Şanlıurfa'dan AK Parti milletvekili adayı olan Bozdağ, partisinin Eyyübiye Seçim İrtibat Bürosu'nun açılışında konuştu.

Türkiye'nin 14 Mayıs'a odaklandığını ifade eden Bozdağ, seçimleri Türkiye milletinin yaptığını, Londra'nın, Paris'in, Washington'un Türkiye'nin iktidarını tayin edemeyeceğini söyledi.

Bozdağ, şöyle devam etti:

"Sanki ABD'nin başkan seçimi yapılıyor gibi ABD bu seçimi takip ediyor. Sanırsınız, sanki Almanya'nın seçimi yapılıyor, Almanya bu seçimi takip ediyor. Sanırsınız Fransa'nın seçimi yapılıyor, Türkiye'nin seçimini takip ediyorlar. Bu ülkeler, Türkiye'nin seçimini kendi ülkelerinin seçimi gibi görüp neden yakından takip ediyorlar? Hiç şüpheniz olmasın son 20 yılda demokratikleşme, insan hakları, hukuk devleti, altyapı, üst+yapı pek çok alanda yapılan değişimle güçlenen, büyüyen, gelişen ve kalkınan Türkiye'den rahatsız oldukları için bu seçimi takip ediyorlar. Türkiye'yi yükselten, ileriye taşıyan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan beyefendiyi durdurmanın Türkiye'yi durdurmak anlamına geldiği için bu seçimle yakından ilgililer. Cumhurbaşkanımızın her seçimde, her sandıkta yükseldiği zaman Türkiye'nin yükseldiğine şahit oldukları ve Türkiye'nin yükselmesini durdurmak için Cumhurbaşkanımızı durdurmak istiyorlar. Onun için de Türkiye'nin seçimiyle yakından ilgililer."

Ayasofya'nın yeniden ibadete açıldığını hatırlatan Bozdağ, şöyle konuştu:

"84 yıldır müze olarak kullanılan, Türkiye'nin, bu toprakların bize ait olduğunu gösteren sembol mabetlerimizden olan Ayasofya Cami-i Kebiri'ni Fatih'in vasiyetine uyarak yeniden ibadethane yaptık. Şimdi soruyorum, Temel Bey ya da yanındakiler, Kılıçdaroğlu ya da ona destek verenler iktidar olsaydılar Ayasofya Kebir Cami-i Şerifi, müzeden yeniden aslına döndürülüp ibadethane olur muydu, olmaz mıydı? Daha şimdiden nasıl müze yapacaklarını konuşuyorlar. Hadi oradan, hadi. Siz kim, Ayasofya'ya dokunmak kim? Geçti o günler ama hesaplarını ve niyetlerini gizlemiyorlar. Eğer bunlar iktidarda olsaydı 'Daha vakti değil, hele şartlar gelmedi, biraz daha bekleyelim' diye diye bu haksızlar bugün de hepimizin yaşadığı haksızlıklar olurdu. Cumhurbaşkanımızın liderliği ve dirayeti sayesinde din ve vicdan hürriyeti alanında da bu ülkede yapılan ve yaşanan nice haksızlığa son verildi. Din ve vicdan hürriyeti laiklik ilkesinin esaslarına uygun şekilde daha teminatlı hale getirildi ve yeni adımlar attık. Onun için de herkes, 'Bunlar devam ederse Türkiye'de hak ve hürriyetler, eksik, aksak olan yerler düzelecek, Türkiye'ye gücümüz yetmeyecek' diyorlar. Türkiye'ye de güçleri yetmeyecek, Cumhurbaşkanımız, Başkanımız Erdoğan'a da güçleri yetmeyecek."