Boşlukta dans
Laik kesim tarafından desteklenen ve teşvik edilen 28 Şubat, siyasi aptallığın da tavan yaptığı bir stratejik hamleydi. Sahte deliller üzerinden devletçi ve milliyetçi Refah Partisi'ni elimine etmenin, demokrasiyi hedefleyen bir başka dinsel kimlikli partinin uzun vadeli iktidarına yol açacağı öngörülemedi.
Oysa dünya küreselleşmekte ve demokratlığı zorlayan normları yaymakta, Türkiye toplumu ise buna entegrasyon arzusu ile cevap aramaktaydı. Böylece 28 Şubat'ın hayırlı basiretsizliği AKP'nin de başarı yolunu açmış oldu. Ancak 28 Şubat bundan daha fazlasını da yaptı, çünkü askerin siyasete müdahalesi asker yanlısı siyasi aktörlerin etkisini ve işlevini yok etmişti. CHP ve MHP bu süreçte laik siyasetin garnitürü konumuna itildiler ve silikleştiler. Bu durum AKP'yi 'kişilikli' tek siyasi oluşum haline getirdi ve değişim isteğinin meşru sahibi olarak algılanmasına neden oldu.
Doğrusu böyle bir fırsat herhangi bir siyasi partinin önüne çok ender olarak gelir. Hem dünya ile uyumlu bir vizyon içinde toplumun geleceğini taşımaya aday olacaksınız hem de bu iddianızda tek başına kalarak, alternatifsiz bir iktidar olanağı yaratacaksınız. AKP bu boşluğun tadını çıkardı... İki kez üst üste seçim kazanması bu arka plan önünde son derece doğaldı. Önümüzdeki seçim de aynı şekilde sonuçlanacak. Hatta eğer AKP toplumdaki değişimi takip ederek kendisini yenilemeyi sürdürürse, 2015 ve 2019 seçimleri de bu partiyi iktidar yapacak. Çünkü AKP'nin doğal bir avantajı var: Siyasi açıdan bakıldığında toplumun reform ve değişim dinamiğini taşranın mütedeyyin orta sınıfları taşıyor ve bu kesim ülke seçmeninin en büyük bloğunu oluşturuyor. Dolayısıyla AKP kendi seçmenine karşı değil, onu takip ederek iktidara uzanıyor... Oysa muhalefet partileri için durum tersine: Onlar kendi tabanlarını farklı bir siyasete ikna etmek durumundalar. Parti ile seçmen arasındaki bu uyumsuzluk CHP ve MHP'yi bazen daha dengeci ve yüzeysel, bazen de tepkisel ve saldırgan olmaya zorluyor. Bunun nedeni liderlerin kişiliği değil. Söz konusu partilerin siyaset üretebilecekleri gerçekçi bir zeminin olmaması. Çünkü kitlesel siyaset, toplumsal desteğe sahip gerçekçi bir hedefler bütününü ima eder. Oysa bu iki parti açısından bakıldığında toplumsal destekle gerçekçi hedefler arasında büyük bir uyumsuzluk var...
Nihayet orta vadede AKP iktidarının değişme ihtimalinin ne denli az olduğunu gösteren bir ilave faktör de, diğer partilerin iktidar olmak için AKP seçmeninden de oy almak zorunda olmaları. Bu ise zihniyet açısından epeyce radikal bir kurumsal değişimi ifade etmekte ve böylesine bir girişim her iki partinin de bir anda baraj altına düşmelerine mal olabilir. Kısacası CHP ve MHP'nin kolayca risk alamayacağı ve kendi çekirdek tabanlarına mahkum olacakları bir on yıl daha yaşamamız kimseyi şaşırtmamalı.
Bu tablo AKP için hayal ötesi bir hareket alanının varlığını ifade ediyor. Bu parti siyasi boşlukta daha bir süre ülkeyi tek başına taşıyacak gibi duruyor. AKP bu avantajının farkında... Reform adımlarını istediği hızda ve miktarda atıyor, dikkatini topluma değil seçimlere ve devlet içi dengelere yoğunlaştırıyor. Kendisiyle ilgili yoğun bir beka sorunu yaşayan bu siyasi gelenek, bugün bir anda kurumsal özgüvenin en üst noktalarında geziniyor. Ne var ki gerçekçi olsa da, aşırı özgüven karşısındakilere mahkumiyet duygusu verir ve bunun bedeli de er geç ödenir. Kısacası bugün AKP'nin siyasetteki asıl partneri diğer siyasi partiler değil, bizzat kendi tabanıdır ve bu taban AKP'den daha hızla demokrat normlara doğru kayıyor.
Dolayısıyla askerle yeniden denge arayışı içine girmiş bir AKP'nin iki ucu keskin bir bıçak üzerinde yürümekte olduğunu bir kenara yazmakta yarar var. Sayıştay Kanunu'ndaki geri adımlara benzer tercihler belki iktidarın meşruiyetini devlet nezdinde tahkim edebilir ama bunun ne denli güvenilmez olduğunu tarih bize söylüyor. Ancak daha da önemlisi, aynı tahkimatın seçmen nezdinde AKP'nin tutumuna ilişkin bir güvenilmezliği de ifade edebileceğidir. Toplumun kendi rehberliğine mahkum olduğunu düşünerek davranır, toplumun iktidardan gelen nimetlere şükran duymakla yetinmesi gerektiğini varsayarsa, AKP'nin siyasi boşlukta dans ederken bir anda toplumsal boşlukta kalma ihtimali de ortaya çıkabilir. Böyle bir durum iktidarın bir anda el değiştirmesiyle sonuçlanmayacak, eriyen prestijine karşın AKP muhtemelen bir süre daha ülkeyi yönetecek, ama değişim bizi kaçınılmaz olarak başka bir doğum dönemecine doğru sürükleyecektir...
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT