Böyle dost düşman başına!
Allah’tan korkmayan, kuldan utanmayan riyakâr tiplerin davetçi-tebliğci maskesiyle Müslüman toplum içinde fitne ve fesadı yaygınlaştırmaya çalıştığını söyleyen Kenan Alpay, bu tipler varken üst aklın komplolarına gerek olmadığını vurguluyor.
Kenan Alpay'ın yazısı:
Siyasetiyle toplumuyla şekle şemaile fazlasıyla önem atfediyoruz. İçeriğe ve niteliğe, samimiyete ve tutarlılığa odaklanmak yerine duygu ve düşünce dünyamıza hitap eden sembol, ritüel ve söylemlere açık çekler yazacak kadar prim veriyoruz. Bu durum seküler kesimler için geçerli olduğu gibi dindar, muhafazakâr veya milliyetçi kesimler için de böyle maalesef. Yolu berber ve terzilerden geçen, birkaç şiir ve sloganla tekâmül eden bir modernlik, milliyetçilik ve dindarlık profiliyle oturup temel kaynak ve referansları tartışmak, ülke ve toplumun geleceğine dair fikir teatisinde bulunmak hiç de kolay olmuyor bu yüzden.
Fikirde derinlik ve tutarlılık, karakterde sabır ve tahammül olmayınca bütün meseleleri birkaç klişe cümleyle izah edebilen, bütün eksik ve kusurları en kestirme yollardan dış güçlere fatura edebilen tuhaf bir ruh hali egemen oluyor ülkeye. En önemli meseleleri etraflıca tartışamadığımız için hiçbir mesele kapanmıyor buralarda. Hatta usulünden esasından koparılan tartışmalarla kanamaya hazır yaralara döndürülüyor ayrıştığımız meselelerin her biri. Nihayetinde her tartışmadan haklı ayrılmak, alacaklı çıkmak mecburiyetinde olmadığımızı da anlayacağız günün birinde. Oysaki ittifak etmenin olduğu gibi ihtilaf etmenin de asgari düzeyde ahlaki sorumlulukları vardır.
Mübalağa Varsa Tetikte Duralım
Selefilik ve selefiler üzerine bir süredir Türkiye’de tartışmalar dönüyor. Bu tartışmaların önemli bir kısmı önceleri Amerika ve Avrupa kaynaklıydı ve özetle “Türkiye Atatürk çizgisinden kopup radikal İslami karaktere bürünüyor” tarzında bürokratik oligarşiyi kışkırtan bir mahiyet taşıyordu. Suriye, Libya, Mısır ve Tunus’ta yaşanan gelişmeler sonrasında Türkiye’nin aldığı pozisyona Rusya-Çin ve İran cephesinden gelen eleştiriler de benzer bir mahiyet göstermeye başladı. Örneğin önce SSCB akabinde ABD işgaline karşı Afganistan direnişine gönderme yapan analizlerde bazı benzetmeler, kıyaslar piyasa sürüldü. Mesela “Hatay, Peşaver oluyor”, “Suriye’nin Pakistan’ı Türkiye oluyor” gibi teşbihler yoluyla “radikal cihadist Türkiye” klişesi ve sembolü siyasal ve toplumsal zeminde iyice belirginleştirildi.