“Bu asker gidecek, geri gelecek”
Gece yarısı evimin önündeki caddeden korna sesleri ve bağırış sesleri duyuluyor.
Yine asker uğurlama mevsimi gelmiş. 89/3 celp dönemiymiş. Yani 1989’da doğan çocuklar askere gidiyor bu yıl.
31 yaşındayım ama 1989 yılını bayağı iyi hatırlıyorum. SHP, belediye seçimlerinde üç büyük şehri almıştı. Dedem ve babam partidaşları Bedrettin Dalan’ın İstanbul’u kaybetmesine birkaç yıl inanamamıştı. O yıl Eurovision’a Türkiye Bana Bana ile katılmıştı. Timur Selçuk’un orkestrayı yönetirkenki görüntüsü hafızamda çok taze. 1989 doğumlu kuzenlerim var. Bebeklikleri, çocuklukları geliyor gözüme. Okula başlamalarına bile şaşırmıştım. Şimdi onların yaşıtları askere gidiyor.
Yolun kenarına iniyorum.
Arabalardan sarkmış çocuklar, camlardan fırlamış kızlar, üzerinde bayraklar olan minibüslerin açık kapılarından bağıran genç çocuklar.
Trafiği durduruyorlar. Yolun ortasında arabalardan iniyorlar. Askere gidecek arkadaşlarını havalara zıplatıp tekrar biniyorlar.
Bazıları bayraktan kafasına bandana yapmış. Bir arabanın plakasına o fırlama “Vatan bize kızlar size emanet” çıkarması yapıştırılmış. Birkaç arabada üç hilalli bayrak var. Bozkurt işareti yapanların sayısına bakınca MHP’yi tek-parti iktidarı zannedebilirsiniz. Ama biraz sonra bozkurt işaretinin siyasi bir şey olmaktan öte bu delikanlılık gösterisinin bir parçası olduğunu anlıyorsunuz.
Bir konvoy Harem’e doğru kayboluyor. Arkadan bir uğultuyla kalabalık bir konvoy daha yaklaşıyor. Slogan sesleri boş caddeyi inletiyor. Gazetecilik güdüsüyle “Kürt açılımına bir tepki var mı” merak edip, ne diye bağırdıklarına dikkat kesiliyorum.
Ortalığı birbirine katan korna sesleri, çığlıklar her türlü milliyetçi slogan için müsait. Arabalardan sarkan gençlerin ruh halleri her türlü intikam yeminini, kelle alma edebiyatını kaldırır.
Ama kendinden geçip delirmiş gibi bağıran, bayraklı, bozkurt selamlı o gencecik erkekler ve kızların hiçbir şey umurunda değil.
Hançerelerini yırtarcasına bağırıyorlar.
Duyduğum ses içimi ürpertiyor, tüylerim diken diken oluyor.
“Bu asker gidecek, geri gelecek.”
Arabadan, fönlü ve jöleli saçları son gecesini yaşayan, zayıf kollarına gümüş zincirler takmış, düşük belli pantolonun arkasından boxerı görünen, converseli bir tıfıl delikanlıyı çıkarıyorlar. Omuzlarına alıyor ve hep birlikte tempoyla yine bağırıyorlar:
“Bu asker gidecek, geri gelecek.”
Herkes çok eğleniyor. Şaşkın küçük asker mahcup, bu temenniden memnun.
Hayatın akışı içinde kaybolup gidiyor bu ağır kelimelerin anlamı.
Buz kesmiş ben mi sadece farkındayım?
Rutinleşmiş bir savaşın temennisi bu. O çocuk gerçekten de geri gelemeyebilir.
Bu kez arabaların içinden akraba kızların sesi çıkıyor: “Bu asker gidecek, geri gelecek.”
O 1989 doğumlu gençler, o kızlar o çocuklar da çıplak gerçeğin farkında:
Biz bir savaştayız. Askere giden geri dönmeyebilir. Ve bu artık çok sıradan bir memleket hakikati.
Az önce asfaltın ortasında kolbastı oynadıkları arkadaşlarına şehitliği yakıştırmıyorlar. “Git, vatanın için gerekirse canını ver” diyemiyorlar.
Onu uğurladıkları bu son gece, tüm nefretler, siyasi mesajlar, milliyetçi sloganlar, kan ve intikam yeminleri unutuluyor. Avazları çıktığı kadar böyle moral veriyorlar kankalarına, bir memleket hakikatinin farkında olarak:
“Bu asker gidecek, geri gelecek.”
Bu asker gidecek ve tek parça böyle geri gelecek. Yine saçlarını uzatıp fön çektirecek, düşük bel pantolon giyecek, gümüş zincir takacak.
Aklıma sadece son mısrası geliyor Sezen Aksu şarkısının: “Sen anacığını düşün, çok dikkat et!”
Eve dönüyorum. O korna ve “Bu asker gidecek, geri gelecek” sesleri arasında şarkının tamamını dinliyorum:
Memet daha çok küçüksün Memet
Bilemiyorsun tabii neden bu sonsuz nöbet
O kadar vaktin de olmadı zaten
Ama sen ümit etmeye devam et
Memet biz de bilemiyoruz Memet
Böyle mi sürecek bu ilelebet
Değişir mi dünya, döner mi devran
Ama sen ümit etmeye devam et
Öyle karanlık bir kutu ki insan
Kimse hakiki bir cevap veremez sorsan
Söz dediğin insan icadı lisan
Ama sen yine de hep hayattan bahset
Memet bir türlü gitmiyor gözün gözümden
Hiç büyümemişsin, tanıdım çocuk yüzünden
Kan geldi kederden can özümden
Sen anacığını düşün, çok dikkat et!
Memet daha çok küçüksün Memet
İnsan soyu böyle en nihayet
Öteki de sen, beriki de sen
Kendini de, bizi de, dünyayı da affet
TARAF
YAZIYA YORUM KAT