Boykotçuların tavrı üzerine
BDP belli argümanlar doğrultusunda halkı referandumu boykot etmeye çağırıyor. Ben de bu argümanlar hakkında düşündüklerimi maddeler hâlinde paylaşıyorum:
1. AKP, BDP’nin önerilerini dikkate almadı.
BDP’liler her ne kadar bu şikâyetlerinde haklı olsalar da AKP’nin oldukça heterojen bir parti olduğunu unutuyorlar sanırım. AKP, Kürt meselesiyle direkt bağlantılı herhangi bir maddeyi koysaydı Taraf’ta “20 rahatsız AKP’li bildiri hazırlıyor” manşetiyle duyurulan ‘kalkışma’ muhtemelen gerçekleşecekti. Hiçbir siyasal parti bu şekilde mevcut iktidarını sarsacak bir girişime imza atmaz. Kaldı ki AKP, BDP’nin taleplerinden herhangi birini değişikliğe dâhil etseydi bile Anayasa Mahkemesi bunları iptal etmeyecek miydi? AKP’nin mağlubu baştan belli bir duruma kendisini sokmamasını anlamak bu kadar güç mü gerçekten?
BDP’nin taleplerini ilettiği zamanlarda AKP’nin seçim kanununda yaptığı değişiklikle Kürtçe propaganda serbestîsi getirmesi ve TMK mağduru çocuklarla alakalı yasa değişikliğini nihayet gerçekleştiriyor olması Kürt seçmenlere yönelik bir iyi niyet adımı olarak okunabilir diye düşünüyorum. Ancak önümüzdeki süreçte AKP’nin “Evet” kampanyası sırasında Kürtlere yönelik söylem ve icraatları da büyük önem arz ediyor.
2. Değişiklik paketinde Kürt meselesine dair madde yok.
Pakette Kürt meselesiyle direkt bağlantılı madde olmadığı doğru ama askerlerin sivil yargıda yargılanmasının önünü açmak gibi Kürtleri dolaylı olarak oldukça ilgilendiren pek çok madde var. Umut Kitabevi’ni bombalayıp bir vatandaşımızı öldüren ‘iyi çocuklar’ın ya da Uğur Kaymaz’ı öldürenlerin şu anda serbest oluşu sizce Kürt meselesiyle alakasız mı? Veya değişiklikle beraber tekrar mesleğine dönebilecek olan Ferhat Sarıkaya gibi cesur savcıların elini kuvvetlendirecek maddeler de mi alakasız? Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a milletvekilliği yolunun açılması mı alakasız? Yoksa dünya gözüyle Kenan Evren ve suç ortaklarını sanık sandalyesinde görmeyi mümkün kılan Geçici 15. Madde’nin kaldırılması mı alakasız?
Ayrıca Kürtler, “bizimle alakası yoksa canı cehenneme” derse Kürt olmayanların kendi meselelerine duyarlılık göstermesini nasıl isteyecekler? Burada bir tutarsızlık yok mu sizce?
3. AKP samimi değil.
Kürt açılımının mevcut haliyle yetersiz ve ürkek bir girişim olduğuna katılıyorum. Ancak bugün Cüneyt Ülsever PKK’nın muhatap alınmasını destekliyor, Ertuğrul Özkök ayrılmaktan bir seçenek olarak bahsediyorsa (ki bence bu mevzua dair en güzel soruyu Yıldıray Oğur sordu: “Kürtler ve Türkler Ertuğrul Özkök’le beraber yaşamak zorunda mı?”) genel bir ‘rahatlama’ durumunun mevzubahis olduğu aşikâr.
Bununla beraber, AKP’nin KCK operasyonlarına karşı sesi çıkmadı. Barış grubunun tutuklanması karşısında Erdoğan kararın yargıya ait olduğunu söyleyerek zayıf bir tepki verdi. Partideki ‘ittihatçılar’ ikide bir saçma sapan açıklamalar yapıp duruyorlar. Yani BDP’nin AKP’ye güvenmemesini anlıyorum. Anlıyorum da bu ülkeye barışı hangi siyasi irade getirecek diye düşünüyorlar, onu anlamıyorum.
Öcalan görüşmelerinden birinde şöyle demiş: “BDP, eğer AKP’nin gücü geriletilirse sonrasına hazırlık bakımından CHP ile Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda görüşürler, konuşurlar, bu hayatidir.”
Bu size inandırıcı geliyor mu hakikaten? Kürt meselesinde AKP samimi değil de Kürt olduğunu ‘kamufle’ etmeye çalışan birinin yönettiği parti mi samimi? Yoksa, CHP hiçbir zaman tek başına iktidar olamayacağından, olası bir MHP-CHP koalisyonu mu samimi görülüyor?
4. Değişiklik referandumda onaylanırsa AKP sivil anayasa yapmaz.
AKP’nin ‘hayatta kalmak’ için sivil anayasa yapmaya eli mahkûm zira bir konjonktür partisi olarak AKP’yi özgün kılan tek özelliği vesayet karşıtı tavrıdır. Yoksa kimsenin SP’nin ya da MHP’nin kötü bir taklidine ihtiyacı olmaz. AKP’ninkiyle benzer bir taban kitlesine sahip SP’de bile yaşanan vesayet karşıtı mücadelenin aslında statüko karşıtı olmakla alakasını okuyabiliyorsanız, AKP’nin ülkeyi demokratikleştirmekten başka çaresi olmadığını da görebilirsiniz.
Şu anda Türkiye bir dönüm noktasında. Referandumdan çıkacak sonuç herhangi bir genel seçim sonucundan daha az önemli değil. Eğer AKP referandumdan zayıflayarak çıkarsa (ki “Evet”lerin yüzde olarak büyük olmaması da buna dâhil) seçime kadar politikalarını daha da devletçi/ milliyetçi bir çizgiye çekebilir. Panik ve savunma refleksi buna yol açar. Bu yüzden AKP’yi arzu edilen değişiklikleri yapması konusunda cesaretlendirmek varken boykotçu bir “Küstüm, oynamıyorum” tavrının kendisi korkarım yine en başta Kürtlerin bedel ödeyeceği bir sürecin yolunu açacaktır. Zira siz oynamasanız da kaçınılmaz olarak oyunun bir parçasısınız.
Başta Kürt meselesi olmak üzere sorunlarımızın çözülmesi için statükonun son kalesi olan yargı vesayetini bertaraf etmek şart. Yargıdaki yapısal sorunları çözmedense kalıcı hiçbir adım atılamaz zira dönüp dolaşıp teslis gibi kutsanan o üç maddeye toslayacağız. Toslamamak için vesayetçilerin elinden çok çekmiş olan Kürtlerin desteği elzem.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT