1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. “Bu Filistinliler hep böyle taşlarla mı savaşacak?”
“Bu Filistinliler hep böyle taşlarla mı savaşacak?”

“Bu Filistinliler hep böyle taşlarla mı savaşacak?”

Ahmet Varol, Filistin'deki intifada süreçleri bilinmeden Aksa Tufanı'nın anlaşılmasının zor olduğunu ifade ediyor.

04 Kasım 2023 Cumartesi 12:45A+A-

Ahmet Varol / Yeni Akit

Bu da roketli intifada!

1987’nin Aralık ayında Filistin halkı işgal güçlerine karşı intifada olarak isimlendirilen hareketi başlattığında da tüm dünyada büyük yankı uyandırmıştı. Ama o zaman da Filistin halkının haklı mücadelesine destek veren, işgalci siyonistlerin zulümlerine tepki gösteren olduğu gibi Filistinlilerin direnişini yersiz ve anlamsız bulanlar olmuştu. 

Eleştirenlere göre işgalci siyonistler çok güçlüydü. Onların elinde otomatik silahlar vardı ve kimseye insaf etmiyorlardı. Böyle bir düşmana karşı taşlarla mücadele etmekten sonuç alınması imkanı yoktu. Oysa eğer ki 1991’de başlatılan Madrid Süreci ve sonrasında 1993’te imzalanan Oslo İlkeler Anlaşması ihaneti olmasaydı, intifada siyonistleri Filistinlilerin gasp edilmiş haklarını iadeye zorlayabilirdi. 

O zaman intifadayı, Filistin halkının mücadelesinin meşru işgalin ise gayrimeşru olduğunu insanlara anlatmak için muhtelif faaliyetlerde bulunmaya çalışıyorduk Allah’ın izniyle. Bu çalışmalarımızda zaman zaman çok ilginç sorularla karşı karşıya kalıyorduk. En çok sorulanlardan biri de; “Bu Filistinliler hep böyle taşlarla mı savaşacak?” sorusuydu. Bu soruya, Filistinlilerin işgalcilere ağır bedeller ödeten silahlı eylemler düzenlemeye başladığı dönemde bile muhatap oluyorduk. Kendilerine silahlı mücadeleden söz ettiğimde bir türlü kabullenemiyorlardı. Çünkü zihinlerine intifadanın başlangıç dönemindeki taşlı mücadelede ile oluşturulan manzaralar yerleşmişti ve onu bir türlü güncelleyemiyorlardı. 

Yıllar sonra bir tv kanalında, malum FETÖ cemaatine mensup olduğunu tahmin ettiğim ve bu vasfı sonradan ortaya çıkan bir sunucunun Filistin direnişine ahlaksızca saldırması üzerine yapılanın yanlış olduğunu anlatmak için genel müdürüyle görüşme yapmıştım. O görüşmede, “Bu Filistinlilerin attığı füzeler İsrail’e bir zarar veriyor mu yoksa öylesine boş araziye füze mi atıyorlar?” şeklinde garip bir soruyla karşılaşmıştım. Çünkü siyonist işgalcilerin gücü öylesine abartılmıştı ki Filistin direnişinin onlara hiçbir şey yapamayacağı, direnişçilerin sadece kendilerini avuttuğu ön yargısı zihinlere işlenmişti. 

Bugün Filistin direnişi taşlı intifadadan roketli intifadaya geçmiş durumdadır. Yani ilerleme içinde olan direniştir. Yıllar önce “Büyük İsrail” idealinden her yerde söz edilmesini sağlayan ve kafalara onun bu idealinden vazgeçmeyeceği ön yargısını yerleştiren siyonist ise etrafına “Irkçı Ayrım Duvarı” inşa ederek kendini sağlama almanın yollarını araştırmaya çalıştı. 

Siyonist işgalciler Batı Yaka’nın muhtelif şehirlerinde her gece sabaha doğru yüzlerce evi kapılarını kırarak basarken, o vakitte kadınları uygunsuz bir şekilde yataklarından kaldırıp evlerinin altını üstüne getirirken, çocukların kafalarına silah dayarken, babalarını da esir alıp götürürken dünyanın haberi bile olmaz. 7 Ekim sabahı Filistin direnişi işgalci katilleri azgınlığa son vermeye zorlamak amacıyla Gazze çevresinde, Filistinlilerden zorla gasp edilmiş araziler üzerine kurulu yahudi yerleşim merkezlerine baskın düzenlediğinde tüm dünya ayağa kalkar ve Filistin halkı toptan mahkum edilir. Filistinlilerin işgal zindanlarında, bütün insanlık açısından utanç verici ortamlarda ve şartlarda tutulan 5 binden fazla esiri dünyanın umurunda değildir ama bu esirlerin özgürlüklerine kavuşturulması için Filistin direnişinin aldığı “rehineler” için tüm küresel güçler işgalci katillerin yanında savaşa girer. Küresel emperyalizmin hizmetindeki medya da haklarını arayan Filistinlilerin aleyhine karalama savaşı yürütür.

Ama unutmamak gerekir ki orada hiçbir kınayanın kınamasından korkmadan hakları için kararlılıkla mücadele eden bir topluluk var. Bu topluluk bugün sadece siyonist katillere karşı değil bütün dünyaya hükmetme iddiasındaki zulüm güçlerinin tümüne karşı mücadele ediyor. Üstelik bu topluluk sadece kendinin değil tüm dünya Müslümanlarının ve bütün ezilen halkların hakları için savaşıyor. 

İsteyen istediği yerde durur. Ama bu direniş şimdiye kadar yılmadı ve bundan sonra da yılmayacak.

HABERE YORUM KAT