Bu Ağaçlardan Bir Ulus Çıkar mı?
Yıllarını İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıkla doldurmuş, tarihinde birçok yasaklamanın darbenin kanın ve gözyaşının olduğu, karşısına ezeli düşmanlar olarak Müslümanları ve Kürtleri koyarak yıllarca irtica ve bölücülük paranoyası ile geniş halk kesimlerini uyutan, kendi çıkarlarının bekası için her türlü yolu mubah gören Kemalist darbeci zihniyet ve bu zihniyete bağlılıklarını ilan etmiş seçkinci elitlerin organize ettikleri ciddiye alınması gereken bir darbe girişimi ile karşı karşıyayız yine.
Bu coğrafyanın makûs talihini hatırlayanlar veya üç beş kitap karıştıranlar çok iyi bilirler ki bu yeni bir şey değil bu coğrafyada. Bu sıklıkla tekrarlanan bir olgu.
İçinde yaşadığımız toplum ise yaklaşık bir asırdır darbelerle ve muhtıralarla büyümüş ve buna alıştırılmış bir toplum. Sindirildiği ve alıştırıldığı için de tüm hak ve taleplerini biriktirerek önüne konan sandıkta ortaya çıkartan bir toplum bu toplum. Aynı zamanda tüm değerleri ile oynanmış ve kelime ve kavramları temelinden sarsılmış ve manipüle edilmiş ve duyguları ve hassasiyetleri iğdiş edilmiş bir toplum bu toplum.
Taksim’de birkaç ağacın yerinden sökülmesi ve buna bağlı olarak başlatılan protestoların başında yine yukarıda saydığımız darbeci zihniyetin mühendisliği ve hedefinde de her zaman olduğu gibi öncelikle Müslümanlar ve ardından “çözüm süreci” yani Kürtler var.
Karşımızda 28 Şubat’ın ardından son on yıldır sürekli kaybede kaybede kaybetmeyi kader kabul etmiş Türkiye Cumhuriyetinin kurucu iradesinin uzantısı CHP zihniyeti ve bu zihniyeti bugün itibariyle rehin almış İP, TGB, TKP, ÖDP, ADD, ÇYDD, KESK gibi organize Kemalist ve Sosyalist gruplar ile bunlara bağlı medya organları var.
Karşımızda on yıllardır halkın sırtından geçinmeyi adet edinmiş ve halkı kendilerine “sadece hizmetçi” gören aşırı özgüvenden kibre bürünmüş seçkinci elitler ve bu elitlerin mühendisliği ile kışkırtılmış kesimler var.
Karşımızda hak ve özgürlükleri kısıtlamayı ve yok etmeyi huy edinmiş vandal bir zihniyet ve bu coğrafyada kaos ve anarşiden beslenen iç ve dış odaklar var.
Evet, var ve bundan sonra da olması muhtemeldir.
Peki ne oldu da olaylar bu aşamaya ge(tiri)ldi. Bazı başlıklara bakacak olursak;
Başbakan’ın partisinin grup toplantısında “iki tane ayyaşın yaptığı yasa sizin için muteber oluyor da inancın emrettiği gerçek niçin reddedilmesi gereken bir olay haline geliyor? Şeklinde konuşması ve buna bağlı tartışmalar.
Taksim gezi parkında yapılması planlanan düzenleme kapsamında 10-12 ağacın yerinden sökülmesi ve buna bağlı tepkilerin yoğunlaşması.
İlk tepkilere güvenlik güçleri tarafından gösterilen aşırı tepkinin olayları ateşlemesi ve CHP’nin Kadıköy’de yapacağı mitingi iptal ederek kitleyi Taksim’e kaydırması.
Gösterilerin arka planında içki yasağına tepki yattığı biliniyorken göstericilerin bir süre sonra sosyal medyadan meydanlarda alkol kullanılmaması, sağlam durulması açık bir zihinle devam edilmesi yönünde çağrıların yapılması.
Polisin göstericilerin karşısından çekilmesinin ardından Odatv’nin paniklemesi ve facebook sayfasından orduyu göreve çağırması.
Taksim meydanına birçok grubun gelmesi ve burada renkli ortamların oluşması. Ancak protestolar sırasında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın posterinin açılmak istenmesinin gerginliğe sebep olması. Posteri açan gruba bir başka eylemci grubun tepki göstermesi. İki grubun tekme tokat kavgası diğer göstericiler araya girerek bitmesi. Öcalan posteri açan grubun meydanın başka bir noktasına geçmesi.
Yaşanan bilgi kirliliğinin nasıl yapıldığının ortaya çıkması. Mesela inci sözlükte bir protestocunun "beyler size yemin ediyorum trollüğün kralını yaptım. twitter'da ölüm haberleri yazıyorum. Yunanistan'daki eylemlerden capslar koyuyorum, adamlar araştırmadan aynen kopyalayıp tweet atıyor"diye yazması ve daha sonra sahte fotoğrafları aldığı web sitelerinin adreslerini paylaşması ve diğer yorumcuların da "aynısını ben de yapıyorum. iç savaş çıkaracağız. Müsebbibi ben olacağım." diyerek iç savaş çıkarmaktan bahsetmeleri.
BBC'nin haber programı NEWSNİGHT editörlerinden Paul Mason’ın, taksim eylemini "bir kültür çatışması" olarak nitelemesi.
“Cumhuriyete sahip çıkıyorum”, “Laiklik yürüyüşü”, “Tekel eylemleri”, “Cumhuriyet Mitingleri”nin ardından bilindiği gibi tavacılar 28 Şubat’ta da sahaya inmişti. Aynı zihniyet 28 Şubat döneminde susurluk skandalını bahane ederek tencere tavalarla sokağa dökülmüş, ışık söndürme eylemleri yapmıştı. Bu eylemler kontrollü ve bilinçli bir şekilde hükümet karşıtı bir kampanyaya dönüştürülmüş, bir süre sonra oluşturulan uygun atmosferle refah-yol hükümeti yıkılmıştı.
Göstericilerin Bezmi Alem Valide Sultan Camii'ne girerek bira ve sigara içmeleri.
Ulusal kanal'ın olmazsa olmazı, Baas ve Hizbullah'ın destekleyecisi Türkiye Caferileri lideri Selahattin Özgündüz’ün“Ülkemde güzel şeyler oluyor. Hükümete tavsiyem, bir vatandaş olarak, sembolik de olsa, mehmetçik’e başkasının çöpünü taşıtmak yerine, bu meydandaki halkın başına çiçek yağdırarak bir jest yapmalıdır, doğru olan davranış budur, gaz yağdırmak değil.” şeklinde konuşması.
Hatay'da Taksim olaylarını protesto gösterisinde 1 kişi başından aldığı darbele sonucu ölmesi.
Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliği önünde toplanan yaklaşık 1000 kadar İsraillinin, İstanbul’daki eylemlere destek vermesi.
Bülent Arınç’ın çevrecilerden özür dilemesi.
Buraya alamadığımız belki on belki yüzlerce anekdot daha vardır mutlaka.
Olay konumuzun başında da temel olarak vurguladığımız gibi Türkiye’de vesayete dayalı rejimin iyiden iyiye geriletilmesi Kürtlerle çözüm süreci paralelinde barış ortamına doğru gidilmesinden kaynaklanmaktadır.
Olayı “sosyal patlama” olarak lanse etmeye çalışan zihniyet de yine aynı Kemalist seçkinci zihniyettir.
Bir zamanlar “ümmetten ulus” çıkardık diye böbürlenenlerin torunları ister ayık kafayla olsun isterse başka türlü kafayla olsun “ağaçlardan bir ulus “çıkartamayacaklardır.
Ağaçlardan ulus değil çıksa çıksa irili ufaklı odunlar çıkar.
YAZIYA YORUM KAT