Bosna’da tehlike çanları neden çalıyor?
Emine Şeçeroviç Kaşlı, Bosna'da son süreçte ne olup bittiği ile alakalı her şeyi oldukça anlaşılır ve özet bir şekilde analiz ediyor.
Bosna’da tehlike çanları neden çalıyor?
Bosna Hersek’te son dönemde yaşanılan siyasi krizi anlayabilmek için öncelikle devletin yapısını bilmek lazım. 1992 – 1995 yılları arasında yaşanılan savaşı bitiren Dayton Anlaşması uyarınca, Bosna Hersek devletinde Bosna – Hersek Federasyonu ve Sırp bölgesi olarak iki entite bulunuyor. Devletin başında da tek cumhurbaşkanı yok, Devlet Başkanlığı Konseyi var. Bu konseyin Boşnak, Sırp ve Hırvat üç üyesi var. Sırp üyeyi, Sırp bölgesi seçiyor; diğer iki üyeyi de Bosna Hersek Federasyonu seçmenleri. Bu üç kişi, 8 aylık dönemlerde sırayla başkanlık görevini üstleniyorlar. Bir de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından seçilen bir yüksek temsilci var. Onun görevi de, Dayton Anlaşması’nın uygulanmasını sağlamak, ülkedeki federal kurumları ülkenin birliğini sağlamak maksadıyla güçlendirmek.
Aslında, böyle bir sistemin, hele ki savaşmış üç millet arasında, yürümeyeceği baştan belliydi. Fakat, her türlü barış savaştan daha iyidir mantığıyla, şu an Bosna Hersek’te var olan, öyle böyle, barışı korumak en önemlisi.
Savaştan sonra yapılan, 2013 yılındaki ilk ve tek nüfus sayımına göre, Bosna Hersek’te üç buçuk milyon kişi yaşıyor. Nüfusun %51 Boşnaklar, %30 Sırplar ve %15’i Hırvatlardan oluşuyor. Geri kalanlar kendilerini “diğer” olarak tanımlıyorlar.
Barışı tehlikeye atan ne?
Bölgede barışı tehlikeye atan, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Sırp üyesi ve Sırp bölgesindeki Sırpların lideri Milorad Dodik. Sırp siyasetçi, Bosna Hersek’i resmî olarak temsil eden pozisyonlardan birinde olmasına rağmen, Bosna Hersek’i reddediyor. Onu “başarısız bir ülke” olarak tanımlıyor. Ülkedeki üç kutuplu siyasi anlaşmazlığın çözülebilmesinin tek yolunun “Bosna Hersek’in ortadan kaldırılmasıyla” mümkün olabileceğini söylüyor.
Moskova ile iyi ilişkiler içindeki Dodik, Bosna’nın bayrağını kabul etmediği gibi, yıllardır da tüm Boşnakların kanayan yarası Srebrenitsa soykırımını da inkâr ediyor. Yani, Milorad Dodik aslında Bosna Hersek’te hem konuşmasıyla hem davranışlarıyla sürekli Boşnakları provoke eden adımlar atıyor.
Bu provokasyonlar ve tehditler kısa süre öncesine kadar sadece konuşmalarındaydı. Dodik, yıllardır Bosna Hersek’in bir parçası olan Sırp bölgesinin bağımsızlığını ilan edeceğini söylüyordu. Ancak, geçen yıl bu tehditlerinin ilk somut adımlarını da atmaya başladı. Bosna Hersek devlet düzeyinde olan, yani hem Bosna Hersek Federasyonu’nun hem de Sırp bölgesinin bağlı olduğu vergi gibi düzenlemelerin yapıldığı kurumlardan Sırp bölgesinin ayrılacağına ve Sırp bölgesinin kendi kurumlarını kuracağına dair yasaları onayladı. Bir nevi, devlet içinde devlet kuracağını söylüyor.
Belki daha da önemlisi, Bosna Hersek ordusundan ayrılacağını ve Sırp bölgesinin kendi ordusunu kuracağına dair de sözler verdi.
Peki, bu ne demek? Bosna Hersek devletinin parçalanması demek. Savaşta bombalarla alınamayan toprakların şimdi “barışta” sinsice alınması demek. Paralel bir devletin kurulması demek. Devlet içinde ayrı bir Sırp ordusu kurmak, savaşa dair ciddi tehdit demek.
Örneğin, herkesin bildiği 1995 yılında Srebrenitsa soykırımının yaşandığı ve 8372 şehit için mezarlığın yapıldığı Srebrenitsa şehri, işte bu bahsedilen Sırp bölgesinde bulunuyor. Beyaz kurdele taktırılarak, Boşnakların ayırıldığı ve binlerce masum, sivil Boşnağın esir kamplarında işkenceye tutulduğu, sonrasında katledildiği Priyedor şehri de Sırp bölgesinde. Başkent Saraybosna’nın bir kısmı bile orada. 1992 – 1995 savaşından önce, Sırp bölgesinde bulunan tüm bu şehirlerde Boşnak nüfusu çoğunluktaydı. Savaş öncesi verilere göre bu bölgedeki şehirlerde yaklaşık yarım milyon Boşnak yaşıyordu. Ama, savaştan sonra bu sayı neredeyse yüz bin civarına geriledi. Bu “kayıp” Boşnakların büyük bir kısmı öldürüldü, diğerleri de evlerinden edildi.
Boşnaklar tehditler karşısında ne düşünüyor?
Bu şehirler, Bosna Hersek toprağının bir parçası. Bu konu aslında tartışmaya dahi açık değil. Srebrenitsa Mezarlığı’nın Bosna’dan kopartılmasına veyahut diğer herhangi bir toprak parçasının alınmasına hiçbir Boşnak müsaade etmez.
İşte bu yüzden, Dodik’in bu bağımsızlık tehditlerinde ilk adımları atması Boşnakları oldukça tedirgin ediyor. Kendi vatanlarını, gerekirse tekrar ve tekrar savunamayacaklarından değil. Bu, oldukça önemli bir nokta. Bosna eski güçsüz Bosna değil, Boşnaklar da “savaş olmayacak, rahat uyuyun” sözlerine kanıp, inanıp, uyuyacak bir millet değil. Aksine, eskiden belki “Bunlar bizim komşularımız, bizi öldürmezler” diyenlerimiz olduysa da, artık gözlerimizi dört açıyoruz.
Ancak, yeterince savaştık, yeterince şehit verdik. Bizler babalarımızı, abilerimizi şehit verdiysek, çocuklarımız aynı acıyı yaşasın istemiyoruz. Annelerimiz tekrar tekrar evlat acısı yaşasınlar istemiyoruz. Çocuklarımızın çocukluğu bombalar altında geçsin istemiyoruz. Kısaca artık savaş istemiyoruz. O yüzden, tüm var gücümüzle, var olan barışı korumak istiyoruz. O yüzdendir ki hem siyasi liderlerimiz hem de vatandaşlarımız uluslararası topluma da, Dodik’i durdurmaları için baskı kurmaya çalışıyor.
Uluslararası toplum eğer isterse Dodik’e yaptırımlar uygulayabilir, hatta onu görevden alma yetkilileri dahi var. Bosna Hersek’te yüksek temsilci olarak görev yapan kişinin yetkililerinde Dodik gibi birini görevden alabilmek de var. Ama şimdiye kadar Yüksek Temsilci Christian Schmidt’in çok da net tavırları görülmedi. 1998 yılından beri değişen yüksek temsilciler Bosna Hersek’te bayrağa karar verdiler, ülke çapında uygulanacak kanunlar da getirdiler, zaman zaman kimi siyasetçileri görevden aldılar. Onlardan biri de, 2001 yılında Devlet Başkanlığı Konseyi Hırvat üyesi olan Anto Yelaviç’ti. Kısacası, eğer isterlerse, Bosna’yı parçalama planında Dodik’i durdurabilirler.
Bardağı taşıran damla
Fakat, uluslararası toplum daha net tavırlar almayı beklerken Dodik kendi yolunda ilerlemeye devam ediyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da, Banya Luka şehrinde “Sırp Bölgesi Günü’nü” kutladılar.
“Sırp Bölgesi Günü” olarak kutladıkları 9 Ocak’ın kökeni aslında 1992 yılına dayanıyor. Bu tarihte, Radovan Karaciç öncülüğünde Sırpların yaptığı toplantı, aslında savaşın bir nevi ilanı olmuştu. Boşnaklar için, 9 Ocak Boşnaklara karşı soykırım ve katliamlarının başladığı tarih; Sırp bölgesi de, Boşnaklara karşı soykırım suçu işlenerek kurulmuş bir bölge.
Bunu yanı sıra, Bosna Hersek Mahkemesi bu sözde “Sırp Cumhuriyeti Günü’nün” Anayasaya aykırı olduğunu kararlaştırdı. Fakat, Dodik mahkeme kararlarını da kabul etmediği için, Anayasaya aykırı olan bu hayali devlet gününü her yıl kutluyor. Hem de, Sırp bölgesi emniyet gücünden 800 kadar polise “Her şey kutsal haç için” gibi milliyetçi şarkılar söyleterek.
Tüm bunları da Bosna Hersek devletinin ortasında yapıyor. Onun yaptığı bu davranışlar aynı zamanda Sırp vatandaşları da cesaretlendiriyor. Bu yüzden son günlerde Sırp bölgesindeki şehirlerde yaşayan Boşnak vatandaşlarımıza karşı da çeşitli provokasyonlar yapılıyor. Sabah namazında camiden çıkan vatandaşların önünde havaya ateş ediliyor, araba konvoyları oluşturularak Sırp milliyetçi şarkılar Boşnaklara dinletiliyor vs. Bu provokatif eylemler de sadece tek bir yerde yaşanmadı, üç beş gün içerisine birkaç şehirde birden yaşandı. O bölgelerdeki vatandaşlar bu gibi provokasyonlarla yıllardır karşılaşıyor. Oysa onlar kimseyi tehdit etmezler, savaş şarkıları söylemezler. Yalnızca kendi topraklarında özgürce ve güvende yaşamak istiyorlar.
İşte son aylarda, Dodik’in tehdit ve provokasyonlarıyla beraber, Sırp vatandaşların da yaptığı provokasyonlardan dolayı, Boşnakların tedirginliği daha da artıyor.
Boşnaklar olarak savaş istemiyoruz ancak, toprağımıza ait tek bir parçayı da teslim etme niyetimiz yok. Dodik’in önümüzdeki dönemde neler yapacağını kimse tahmin edemez. O yüzden, bir sabah “neler oldu” şaşkınlığıyla uyanmamak için, Bosna Hersek’te olup bitenleri gün be gün takip etmek önemli.
HABERE YORUM KAT