Bölge 90'larda Devletin Şimdi PKK'nın Tahakkümü Altında
PKK’nın saldırılarını arttırmasıyla Diyarbakır ‘diken üstü’nde. Ticari ve sosyal hayatta tahakküm kuran örgüt en ufak yapıları dahi içine sindiremiyor. Kurduğu yargı ve sorgu düzeniyle büyük baskı oluşturan PKK'nın dağda kurduğu hapishaneler var.
Cihat Arpacık/ Yeni Şafak
Çözüm süreciyle birlikte rahat bir nefes almaya hazırlanan Güneydoğu, PKK'nın 1990'lı yıllarda dahi görülmeyen bir şekilde şehirdeki varlığını arttırmasıyla baskı günlerine geri döndü. Emniyetin son haftalarda, özellikle örgütün şehir yapılanmasına yönelik operasyonları arttırmasıyla bu baskı gözle görülür şekilde hafifledi ancak halktaki tedirginlik hala canlılığını koruyor. Özellikle geçtiğimiz 2 yıl içinde Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) adı verilen ve PKK'nın gençlik yapılanması olarak nitelendirilen yapı örgütün sopası olarak işlev görüyor.
ÇATI KCK YÖNETİCİLERİNDEN
Bir kısmı kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak bilinen ve yasal düzenlemeden önce Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanarak yaşı büyük PKK mahkumlarıyla aynı cezai işlem uygulanan çocukların yer aldığı bu yapı genel anlamda örgütün çatı yapılanması KCK'nın mahalli yöneticileri tarafından yönlendiriliyor. DBP'li belediyelerin bazı ilçelerde özerklik ilan etmelerinin ardından yollarda ellerinde roket atar ve uzun namlulu silahlarla göze çarpan eylemlere katılan maskeli gençlerin yekunu YDG-H'lilerden oluşuyor.
PKK ADINA HARAÇ TOPLUYORLAR
Haraç toplama, örgütün uyuşturucularının sevkiyatını yapma gibi alanlarda görevlendirilen bu gençleri kullanan başka odaklar da var. Diyarbakır'da görüştüğümüz bir Emniyet görevlisi, KCK davaları kapsamında tutuklanan bazı mahalli yöneticilerin dışarı çıktıktan sonra KCK yapılanması içinde faaliyet göstermeye son verdikleri halde bu gençlerden ekipler kurarak PKK adına esnaf ve iş adamlarından haraç kestiklerini belirtiyor.
ÖRGÜT İÇİNDE SORUŞTURMA
Bu durumdan PKK'nın da oldukça rahatsız olduğu istihbarat raporlarına yansımış durumda. Örgüt kendi içinde bir soruşturma başlatarak bu faaliyetlere girişen isimleri Lice ilçesi kırsalında bulunan kampta kurduğu mahkemeye çağırdığı bir çoğuna yüklü miktarda para ve hatta hapis cezası verdiği güvenlik birimleri tarafından biliniyor. Bu hapishanelerden yolu geçen sadece PKK'nın adını kullanarak menfaat devşirmeye çalışan eski KCK'lılar değil.
CEZASI FAZLA OLAN KANDİL'E
Emniyet birimleri uzun süredir KCK'nın kendince oluşturduğu yargı ve sorgu düzenini araştırdı ve isim isim tespit yaptı. Şehir genelinde yapılan operasyonlarda gözaltına alınanların bir kısmı PKK'nın yargı sistemi içinde yer alan isimler. Güvenlik raporlarında PKK'nın kurduğu mahkemelerde suçlu bulduklarına uyguladığı cezalar yansıdı. Para cezası en çok uygulanan yöntem. Aynı zamanda sürgün ve hapis cezası da uygulanıyor. Lice kırsalında bulunan örgütün yakın zamana kadar dağ hapishanesi kurduğu ve hapis cezası verdiği isimleri bu hapishanede tuttuğu ifade ediliyor. Daha uzun süreli hapis cezası alanlar ise Kandil'e götürülüyor. Örgüt nüfuzunu kullanarak menfaat sağlamaya çalışan çok sayıda HDP'li ve DBP'linin bu hapishanelere girdiği bilinirken Diyarbakır sokaklarında DBP'nin İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt'ün uzun süre dağ hapishanesinde tutulduğu konuşuluyor. Zümrüt, uzun süre Diyarbakır'da görülmedi ve kendisinden de bir haber alınmadı.
HARAÇ VE YAĞMA İLE YÜKSELİYOR
Diyarbakırlı bir iş adamıyla UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giren ünlü Hevsel Bahçeleri'ne hakim Keçiburnu'ndaki çay bahçesinde buluştuk. İş adamı eliyle Kırklar Dağı Konakları'nı göstererek, “Örgütün haraç ve yağmasının en basit örneği onlarca kat olarak önümüzde duruyor” diyor. Kendisi de o meşhur mahkemelerden birine çıkan çok sayıda iş adamından sadece biri olan iş adamı şunları anlatıyor:
UYDURUK BİR KAĞITLA SÖZDE MAHKEME DAVETİ
“Diyarbakır'da iş yapıp da o mahkemelere çağrılmayan iş adamı yoktur. Ya uyduruk bir kağıt parçası getirip çağırırlar ya da gelip davet ederler. Ama mutlaka oraya gitmelisiniz. Vergi adı altında istedikleri parayı onlara vermezseniz bu şehirde yaşama şansınız yoktur. Ama Hizbullah'a yakın durduğunuz konusunda onları ikna ederseniz dokunulmazsınız, çünkü örgüt Hizbullah ile karşı karşıya gelmek istemiyor. Eğer bir tarafta yakınınız yoksa bu topraklarda başınıza gelebilecek en kötü şeyi yaşarsınız: sahipsiz kalırsınız.”
STK'LAR TEHDİT ALTINDA
“Gerek devlet erki içindeki karanlık odaklar gerekse de yasadışı silahlı örgüt mensupları bu açılım sürecini lehlerine çevirmeye çalıştı” diyen Diyarbakırlı avukat Abdulgani Orhan, “2006 yılından sonra sadece PKK'ya yakın kurumlar değil, bölgede şiddeti ön görmeyen cemaat ve tarikatlar da sivil toplum kuruluşu olarak çalışmalarını sürdürmeye başladı. Ama belediye ve PKK tarafından desteklenen dernekler cemaat ve tarikatların kurduğu derneklere ciddi rahatsızlık verdi” diyerek “öteki” derneklere yapılan saldırıları anlattı:
ŞİDDETTEN HERKES PAYINI ALIYOR
“Çünkü uyuşturucu bağımlıları veya adli suçlara karışan çocuklar bu dernekler vasıtasıyla ıslah ediliyor ve topluma yararlı insan olmaları sağlanmaya çalışıyordu. Bu böyle olunca PKK denilen yapı, bunu bir türlü kabul etmedi. 2006'dan bu yana STK'lara çok ciddi saldırılar var. İslami olan hangi yapı olursa olsun bu baskı ve şiddetten payını aldı. Güvenlik güçleri de bu saldırılara yönelik ciddi adımlar atmadı. 550'ye yakın saldırı oldu, bu saldırılarda etkin bir soruşturma yapıldığına dahi şahit olmuyoruz. Üstelik faillerin kimliği de tespitliydi.”
DİĞER ÖRGÜTLERİ TEMİZLEDİ TEK GÜÇ OLDU
“PKK 1980'den bu yana güçlü sol örgütleri temizleyerek bölgede tek güç konumuna gelmeye çalıştı. Önlerinde sadece dini yapılar kalmış durumda. Bu nedenle bu yapıları tehdit olarak görüyor ve diz çöktürmeye çalışıyor. Örgütün temel yaklaşımı şu: “Ya bana tabi olacaksın, ya buralardan gideceksin ya da öleceksin. Bölgede ciddi bir vahşet var. Bu vahşetten herkes nasibini alıyor. Halka değer vemeyen, halk benim içindir diyen bir zihniyet var ve 5 kişiden de oluşsa hiçbir yapıyı içine sindirmiyor.”
ÜYELİĞİMİ SİLMEZSEN VURURLAR
PKK sadece ticari ve sosyal hayatta tahakküm kurmaya çalışmıyor. Aynı durum sivil toplum ve mahalli yönetimler için de geçerli. Bir sendikacı, DBP'li belediyelerin bir kamyon çakıl taşını dahi oy veya örgütsel faaliyet karşılığında köylere götürdüğünü anlatıyor. “Hatta Diyarbakır'daki DBP'li belediyelerin Kobani'ye dahi götürdüğü un, şeker gibi insani malzemeler örgütsel araç olarak kullanılıyor” diyen sendikacıya göre Diyarbakır'da sivil toplum hayatının özeti şu şekilde:
ÜYE OLMA ÖZGÜRLÜĞÜ YOK
“İnsanların bırakın bir derneğe veya sendikaya üye olmasını can ve mal güvenliği dahi yok. Çok ağır baskı var. DBP'li belediyelerde çalışanların bir sendika dışında diğer sendikalara üye olmasına izin verilmiyor. Bir kişiyi üye yapmıştık beni aradı ve ağlayarak 'Ne olur üyeliğimi silin yoksa akşam eve gidemem' dedi. İşçi ve memurlardan yarım maaş komisyon alınıyor. Nevruz'da yarım veya bir maaş kesinti yapılıyor. Kesinti imza karşılığında yapıldığı için yasal sorumluluk doğmuyor. Vermeyi reddedenlere mobing uygulanıyor, sürgün ediliyor.”
HABERE YORUM KAT