Boğulmak Üzere Olanları Kurtarmak Suç mu Oldu?
Akdeniz’deki mülteci ölümlerini azaltmak için çalışan gönüllü cankurtaranlara yönelik eleştirilere Almanya merkezli gazeteler Süddeutsche Zeitung ve Frankfurter Allgemeine Zeitung tepki gösterdi.
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında imzalanan anlaşma, mültecilerin rotasının yeniden Akdeniz’e çevrilmesine neden oldu. Libya’dan İtalya’ya geçmeye çalışan mültecilerin sayısındaki artış da onlara yardım etmek için Akdeniz’de bulunan çoğu gönüllü olan grupları eleştirilerin hedefi hâline getirdi.
Akdeniz’deki kurtarma faaliyetlerinin mültecileri cesaretlendirdiği yönündeki eleştiriler hakkında Almanya’nın iki önemli gazetesi Süddeutsche Zeitung ve Frankfurter Allgemeine Zeitung’un bugünkü sayılarında birer değerlendirme yazısı yer aldı.
“Kurtarıcılar Zanlı Durumuna Düşüyor”
Deutsche Welle Türkçe tarafından yapılan tercümeye göre, Süddeutsche Zeitung, göçün nedenleri ve kurtarma çalışmalarına katılan sivil toplum örgütlerini konu alan yorumunda sivil cankurtaranların töhmet altında bırakılmasını eleştirdi.
Yazıda şu ifadeler kullanıldı:
“Islak ölümün mültecilerin gözünü yıldıracağını ve mültecilerin caydırılmasının iyi bir şey olduğunu düşünmek günümüzde haklı bir gerekçe sayılıyor. Boğulmak üzere olanları kurtaran ise göçü özendirdiği ve insan kaçakçılarını desteklediği gerekçesiyle zanlı durumuna düşüyor. İnsanları boğulmaktan kurtarma görevinin insanlığın önemli bir ifadesi olduğunun yetkili makamlarca teyit edilmesi mi gerekirdi? Ama insaniyet çıpası artık tutmuyor. Can kurtarmak suç sayılıyorsa, (George) Orwell’in karamsar kurgusu ‘1984’ün devamı 2017’de yazılıyor demektir.”
“Başka Ülkelerden Medet Ummak Politilacılık Değildir”
Frankfurter Allgemeine Zeitung ise şu değerlendirmede bulundu:
“Hayati tehlike altındakileri kurtarmak ve insanların onurunu korumak her hukuk devletinin vazifesidir. Dünyaya refah ve hukukun üstünlüğünün örneği olan Avrupa ülkelerinin Afrika’daki istikrarsız komşu ülkelerle konuşup herkesin onuruna yakışır bir çözüm bulmaktan aciz kalması kabul edilemez. Kışı beklemek ya da başka ülkeler ve haydut çetelerinin göç yollarını kesmesini ummak politikacılık değildir. Sivil toplum kuruluşları özgürlükçü devletlerdeki çeşitliliğin gerekli ve sevindirici bir ifadesidir. Ama o kuruluşlar da kurallara uymak ve yaptıklarının sorumluluğunu üstlenmek zorunda.”
HABERE YORUM KAT