden, AK Parti’den geldi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, doğal olarak partisi adına, bir tweet atarak Kudüs’te düzenlenen saldırıyı “terör saldırısı” olarak tanımlayıp bir de üzerine İsrail’in Türkiye Büyükelçiliği’ni mentionladı, iyi mi? Bir de üzerine Türkiye’nin İsrail Büyükelçiliği Ömer Çelik’e, yani AK Parti’ye teşekkür etti, iyi mi?
Elbette iyi değil. İyi değil çünkü hadi diyelim Dışişleri Bakanlığı’mızın meseleyi bir “terör saldırısı” olarak tanımlamasını şu meşhur “devletlerin dış politikaları yoktur, çıkarları vardır” yavesiyle atlattık diyelim. Atlatamayız da, diyelim ki atlattık. AK Parti’nin resmi kanallarıyla saldırıyı bir “terör saldırısı” olarak tanımlamasını, bir de üzerine İsrail Büyükelçiliği’nden teşekkür almasını hiçbir şekilde izah edemiyorum kendime.
Bunun niçin böylece yapıldığını anlamıyorum, anlamayacağım.
Bakın şu bile olurdu. Ortada fol yok, yumurta yokken, Filistin’de silahların patlamadığı bir dönem yaşanırken Fadi Ayyaş çıkıp eylem koysa ve insanları öldürseydi derdik ki “Ama bu da gerçekten bir baltalama faaliyeti, bir terör işi artık.” Meselenin “anlaşılabilir bir taraf”ını bulabilirdik belki yani.
Yahu, bir gün önce İsrail, elinde hiçbir meşru gerekçe yokken ve zaten devlet olarak kendisi de meşru değilken on insan katletti. Bunun, Türkiye kamuoyunda, bilhassa AK Parti seçmeninde öfkeli, sert bir yansıması oldu. Ertesi gün de bir delikanlı gidip misilleme yaptı. AK Parti olarak buna “saldırı” demek çok mu zor? Bunu “terör saldırısı” olarak tanımlamanın bizde, Filistinli kardeşlerimizde, bize umut besleyen Müslüman topluluklarda bir olumsuzluğa dönüşeceği gerçekten mi hesap edilmedi?
Daha da sert sorayım: İsrail’in kızmasından, küsmesinden korktuğumuz yeni bir döneme girdik de bizim mi haberimiz yok? Madem İsrail’in kızmasından, küsmesinden korkacağız, niçin hâlâ “koca koca laflar” etmekle meşgulüz? “Türkiye, altı üstü Türkiye kadardır” deyip kapatalım meseleyi madem.
Üzgünüm. Çok üzgünüm.
HABERE YORUM KAT