1. YAZARLAR

  2. Bejan Matur

  3. Bize yakışmaz-2
Bejan Matur

Bejan Matur

Yazarın Tüm Yazıları >

Bize yakışmaz-2

20 Kasım 2009 Cuma 00:26A+A-

'Benim babam kırk yıldır Cumhuriyet okur, hayatı boyunca CHP'ye oy vermiştir' cümlesiyle başlayan yazımın başlığı 'Bize yakışmaz'dı.

'Bize yakışmaz' diyen babamdı; CHP'nin ve modern Cumhuriyet'in sadık bir destekçisi olarak Alevilerin neden liberal de olsa sağ kökenli bir partiye gidemeyeceğini anlatıyordu. Evet özellikle Kürt Alevilerin dünyasında solla özdeşleşmiş partilere yönelmek neredeyse genetik bir ahlak kodu ve başka eğilimler zinhar hoş karşılanmaz.

Aslında başka eğilimi yeşertecek bir iklim de yok. Katliam hikâyeleriyle büyümüş ve kendi katlinin her daim bir ihtimal olduğunu düşünen Aleviler, bir varlık yokluk meselesi gibi gördükleri siyaseti, merkeze eklemlenerek yürütebiliyorlar ancak.

Merkez modern ve ileri olduğundan (!) kendilerini en iyi orada ifade edeceklerine inanıyorlar. Batılılaşma ideali Alevilere görece bir yaşama alanı vaat ediyor çünkü. Ama o idealin altında ezilen değerlerin ne olduğu ve hayatımızdan neleri eksilttiği hiçbir biçimde sorgulanmıyor.

Babamın çocukluğunda gördüğü bir sahne var; Kılık Kıyafet Kanunu'nun uygulandığı ilk yıllarda jandarma köyleri basarak, köydeki yaşlı erkeklerin sakallarını ve uzun saçlarını zorla kesiyor. Babam, köydeki yaşlıların kaçarak ormana, çalıların arasına, mağaralara sığındığını hatırlıyor. Bir çalının dibinde titreyerek, askerin köyden gitmesini bekleyen yaşlı bir adam için sakalı onurudur. Başındaki sarık, ayağındaki şalvar haysiyetidir. Bunlar yaşandı. Cumhuriyet'in yarattığı travma bu ülkede sadece dindar Sünnileri değil, geleneğine bağlı olan bütün toplulukları etkiledi. Bunun en hazin örneği Dersim'dir.

Dersim'de yaşananları bir isyan, bastırma yöntemini meşru görenlerin zihninde gelenek, terk edilmesi gerekendir çünkü. Geçmişi hatırlatandan kurtularak ancak yeni değerler üretilebilir. Dersim'i bugün dahi meşru göstermeye çalışanların argümanları bu yönde. Kürt-Aleviler açısından CHP ile kurdukları bağı anlamaya çalışanlar şunu gözden kaçırmamalılar; Kızılbaş denilen Kürt Aleviler için en az Kerbela kadar işlenen bir zulüm motifi Yavuz'un Alevilere uyguladığı politikalardır. Murat Paşa'nın başını keserek kuyulara attığı söylenen kırk bin Alevi'nin hikâyesi kuşaktan kuşağa aktarılır. Cumhuriyet tedrisatının bu anlatıyı yeniden dolaşıma koyduğu da gözden kaçırılmamalı. O tedrisatın neticesinde Cumhuriyet, Alevilerin zulümden kurtulmasının sembolü oldu. Atatürk'e bütün cemevlerinde Hz. Ali'nin de üzerinde yer veren anlayışın kaynağı budur. Kurtarıcıdır çünkü. Yavuz'un zulmünü sona erdirendir. Dersim'de olduğu gibi hunharca katletse de, ortak bir gelecek ihtimali hepsini peşinden sürükler. Alevilerin oldukça trajik denilecek bu seçimi aslında hedeflenen değerlerin, gelecek projesinin vaat ettikleriyle ilgili.

Kimileri bunu Stockholm sendromu olarak açıklıyor, kimileri katiline âşık olmak olarak. Kendi katiline sığınma neticesini doğuran hüzünlü bir tarih bu. Türkiye'de trajik kavramına hakkını verecek bir kesim aranacaksa bu ne Kürtler ne de Türk Alevilerdir; Türkiye'de trajiğin konusu her ikisinin kesişme noktasında duran Kürt Alevilerdir. Statükoyla kurdukları ilişkiyi, bedel ödeyerek yaşamaları bunu kanıtlıyor. Dersim'le başlayan, Maraş'la, Sivas'la, Gazi olayları ile süren katliamların kurbanı olmak sadece görünür olan.

Aleviler kendilerini katletmiş Cumhuriyet'e ve CHP'ye sadakatle bağlanırken orada ne buldular? Osmanlı'nın Alevilerden esirgediği bir yaşama alanını, Cumhuriyet onlara sundu diye düşünüyorlar belli ki. Köy enstitüleriyle somutluk kazanan Anadolu aydınlanmasını Cumhuriyet Aleviler üzerinden yürüttü. Evet zahmetliydi. Acımasızdı. Bütün modernleştirme projelerinde olduğu gibi gayri insaniydi. Ama Aleviler açısından Sünni muhafazakârlığa yönelik güvensizlik duygusu kökleri Yezid'e kadar giden bir vakadır. Bilinçaltında bu güvensizliği her daim tazeleyen kodlar durduğu sürece de bu devam edecek.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum