BM'nin nasıl bir işlevi var?
Turgay Yerlikaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM'nin Güvenlik Konseyi üzerinden BM'nin yapısı hakkında getirdiği eleştirileri inceliyor.
Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak
Daha adil bir dünya mümkün mü?
Yaklaşık on yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’in 69. Genel Kurulu’na hitabında ifade ettiği “Dünya beşten büyüktür” sözü, müesses nizamın işleyişine ilişkin önemli bir eleştiri idi. Erdoğan’ın bugün bir motto haline gelen bu sözünün anlamı, dünyada var olan yapısal sorunlar ve çatışmalara BM’nin herhangi bir çözüm üretememesini ifade etmektedir. Günümüzde birçok ülkenin destek vererek içselleştirdiği bu mottonun BM’de reform tartışmalarına aracılık etmesi, daha adil bir dünya mümkün mü sorusunu da gündeme getirmektedir. Öyle ki, 2. Dünya Savaşı’nın galipleri tarafından kurulan BM’nin bugünün dünyasındaki birçok cazibe merkezini dışarıda bırakması, adalet noktasında ciddi tartışmaların yapılmasına neden olmaktadır.
GÜVENLİK KONSEYİ MİMARİSİ
Savaş sonrası koşullarda kapsayıcılık açısından ciddi sorunlara yol açan Güvenlik Konseyi ve daimi üyelik yapısı, çatışma alanlarındaki çözüm kapasitesi üzerinden de tartışılmaktadır. Doğu Kudüs’ün yanı sıra Gazze Şeridi, Batı Şeria, Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri’nin İsrail tarafından işgali ile başlayan süreçte, BM’nin fonksiyonuna ilişkin ciddi sorgulamalar yapılmıştır. BM kararlarına rağmen İsrail’in işgal politikasını sürdürmesi ve caydırıcı tedbirler ortaya koyulamaması, BM’nin meşruiyeti açısından ciddi sorunlar üretmiştir. Benzer biçimde Bosna’daki katliamlarda da BM Barış Gücü, barışı tesis etmek yerine çatışmaların derinleşmesine ve yeni katliamların yapılmasına neden olmuştur. Hatırlayacak olursak 1995’te Ratko Mladic yönetimindeki Sırp birliklerinin işgal ettiği topraklarda, BM bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnakların adeta Sırplara teslim edilmesi, yeni katliamların habercisi olmuştur. Dünden bu güne birçok çatışmada çözüm üretilememesi, BM’nin Güvenlik Konseyi ve genel fonksiyonu ile ilgili eleştirilerin daha fazla dile getirilmesine vesile olmaktadır. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Genel Kurul’a hitabında “Güvenlik Konseyi, artık dünya güvenliğinin teminatı olmaktan çıkmış, beş ülkenin siyasi stratejilerinin çarpışma alanı haline gelmiştir” sözleri, gelinen noktayı göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
KÜRESEL SORUNLARA VURGU
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde BM’de yaptığı konuşmanın içeriğine bakıldığında, hemen hemen bütün sorun alanlarına temas edildiği görülmektedir. Gelir adaletsizliği ve yoksulluk, küresel terörizm, ırkçılık, İslam karşıtlığı, iklim krizi ve aile kurumu ile ilgili konular konuşmada öne çıkan başlıklar idi. Her bir başlığın örnekler üzerinden ele alınması konuların ne denli önemli olduğunu da göstermektedir. Birçok ülkede ciddi sorunlara yol açan ırkçılık ve yabancı karşıtlığının popülist siyasetçiler aracılığıyla teşvik edildiği eleştirileri bu anlamda önemli idi. Erdoğan’ın İslamofobi yerine İslam düşmanlığı kavramını tercih ediyor oluşu ise fobi kavramı üzerinden geçiştirilmeye çalışan İslam karşıtlığına yönelik anlamlı bir çıkışı temsil etmektedir.
Erdoğan’ın küresel adaletsizlik konusunda sarf ettiği sözler de uluslararası organizasyonların işleyişine yönelik ciddi eleştiriler içermekte. “Uzaya turistik yolculuk için yüz milyonlarca dolar harcanırken, Afrika’dan Asya’ya milyonlarca insan bir lokma yiyecek ekmek dahi bulamıyor” ifadeleri, küresel vicdana seslenen bir çığlık gibiydi adeta. “Afrika’nın sorunlarına Afrikalı çözümler” bulunması çağrısı bu yönüyle, bölgede vekâlet savaşları üzerinden oluşan çıkmaza yönelik bir çözüm önerisini de içermektedir.
KARABAĞ VE KIBRIS VURGUSU
Erdoğan’ın konuşma başlıklarında dikkat çeken bir diğer husus da Karabağ ve Kıbrıs konusunda verdiği mesajlar idi. Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğu ve bunun dışındaki dayatmaların kabul edilemeyeceği yönündeki ifadeler, mevcut çatışmaları engellemeyi amaçladığı gibi Güney Kafkasya’da barış ve huzurun tesisi anlamında da yeni kapılar aralayacaktır. BM’nin fonksiyonu ve itibarı açısından önem taşıyan Kıbrıs sorunu da Erdoğan’ın ısrarlı biçimde vurguladığı bir konu idi. Ada’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün tarafsız tutum sergilemesi gerekliliğinin altını çizen Cumhurbaşkanı’nın aksi bir durumda BM’nin sorgulanan itibarını daha fazla tehdit edeceğini söylemesi dikkat çekici.
Erdoğan’ın konuşmasında sadece Türkiye’nin taraf olduğu konu başlıkları yerine küresel alanda karşılaşılan hemen hemen bütün sorunlara yönelik bir çağrının yer alması, reform tartışmaları açısından önemlidir. 2014’ten bu yana ifade edilen ve her geçen gün daha geniş bir katılıma dile getirilen bu taleplerin yakın dönemde karşılanıp karşılanmayacağı bir soru işareti. Fakat BM’nin kuruluş koşulları ile mevcut koşullar arasındaki farka bakıldığında, Güvenlik Konseyi mimarisinin ciddi bir değişikliğe ihtiyacı olduğu görülmektedir. Latin Amerika, Ortadoğu ve Afrika’nın yanı sıra müstakil olarak ön plana çıkan yeni merkezlerin de denkleme dâhil edilmesi reform tartışmalarında öne çıkan hususlar arasında. Nihai kertede, hem bölgesel hem de siyasal açıdan daha kapsayıcı bir yapının varlığı, çatışma çözümleri ve adaletin tesisi anlamında önemli olacaktır. Tam da bu konkjonktürde, daha adil bir dünya mümkün mü sorusunun gündeme getirilmesi, mevcut durumun değişimine yönelik beklentiyi diri tutması anlamında oldukça kıymetli.
HABERE YORUM KAT