Bolu’dan Yayılmak İstenen İnsanlık Suçu
Bolu, Türkiye’nin Davos’u olarak bilinen bir şehrimiz. Belediyecilik konusunda da diğer şehirlere örneklik oluşturacak hizmetlerin yapıldığı güzide bir belde. Bu sebepten olacak ki şehrin yeni seçilen Belediye Başkanı Tanju Özcan da seçimler öncesi hizmet vaadlerinde bulunmaktansa mülteci karşıtlığıyla malul ırkçı ve popülist video ve mesajlarıyla gündeme gelmişti.
“Bu misafirlik yetti. Seçilirsem Suriyelilere belediye kasasından 1 kuruş yardım yapmayacağım” diyen Özcan, gelen bilgilere göre ilk resmi yazısını da Bolu Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne yazdı. Özcan bu yazısında, Bolu’da yaşayan mültecilere ayni ve nakdi yardım yapılmaması talimatı vermiş. Birleşmiş Milletler, Kızılay ve ilgili bakanlıkların yardımlarının yeterli olduğunu ima ederek, bu kararını gerekçelendirmeye çalışmış.
Özcan’ın bu tavrına toplumun farklı kesimlerinden tepkiler gecikmedi. İyi de oldu. Mesela, Özcan’a tepki gösteren ve Evrensel gazetesine değerlendirmelerde bulunan gazeteci-Yazar Ercüment Akdeniz de “…bu karar gayri insani olduğu kadar uluslararası hukuka ve evrensel insan hakları sözleşmelerine de aykırı” diyerek, karara CHP içerisinden de tepkiler verilmesinin gerekliliğinden bahsetti. Bu görüşünü İzmir’de biraraya gelen 17 kurumun yaptığı açıklamaya ve CHP Bilim Platformu raporuna refere eden Akdeniz, rapordaki “nefret suçlarına dair cezai tedbirler” talebine de vurgu yaptı.
Mülteci Karşıtlığı ve Nefret Suçunun Yaygınlaştırılmasına Engel Olunmalı
Öncelikle şunu belirtmekte yarar var ki, Özcan ve seçimlerden önce Fatih gibi beldelerde benzer bir kampanya yürüten İYİ Partili aday ve benzerlerine toplumun farklı kesimlerinden tepkiler gelmesinin olumlu olduğunu belirtmekte fayda var. Çünkü bu meselenin insani boyutlarına ortak yaklaşım bilinci oluşması kadar, toplumun yanlış bilgilendirilmesi sonucu oluşabilecek yaygınlaşma temayülüne şimdiden karşı koymakta büyük fayda var. Bolu’dan yayılması muhtemel kötülüğe en başında karşı koymak, toplumsal sağlığımız açısından elzem.
Nitekim mesela Bolu, aslında 3000 kadar içinde Afganların da olduğu sınırlı mülteciye ev sahipliği yapan bir belde. Zaten coğrafi konum olarak da mültecilerin uğrak yeri olması zor şartlarla kaim. Yani aslında sorun olarak görülebilecek bir altyapıya da sahip değil.
Bunun yanında mültecilere gelen genel yardım AB fonundan verilen 120 TL’nin ötesine geçmemekte. Diğer yardım türleri özel kişilerin ve bir takım STK’ların desteklerinden oluşmakta. Yani Özcan gibilerin yapmaya çalıştığı şey aslında bu toplumsal yardımlaşma ruhuna engeller oluşturarak, bu konularda yanlış bilgilendirilen toplumun hassasiyetlerine dönük bir kışkırtma içermekte. Yani işin gerçeği Belediye bütçesinden mültecilere yapılan bir harcama yok. Tersini iddia ediyorsa kaç lira harcandığını CHP’li Özcan buyursun açıklasın. Değilse herhangi bir araştırma ve tespit yapmadan sadece yabancı (aslında Müslüman kardeşlerimiz) düşmanlığı yapmanın nasıl bir ahlak ve vicdanın ürünü olduğunu ortaya koysun...
Diğer tarafta da, bu insanların özellikle kimliklerini zikredip hedef göstererek (“Suriyeliler” diyerek) açıkça bu insanların en temel haklarını çiğneyebileceğini ifade ederek, evrensel hukuk normlarına da meydan okumakta! Vicdani ve ahlaki açıdan da kabul görmesi mümkün olmayan, benzer örneklerine Batı’da rastgeldiğimiz bir düşmanlık resmi çizmekte.
Girişte de belirttiğimiz üzere, Bolu gibi Türkiye’nin uluslararası arenada da isim yapmış bir şehrinden bu kötülüğün yaygınlaştırılma çabası Türkiye’nin imajı açısından da kötü bir görüntü oluşturacağı gibi, aynı zamanda toplumun sinir uçlarıyla da oynamak anlamına gelmekte. Elbette mültecilerin temel haklarının korunmasının haricindeki esas meselemiz de bu!
Seçimler öncesi yaratılan konsolidasyon iklimlerinin yumuşaması adına çabalar ortaya konması talepleri olan farklı kesimlerden insanlar, hangi parti ya da hangi kimliğe sahip olursa olsun bu kötülüğe birlikte karşı koymakla yükümlüdürler. Her kesim bu ve benzeri konulardaki bagajlarını bir kenara koyup bu insanlık suçunun yaygınlaşmaması, gölgesinin bile çıktığı yere gömülmesi için gayret sarfetmeliler.
Özcan’ın CHP’li olması, CHP’lilerin bu tür bir girişimi onayladıkları anlamına gelmemekte. Girişte belirttiğimiz insan haklarına vurgu yapan platform raporu da CHP’lilere ait.
Özcesi Özcan vb’lerinin münferit olmasını umduğumuz girişimleri çıktığı yerde gereken insanlık ve hukuk dersini almalı ki, toplum nezdinde kötülüğü yaygınlaştırmanın o kadar da kolay olmadığı anlaşılmalı. Toplumsal konsensüs arayışlarının hızlanmasını umduğumuz bu süreçte, eski ezberleri, önyargıları, cehaletleriyle ülkeyi karıştırmaya çalışanlara gereken dersi toplum olarak da hep birlikte verelim.
YAZIYA YORUM KAT