Boğaziçi Üniversitesi’nde neler oluyor?
Boğaziçi Üniversitesi’nde rektör değişimi üzerine yaşanan eylemler ve hükümetin meseleye yaklaşımı hangi sebeplerle gerekçelendiriliyor?
Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasıyla başlayan tartışmalar birkaç gündür Türkiye’nin gündeminde. Atamanın siyasi olduğunu öne süren sol tandanslı öğrenci grupları duruma tepkilerini eylemlerle gösterdiler. Solun algı oluşturma ve manipüle etme noktasındaki başarısını(!) bir yana koyarsak olayların nasıl başladığını ve nereden kaynaklandığını daha rahat anlayabiliriz.
Melih Bulu, özel bir üniversitenin kurucu rektörlüğünü yapan bir isim. Bunun yanında uzun yıllardır aktif siyasetinde içinde olan, AK Parti Sarıyer ilçe teşkilatı kurucularından. 2010-2016 yılları arasında İstanbul Şehir Üniversitesinde İşletme bölüm başkanlığı da yapan Bulu’nun son görevi ise Haliç Üniversitesi rektörlüğüydü. Melih Bulu’nun dünya görüşü ise İslami referanslardan ziyade liberal perspektife yakın bir çizgide seyrediyor. Aslında Melih Bulu siyasete AK Parti ile girmedi. Liberal Demokrat Parti’yle başlayan siyasi serüveni AK Parti ile kesişti denilebilir. Bu bağlamda Atilla Yayla, Melih Bulu için ‘Boğaziçi’nin gördüğü en liberal rektör’ ifadesini kullandı. Bunu müspet veya menfi bir husus olarak değil durum tespiti olarak aktarıyoruz.
Peki, pekala seküler kesimden bir isim olarak değerlendirilebilecek Melih Bulu ismi niçin bazı kesimler tarafından tepkiyle karşılandı? Müzmin AK Parti karşıtlığının bunda etkili olduğuna şüphe yok. Bu sebeple Öğrenci Kolektifleri vs. başta olmak üzere bilumum sol öğrenci grubunun itirazlarını değerlendirmek zahmetine hiç girmeyeceğiz. Kendisinden başka kimsenin üniversitede, sokakta fikirlerini izah etme hakkını dahi elinden almaya çalışan bu sol-faşist grupların eleştirilerinde(!) ciddiye alınacak bir şey görmüyoruz!
Bunun dışında yapılan eleştirilerin başında ise Melih Bulu’nun ‘üniversite dışından’ bir isim olması geliyor. Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi ile ‘rektör’ olarak atanıncaya kadar bildiğimiz kadarıyla yöneticilik ilişkisi yok.1 Belirli bir geçmişi olan üniversiteler için çok alışık olunmayan bu durum muarızlara meşru bir zemin sağlıyor tabi ki. Ancak bu itirazın da ‘dışardan’ bakıldığında eleştiriye açık yanları var. Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi dışından bir isim olması problemler ortaya çıkartabilir mi bilemiyoruz fakat, bir de üniversite ‘içinde’ oluşan malum statükolar var. Açıkçası bu tarz yapıların Türkiye’de büyük oranda sol-Kemalist ideolojik konumlanışa sahip oldukları bir gerçek. Onlar da aynı şekilde kendilerinden başkasını üniversitelerde barındırmamaya çalışıyorlar!
Tüm bunlar bir yana en temelde problem işleyişi ve istişareyi es geçen bakış açısından kaynaklanıyor. Oyunun içindeyken oyunun kurallarını değiştirdiğiniz zaman problemler doğal olarak ortaya çıkacaktır. Hükümetin üniversitelerde var olan statükoyu aşma çabası anlaşılabilir olmakla birlikte bunu yapma şekli sorunlu bir toplumsal-siyasal zemin ortaya çıkartıyor. Usulen yanlış işletilen süreç muarızlara politik argüman sunuyor. Onlar da zaten gayet mahir oldukları manipülasyon işini başarıyla gerçekleştiriyorlar.
Daha sonrasında hükümete yakın medyanın olayı ele alışı ve polisin düzenlediği operasyonlar ise işin tuzu biberi oldu. Bu sabah TRT Haber’deki bir programa telefonla katılan Avni Özgürel olayı, Joe Biden’in Amerikan Başkanlığı’na seçilmesi üzerinden, Biden'ın ‘Türkiye’de muhalefeti desteklemeliyiz’ sözleri ışığında ‘dış güçlere’ bağladı bile. Hayırlı olsun! Hükümet medyası belli ki bu sakızı uzun süre çiğneyecek.
Hulasası Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar neredeyse tüm siyaset merkezli konularda olduğu gibi Türkiye’nin kronik sorunlarını gün yüzüne çıkartıyor!
1- Habertürk canlı yayınına katılan Melih Bulu daha önce Boğaziçi Üniversitesi'nde hocalık yaptığını belirtiyor. Bu notu da belirtmek gerek.
HABERE YORUM KAT