Bölgemizdeki Son Gelişmeler ve İran Satrancı..
Selahaddin E. Çakırgil; bölgemizdeki son gelişmeleri ve İran'daki siyasi durumu analiz ediyor.
Selahaddin E. Çakırgil
Bölgemizdeki Son Gelişmeler ve İran Satrancı..
Önce, müslüman coğrafyalarının genelindeki kahredici son gelişmelere kuşbakısı bir bakış..
Geçen hafta, Akdeniz’de İtalya’nın Kuzey Afrika sahillerine en yakın noktası olan ve Tunus’un doğu sahillerine 200 km. uzaklıktaki Lampedusa adasına sığınmaya çalışan ve büyük çoğunluğu müslümanlardan oluşan 500’den fazla insanın teknelerinin batması sonucu, 150 kadar insan kurtarilabildi, 200 kadarının cesedine ulaşıldı, geride 150 kadar daha kayıp..
Bazı mahfillerde biraz ‘vah-vah..’ yükseldiyse de, Almanya gibi güçlü ve zengin ülkeler bu gibi iltica akınlarından korunmak için alacağı tedbirlere daha bir öncelik ve ağırlık veriyor.
*
Irak’da her gün meydana gelen ve ortalama 50 civarında insanın hayatına mal olan patlamalar devam etti ve 5 Ekim günü meydana gelen patlamalarda 120 insan hayatını kaybetti. (Bu kez öldürülenlerin büyük kısmı, bir mezhebe mensub olanlar imiş.. Başka günler de başka mezhebden olanların çoğunlukla olduğu katliâm haberleri gelirken, İran’da yayınlanan ve bir devlet gazetesi Keyhan’ın, -ölenlere insan olarak değil de- hadiseyi sadece bir mezheb zaviyesinden görüp, ‘...şu kadar şiî öldürüldü..’ diye manşetten vermesi ve bu ölümlere, hayatını kaybedenlerin şu veya bu mezhebden oluşuna göre bakmak veya bakmamak, o patlamalardan hiç de geri kalmayan bir diğer faciadır..)
Hergün tekrarlanan bu kanlı tablolar karşısında, Mâlikî Hükûmeti, bu işin üstesinden gelemiyeceğini yine de kabullenmek istemiyor ve eline geçen ‘hükûmet’ fırsatını, Amerika’nın da gözyummasıyla, mezhebî ayrımcılığı daha bir derinleştirmek yönünde sürdürüyor. Birileri de bu konuya, insanlar ölmüş / sakat kalmış, umurlarında olmaksızın, şu veya bu mezhebin faydasına olabilecek yarınlar hayaliyle seyirci kalıyor.
Dünya kamuoyu açısından bu kanlı tablolar o kadar sıradan ki, kimsenin umurunda değil..
*
Suriye’de, belirlenebildiği kadarıyla hergün, en az 70-80 kişinin öldüğü ve üç seneye yakın zamandır devam eden iç-savaş, bir diktatörün kendisi ve hanedanının, mensub olduğu yüzde 12-15’lik azlık inanç kesiminin ve bu ülkedeki 50 yıllık Baas diktatörlüğünün saltanatını sürdürmek için ne kadar kesin kararlığı olduğunu göstermek isteyen Beşşar Esed’in bütün bir ülkeyi baştan başa harabeye çevirmek pahasına cinayetlerine devam edeceğinin bir işareti..
Amerikan emperyalizminin saldırısına engel olabilmek için, imyasal silahların imhası dayatmasına boyun eğmesinden dolayı, Amerikan Dışbakanı John Kerry’nin ve aradından da Rusya lideri Putin’in, sözkonusu silahların imhası konusundaki işbirliğinden dolayı Beşşar Esed’i övmesi, bir daha gösteriyor ki, onlar için önemli olan, yüzbinden fazla insanın ölmesi değil, İsrail rejiminin tehlikeden uzak tutulmasıdır.
Bu kanlı savaşın içinde daha bir radikalleşen unsurlardan İslamcı eğilimli olanların kazanması ihtimali karşısında, Amerikan emperyalizmi ve İsrail rejiminin Beşşar’ı tercihine şaşmamak gerekir. Rusya ki, zâten baştan beri Beşşar’ı destekliyor. Böyleyken, orada yüzbinden fazla insanın ölümü onlar için dert mi yani? Öyleyse, diğer silahlarla öldürmelere, devam!!
Yani, emperyalist-şeytanî güçlere göre, bu kanlı boğuşma yıllarca da devam edebilir ve etmelidir.. Çünkü, zayıflayan, eriyen, Suriye’nin müslüman halkıdır, müslüman halkın bütün değer ve zenginliklerinin tahrib edilmesidir.
Dünya kamuoyu da, duruma sadece siyonist İsrail rejiminin lehine olup olmayacağı açısından baktığı için, onbinlerin, yüzbinlerin öldürülmesine, milyonların perişanlığına, hemen bütün şehirlerin ağır hava bombardımanları altında virâneye dönüştürülmesine bakmıyor bile..
Yazının Devamı…