Böyle kurtulamazsınız...
Artık bu alışkanlıklarını değiştirmeleri lazım.
Üç general çıkacak, insanların gözüne baka baka utanmadan bizim gazeteyle ilgili yalanlar söyleyecek.
Kim olduklarını bilmediğimiz bilirkişiler, “çocuk tahrayla yerdeki mermiye vurdu, mermi yerinden fırlayıp kızın karnına saplandı” türünden saçma sapan raporlar verecek.
Ve, herkes bunlara inanacak.
Eskiden yapıyorlardı bunları.
Kimse inanmıyordu ama “biz bunlara inanmıyoruz” diyen bir gazete çıkmıyordu.
Şu zavallı Ceylan’la ilgili bilirkişinin verdiği rapora bir bakın.
“Daha önce araziye atılmış ancak patlamadan kalmış 40 mm’lik bombaatar mühimmatına elindeki tahra ile vurarak patlaması neticesinde hayatını kaybettiği kanaatine varıldığını...”
“Tahra” dedikleri herhalde Ceylan’ın koyunlarına daldan ot kesmek için kullandığı orağa benzeyen alet.
O aletle mermiye vurmuş da, mermi patlamış da...
Ceylan’ın ilk yapılan otopsisinde saptanan bazı gerçekler var.
Küçük kızın elleri ayakları sağlam.
Mermi karnına isabet edip o minik gövdesini parçalamış.
Bilirkişiler bize bir açıklasınlar bakayım, “bombaatar mühimmatı” nasıl oluyor da üstüne sopayla vurulunca yerinden fırlayıp, o tahtayı vuran kızın karnına saplanarak patlıyor.
Bu bilirkişinin mermisi öyle bir mermi ki üstüne vurulduğunda olduğu yerde patlamıyor, dimdik havaya doğru da gitmiyor, havalanıyor, bir metre yükseldikten sonra doksan derece kıvrılıyor, “hedefi” vuruyor ve vurduğu hedefin içinde infilak ediyor.
On iki gün “araştırma” yaptıktan sonra buldukları “gerçek” bu.
Bütün saçmalıkları bir kenara bıraktığımızda elimizde inanılır bir tek gerçek var.
Ceylan, “bir bombaatar mermisiyle” vurulmuş.
O merminin “yerden havalanıp” kızı karnından vurduğuna inanmamızı bekliyorlarsa daha çok bekleyecekler.
Çünkü buna inanmayacağız.
İnanan birinin çıkacağını da sanmıyorum.
Haa, inanmış gibi yapanlar çıkacaktır ama onlar söz konusu “ordu açıklaması” olduğunda zaten her şeye inanmaya hazırlar, varlık nedenleri bu “inançları” zaten.
Biz şu soruyu sormaktan vazgeçmeyiz.
Ceylan’ı kim vurdu?
O “bombaatarın tetiğini” kim çekti?
Ordu, bu saçma sapan yalanlarla uğraşacağına gerçeği söylemek zorunda.
Yalana fena alışmışlar ve bu alışkanlıklarını değiştirmek zorundalar.
Yalan söylediklerini bizzat bizimle ilgili olarak söylediklerinden de biliyoruz zaten.
Ceylan’la ilgili ilk açıklamalarını yaparken, basın mensuplarının önünde üç general “orduya karşı asimetrik bir savaş verildiğini” söyledi.
Yani onlara göre, “Ceylan’ı kimin öldürdüğünü” soran, “orduya karşı asimetrik savaş yapmak” maksadıyla soruyordu bunu.
O soruyu soran, Ceylan’ı mesele eden bizim gazete.
Şimdi o generallere soruyorum.
“Bizim gazete orduya karşı asitmetrik savaş mı yürütüyor?”
Bir gazetenin, kendi ordusuna karşı “savaş yürütmesi” için bu savaştan bir çıkarı, onu o savaşa yönlendiren bir “bağlantısı” olması gerekir.
Ordunun elinde kocaman bir istihbarat örgütü var.
Çıkartın bakayım şu bizim bağlantıları ortaya.
Hadi...
Deyin ki, “bu gazete şu bağlantısı nedeniyle bize karşı savaş yürütüyor.”
Somut somut, açık açık konuşun.
Konuşamazsınız... Çünkü yalan söylüyorsunuz.
Orduya karşı savaş falan yürütmüyoruz, ordunun siyasetten çekilmesini, hukuka uymasını, kendi vatandaşlarını öldürmemesini istiyoruz.
Bunların hepsi hukuki istekler ve bunları istemek bizim hakkımız.
Bir generalin birinci özelliği “dürüst” olmaktır, binlerce insan size “inanıp” sizin emrinizle ölüme yürüyecek, “dürüst” olmayan birine nasıl inanacak peki o insanlar?
Siz dürüst değilsiniz.
Ceylan’ın ölümünü soruşturanların “asimetrik savaş” falan yürütmediğini bildiğiniz halde bunları uyduruyorsunuz.
Niye yapıyorsunuz bunu?
Ceylan’ı kimin vurduğunu saklamak için mi?
Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, eski usul yalanlarla, suçlamalarla gerçeklerin üstünü örtmek, insanları korkutup sindirmek mümkün değil.
Bırakın bunları, siz bize Ceylan’ın nasıl vurulduğunu söyleyin.
Bu “yerden havalanan mermi” palavrası, “asimetrik savaş” palavrası kadar saçma çünkü.
Sizleri televizyonda konuşurken gördüm, genç generallersiniz, önünüzde daha epey yol var gidecek, o kadar yolu yalanla gidemezsiniz.
Dürüst ve saygıdeğer olmayı deneyin.
Bu, sizin adınızı, omuzlarınıza iliştireceğiniz bütün yıldızlardan daha fazla ışıldatır.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT