1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "Biz Zaferin Direnişe Ait Olduğuna İnanıyor ve O Günü Bekliyoruz"
"Biz Zaferin Direnişe Ait Olduğuna İnanıyor ve O Günü Bekliyoruz"

"Biz Zaferin Direnişe Ait Olduğuna İnanıyor ve O Günü Bekliyoruz"

Suriyeli Üniversite Öğrencileri: Çok büyük bedel ödeyen bizler, Esed diktatörünün hak ettiği sonu görmeden mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Zafer direnişe yakışır bir şekilde olmalı. Biz zaferin direnişe ait olduğuna inanıyor ve bekliyoruz.

04 Temmuz 2016 Pazartesi 14:06A+A-

Münevver Sofuoğlu / Haksöz Haber

İftarda bir araya geldiğimiz Suriyeli üniversite öğrencileriyle 5 yıl önce Dera’da başlayan Suriye devrim sürecini konuştuk. Direnişin ilk kıvılcımı yakıldığında öğrenci kesimi olarak protesto gösterilerinde yer aldılar mı? İlk kez tanıştıkları meydanlarda ne hissettiler? Mücadelenin seyri nasıl gelişti? Süreç neden bu kadar uzadı? Başka bir ülkede, başka bir dilde ve başka bir eğitim sisteminde okumanın zorlukları neydi? Farklı üniversitelerde okuyan Suriyeli öğrenciler, Haksöz Haber’in sorularını yanıtladılar

Bize eğitim sürecini kısaca anlatır mısın?

A: 2011’de Tunus’ta gösteriler başladığında tıp bölümü 4. Sınıf öğrencisiydim.1 Şubat 2013’te İstanbul’a geldim. Geldiğimde sınav zamanıydı. Ailem benden önce buraya geldi. Eğitimimi yarım bırakmamak için gelmek istemedim. Aile ısrarıyla geldiğimi söyleyebilirim. Burada yatay geçiş yapamadığım için hemen okula başlayamadım. 6 ay Türkçe kursuna gittim. Kurs sonrası okula başlayamayınca tekrar Suriye’ye geri döndüm. Ortam çok karışık olunca geri dönmek zorunda kaldım.

Okulla ilgili sıkıntılar devam etti. Sonra AK Parti Hükümeti tarafından Suriyeli öğrencilerle ilgili istisnai olarak yatay geçiş kararı açıklandı.Hemen İstanbul ve başka illerdeki üniversitelere başvurdum. İstanbul Tıp Üniversitesi başvurumu kabul etti. Ama 1. Sınıftan başlattılar. Denklik yapmadılar. Başka seçeneğim olmadığı için kabul ettim. Şu anda 3.sınıf öğrencisiyim.

Çapa Üniversitesi’ne başladığımdan beri Suriyeli bir öğrenci olarak sıkıntılar yaşıyorum. “İstanbul’un en iyi üniversitesinde okuyorsun” tepkileriyle çok karşılaştım. Dekan yardımcısıyla çok sorun yaşadım. Beni okulda istemediler. Okulun yabancı öğrenci kontejanı var ama bu yatay geçiş kararı sadece Suriyeli öğrencilere yönelik olduğu için buna karşı çok tepkililer.

Çapa'daki hocaların çoğunluğu Suriyelilerden nefret ediyor. Öğrendim kadarıyla bu hocalar solcuymuş. Suriyelilerle ilgili nahoş şeyler söylüyor, sınavlarda da haksızlık yapıyorlar. Sözlü sınavda sorulara doğru cevap verdiğim halde çok düşük puan verdiler.

Notlarım başlangıçta dil sorunu sebebiyle iyi değildi. Dil sorununu halledince sıkı bir çalışma ile şu anda ders başarım iyi bir noktada. Okulun öğrenci ortam iyi ama dediğim gibi hocalar problemli. Özellikle bayan hocalar başörtülü öğrencilerden nefret ediyorlar.

Öğrencilik sonrası ne yapmayı düşünüyorsun?

Henüz net bir şey söyleyemem. Ailem burada yaşıyor. Babam ve annem inşaat mühendisi. Babamın Suriye’de kendi ofisi vardı. Direniş başlayınca Suriye içinde mülteci olduk. Taşındığımız yerde de savaş çıkınca buraya gelmek zorunda kaldık. Şu anda babam dil sorunundan dolayı çalışmıyor. Suriye’ye yakın bir yerde kalmak istiyoruz. Ben burada okuduğum için şimdilik buradayız.

Okuldaki tek Suriyeli öğrenci sen misin?

Hayır, 12 kişiyiz.

Bu okul ortamında avantaj sağlıyor mu?

Hepimizi 1. sınıftan başlattılar. Diğer üniversitelerde durum böyle değil. Bu sadece Çapa'nın yaptığı bir uygulama. Okula göre denklik kararı değişiyor. Diğer üniversiteler Suriyeli öğrencileri kaldıkları yerden başlattılar.

Üniversite hayatına burada mı başladın?

B:Türkiye’deki öğrenciler gibi bizde bir hazırlık süreci yaşayıp sınavla okula alınıyoruz. Direniş başladığı zaman sınava 3 ay vardı. Ortam sınava hazırlanmak için uygun değildi. Psikolojik olarak da buna müsait değildim. YGS’ye girdim kazanamadım. Bir yıl daha hazırlandım. Biz Kamışlı'da oturuyorduk orada sivil protestolar vardı. Cuma çıkışı gösteriler yapılıyordu. Henüz silahlı direniş başlamamıştı.

Bir buçuk sene Esed gider diye bekledik. Savaş kısa zamanda biter, zafer gelir diye düşünüyorduk. Bu nedenle Suriye’den çıkmayı düşünmüyorduk. Süreç uzayınca 35 yıldır Ankara’da yaşayan ve Türkiye vatandaşı olan amcamızın çağrısıyla eğitim için buraya geldik.

 Amcam Ankara’da yaşadığı için orada okumak istedik ama nasip burasıymış. İstanbul ve başka şehirlere başvurduk. Yıldız Teknik’te İngilizce öğretmenliği kazandım. Kız kardeşim kazanamadı. O bir yıl daha hazırlandı.

Üniversiteye ilk başladığında ne gibi sıkıntılar yaşadın?

Dil sorunundan dolayı hazırlık sınıfında oldukça zorlandım. Öğrencilerin İngilizce anlamadıkları dersi hocalar Türkçeye çeviriyordu. Ben Türkçe bilmediğim için dersi anlamıyordum. Ne okulda ne dışarıda dersi Arapça anlatacak kimse bulamıyordum. Ders materyalleri de oldukça farklı olduğu için bundan da kaynaklı sıkıntılar yaşadım.

Fen lisesi mezunuyum. Burada seviye akademik olduğu için zorlandım. Bu yüzden çok çaba sarf etmem gerekiyordu. Sıkı bir çalışma ile açığı kapattım, hatta iyi bir ilerleme katettim.

Okulda başka Suriyeli öğrenci var mı?

Yok.Tek yabancı öğrenci benim. Dil sorunu sebebiyle öğrencilerle iletişim kuramıyordum. Sadece hocalarla İngilizce iletişim kurabiliyordum. Dersi yüzde doksan beş anlıyorum. Eğer siyasi bir konuysa belki biraz zorlanırım ama genel olarak anlama konusunda sıkıntı yaşamıyorum.

Peki öğrenci ortamı nasıl, Suriyeli olduğun için sıkıntı yaşadın mı?

Öğrenciler iyi ama çok ilgisizler.

Suriye olmandan dolayı mı ilgisizler?

Zorlandığım bir konu olduğunda yardım istediğimde bazen yardım aldım, ama genel olarak yardım etmek istemiyorlar, kaçıyorlar. Herkes sadece samimi olduğuna yardım ediyor, onun dışında yardımcı olmak istemiyorlar.

Bu ilgisizliğin sebebi belki de benim ne kadar zorluk çektiğimi anlamamalarından kaynaklanıyordur. Yaş ortalaması on sekiz, bunun etkisi olabilir.

Bir diğer neden ise kendi ülkelerinde hiçbir sıkıntı yaşamadan okuyorlar. Savaş yok, mülteci değiller, yabancı bir ülkede bilmedikleri bir dilde eğitim almıyorlar. Hayatları çok rahat, benim yaşadığım acıları yaşamadıkları için anlamıyor ve görmüyorlar, o yüzden onları yargılamıyorum.

Okul yönetim ve hocaların sana karşı tavrı nasıl?

Hocalar konusunda şanslıyım, anlayışlı ve yardım severler. Anlamadığım bir konu olduğunda çok rahat gidip sorabiliyorum. Dil sorunundan dolayı anlamadığım zaman tekrar tane tane benim anlayabileceğim şekilde konuyu anlatıyorlar. Çok çaba sarf etmem ders çalışma ve anlamam iyi olduğu için hocalarda aynı şekilde ilgiyle ve anlayışla yardımcı oluyorlar. Ayrıca yardımcı olmayı seviyorlar ve öğrenci olarak benden memnunlar. Genel olarak okul yönetimi ve hocaların öğrenciye yaklaşımı iyi.

Sen ablandan farklı bir eğitim süreci yaşadın Sanırım?

C: Biz 3 yıl 3 aydır buradayız. Ablamın da anlattığı gibi önce ikimiz geldik. Sonra abim geldi ailem Suriye’de kaldı.

6 ay dil kursuna gittik. Ablamla sınava girdik o kazandı ben kazanamadım. Suriye’de diş hekimliği kazanmama rağmen burada kabul edilmedi. İstanbul’un dışında birçok yere başvurdum. Ama kabul edilmedim.

 Kabul etmeme mazeretleri neydi?

Bazı üniversiteler koşullarında kabul ediyoruz diyorlardı, başvurunca da puanım çok iyi olmasına rağmen kabul etmiyorlardı. Herhangi bir gerekçe sunmadan reddediyorlardı. Lise diplomam da diğer ülkelere göre iyi bir dereceye sahipti. Bu diplomaları o kadar kolay kazanmadık, bu dereceler bizim ülkede de kolay yakalanmıyor. Hama’da diş hekimliği kazandım ama ulaşım tehlikeli olduğu için bir yıl beklemeye aldım. Sonra Suriye’de bir eğitim hayatımızın olmayacağını anlayınca ablamın dediği gibi amcamın davetiyle Türkiye’ye geldik.

YÖS sınavına hazırlandım. Ama YÖS sınavına giremedim. Tekrar üniversitelere başvurdum. Suriye’deki puanıma göre Malatya’da İnönü Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne kabul edildim. Şu anda 3. Sınıf öğrencisiyim elhamdülillah

İnönü Üniversitesinde herhangi bir sorunla karşılaştın mı?

Ben fakülteye kabul edildiğimde vizeler başlamıştı. Hem geç başlamanın hem de yabancı bir dilde eğitim almanın zorluklarını yaşadım. Bölümün kendi öğrencileri zaten zorluk çekerken ben yabancı bir öğrenci olarak dil sebebiyle daha fazla zorlandım. Vizelere giremedim, bütünlemeye girebildim. Elhamdülillah ikinci dönem eksiklerimi tamamladım. 

Suriye ile kıyaslandığında buradaki üniversitelerde tablo nasıl?

Suriye’de üniversitelerde mescid yok. O yüzden okulda namaz kılamıyorduk, başörtüsü yasak değil ama hocalarla sürekli sorun yaşıyorduk. Tesettürümüze yönelik uygulamada bir yasak yoktu ama pratikte keyfi uygulamalar vardı. Bu durum savaş öncesinde de vardı. Dinimizin gereği olan ibadetleri okul ortamında yerine getiremezdik ve bunlar keyfi yasaklardı.

Burada ise bu tür yasaklar yok ama hocalar noktasında sıkıntı var. Özellikle denklik konusunda sıkıntı yaşadık. Zaten burada her üniversite ayrı bir devlet gibi.

Üniversiteye Burada mı başladın?

D: Hayır. Biz Şam’da yaşıyorduk. Üniversiteye orada başladım, bir yıl okudum. Sonra Suriye içinde başka bir yere taşınmak zorunda kaldık. Sonrasında ise İstanbul’a geldik.

Buraya taşınınca okula hemen başlamadım, çünkü birkaç ay sonra direniş kazanacak, bu sıkıntılar bitecek ve biz geri döneceğiz diye düşünüyorduk. Süreç uzayınca okula gitmeye karar verdim. Yatay geçiş hakkı çıkınca başvurdum.

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde 2. Sınıftan başladım. Şu anda 4. Sınıftayım. Okulda hiç arkadaş edinemedim çünkü benimle konuşmak istemiyorlar. O yüzden dil sorununu aşamadım. Bu çok bencilce. İki yıldır okulda olmama rağmen hiç arkadaşım yok, merhabadan öteye geçemiyoruz.

Suriyeli olduğun için mi arkadaşlık kurmuyorlar?

Evet, Suriyelilere karşı ön yargılılar.

Hocaların yaklaşımı nasıl?

Daha iyi. Derslerle ilgili yardımcı olmaya çalışıyorlar. Okuma ve anlam konusunda bir sıkıntım yok ama anlatma konusunda zorluk yaşıyorum çünkü buradaki öğrencilerle hiç iletişim kuramadığım için dilimi geliştiremedim.

Türkiye’de Müslüman öğrenciler üniversitelerde sempozyum, eylem, kermes gibi faaliyetler düzenlerler. Kitap okumaları yapılır, ders grupları oluşturulur, Suriye’de bu tarz çalışmalar yapılabiliniyor mu?

Hayır. Böyle bir şey söz konusu bile olamaz. Bu imkansız ve çok tehlikelidir. Öğrenciler olarak toplanıp grup olamazsın.

Peki öğrenciler İslami kimliklerini nasıl geliştiriyor?

Geliştiremiyor. Namaz kılmak istersen tehlikedesin. Bu İslami tebliğe girdiği için suç. Üniversitelerde hiç mescid yok, erkek öğrenciler merdiven altında ve gizli namaz kılarlardı. Bu savaştan önceki bir tablo, İslami kimliğimiz özgür değildi. Özellikle sabah namazını mescide kılmak suçtur. Muhaberat her yerdedir. Sabahları mescidleri, camileri kontrol ediyorladı, bakalım kim gelip namaz kılmış, onları takibe alırlardı.

Büyük mescidler, merkezi mescidler, muhaberat tarafında kontrol altında tutulur, buralara namaz kılmaya gelenler takibe alınır.

Okullarda başörtüsü yasağı hiç yaşandı mı?

15 yıl önce vardı, ortaokulda yasaktı, diğer bölümlerde yasak değildi. Başörtüsü yerine şapka takabilirlerdi.

Resmi kurumlarda başörtüsüyle çalışmak hala yasak. Kanuni olmayan keyfi bir uygulama. Bu kararları Devlet kadrolarındaki Müslüman olmayan yetkililer alıyor. Sadece Esed’in kabilesinden ve yandaşlarından olanları kadrolara yerleştiriyorlar. Halkın zaten  bu duyurulardan haberi olmaz. Resmi yerlerde örtülü birinin çalışması kolay olmadığı için okumaktan başka seçeneğimiz yok.

İslami dernekler var mı?

 İslami dernekler yasak. Bir araya gelip grup halinde hareket etmek yasak. 5 kişi bir araya gelse hemen takibe alınır. Siyasi parti yasak. Bunun düşüncesi bile yasak. Esed’in partisi dışında bir parti yok. Seyyid Kutup gibi şahsiyetlerin kitaplarını okumak yasak, elinde görülürse içeriye alınırsın. Yasak kitaplar listesi var ve bu liste sürekli güncellenir. Dergi, gazete yok. Sosyal medya yasak, Facebook 2013’te Suriye’ye geldi. Youtube hiç yok. Zaten internette çok kötü.

İlk sivil ayaklanmalara gelirsek öğrenci kesimi olarak böyle bir kıyam bekliyor muydunuz?

Gösteriler ilk Dera’da başladı. Sonra Banyas destek verdi. İlk gösteride katılanların sayısı 200 kadardı. Bunun nedeni insanların korkuyor olmasıydı. Çünkü bu Suriye’de alışılan ve beklenen bir durum değildi.

İlk başta çok şaşırdık. Bizim ülkemizde haklarımız için protesto gösterileri düzenlenebilir mi diye.

Tunus’ta ilk gösteriler başladığında bizim ülkemizde böyle bir şey asla olmaz diyorduk. Her yerde olur ama Suriye’de asla olmaz düşüncesi hakimdi.

Mısır'daki kitlesel eylemler karşısında tepkiniz ne oldu?

Ne mutlu onlara diyorduk. Meydanlarda özgürlükleri için mücadele ediyorlar. Keşke onların yerinde olsak diyorduk. Suriye halkında böyle bir şey çıkmaz diyor ve bu konuları evde bile konuşmuyorduk Duvarların kulağı vardır, muhaberat duyar diye. Zaten bu süreçte Suriye çok sessizdi. Kimse bu gösteriler hakkında konuşmuyordu. İnsanlar komşularıyla hatta aileleriyle bile konuşmuyordu.

Mısır’da Mübarek bir diktatördü ama buna rağmen Mısır halkı, öğrenciler protesto gösterileri düzenleyebiliyordu. Biz ise bunun ne olduğunu dahi bilmiyorduk, daha yeni yeni öğreniyoruz. Mısır’da organize bir toplum vardı. Medyası vardı, gösteriler düzenleyen kitlesel bir bilinç vardı. Biz diyorduk ki, keşke bizim diktatörümüz de Mübarek gibi olsaydı da bizde gösteri hakkımızı kullanabilseydik.

 Sivil gösterilerde yer aldınız mı?

İlk haftadan itibaren devlet silahla gösterilere müdahale etti. 8 ay sivil direniş devam etti. Kamışlı’da herkes destek vardı. Biz de katıldık. Yürüyüşlere korkarak katılmamıza rağmen bizim için büyük bir mutluluk sebebiydi. Özgürlüğü ilk defa o yürüyüşlerde hissettik.

Humus’taki büyük yürüyüşleri görünce çok mutlu oluyorduk ve umudumuz artıyordu. Humus tüm tehlikeye rağmen vazgeçmedi. Silahlı müdahalelere rağmen geri adım atmadı. Bunu görünce biz de seve seve çıkıyorduk. İçinde yaşadığımız baskıları ve zulmü belki birgün değiştirebiliriz diye yürüyüşten vazgeçmedik.

Protesto gösterilerinin olduğu süreçte Esed de Mübarek gibi gidecek diye düşündünüz mü?

Evet. En fazla birkaç ay içinde gidecek diye düşünüyorduk. Sürecin bu kadar uzun süreceğini hiç kimse düşünmüyordu. Şehid verenler de dahil olmak üzere hepimiz sürecin böyle olacağını bilseydik bile bu  gösteriler yine yapılırdı ve direnişten vazgeçilmezdi. Çünkü artık ne tahammül kalmıştı ne de kaybedecek bir şey kalmıştı.

Yani silahlı mücadelenin 5 yıl veya daha fazla süreceği o zamanda bilinseydi yine de her şey göze alınırdı öyle mi?

Evet. Özgürlüğümüz için buna değerdi. Belki biz buradayız diye daha rahat konuşuyor olabiliriz. Fakat asıl Suriye’dekiler böyle düşünüyor ve bunu savunuyorlar. Biz özgürlüğümüz için bunu göze alıyoruz ve pişman değiliz diyorlar.

O zaman Suriye halkında zafer gelene kadar direnişe devam edilecek şeklinde güçlü bir inanç var diyebilir miyiz?

Hem de çok güçlü bir inanç var. Biz zaten gösterilere başlarken Esed’in ne kadar zalim bir diktatör olduğunu biliyorduk ve öyle kolay kolay gitmeyeceğinin de bilincindeydik. Dolayısıyla bu duruma hazırlıklıydık. Esed gidinceye kadar da direnişte kararlıydık. Suriye’yi kendi çiftliği gibi görüyor ve kullanıyordu. Kısacası onun gidiş sürecinin bu kadar uzun sürmesi bizim için sürpriz olmadı.

Geldiğimiz nokta itibariyle Suriyeliler olarak yeterince büyük bedel ödediğimizi düşünmüyoruz. Allah’ın yardımı bizimle olsun, yinede bu durumdan biz sorumluyuz. Bizim daha iyi örgütlenmemiz gerekiyor. Mücadeleyi geliştirmek için birlik olmalıyız. Allah’tan umudumuz kesmemeliyiz. O’na daha çok sığınmalı ve direniş için daha çok mücadele etmeliyiz.

Burada belkide biz gereği gibi direnişi sahiplenmiyoruz, gevşeklik gösteriyoruz. O yüzden süreç bu kadar uzadı. Dinimiz için daha büyük bedeller ödemeliyiz. Önceliğimiz dinimiz olmalı direniş ve özgürlük olmalı. Buna göre kendimizi gözden geçirip muhasebesini yapmalıyız. Yeniden tekrar tekrar zafer direnişin olucaya kadar Allah’ın dinine ve davaya sımsıkı sarılmalıyız.

Türkiye’nin Suriye gündemini takip ediyor musunuz?

Suriye direnişinin desteklendiğini biliyoruz. Saraçhane’de ki eylemlerden haberdarız. Müslüman kesimin yaklaşımı kardeşçe. Fakat Olumsuz bir bakış da var. Allah razı olsun tüm yardımcı olanlardan.

Türkiye’ye ilk mülteciler geldiğinde hükümet hazırlıklı olmadığı halde Allah razı olsun mültecilere hayatı kolaylaştırmak için elinden geleni yaptı. Hiç sert bir uygulama ile karşılaşmadık. Allah sizden razı olsun.

Öte taraftan şöyle bir yaklaşımda var: Suriye’de ne güzel yaşıyordunuz, niye gösteri yaptınız? Hiç sorununuz yokken niye sokağa çıktınız?

Halbuki her şeyi yaşayan biziz. Dolayısıyla benim sorunumu en iyi ben bilebilirim. Altında yaşadığımız rejimin zalimliğinin bilincinde olarak her şeyi göze alıp gösteriler düzenledik.

Gösteriler uzayınca şehid vereceğimizi biliyorduk. Zaten bu bedeli ödemeliyiz diyorduk. Ve bu anlayışla yola çıktık.

Suriye’deyken liseyi bitirip Şam Üniversitesi’ne gitmek gibi büyük bir hayalimiz vardı. Orada okumanın hayalini kurarken burada okumak zorunda kaldık.

Bize yönelik diğer bir yargı da buraya gelip en güzel üniversitelerde hiç emek vermeden yerleştiniz şeklindeydi. Halbuki Suriye’de en ağır şartlarda çalışıp üniversitelere hazırlandık.  Hatta bazı hocalar “Keşke biz de Suriyeli olsaydık da buraya gelip bu kadar kaliteli üniversitelerde kısa yoldan yerleşseydik.” Diyolar.

 Oysa biz ülkemizde bu okuduğumuz bölümleri zaten zorlu bir sınav süreciyle kazandık. Suriye’de üniversite kazanmak o kadar kolay değil. Türkiye’de de zorlu süreçler sonucunda yerleştik.

Bizim yerimizi aldınız tepkisi var. Halbuki yabancı öğrenci için açılmiş olan kontejana ve sisteme uygun olarak puanlarımıza göre yerleştık Suriyeli olduğumuz için değil. Sanki biz hiç okul görmemiş, eğitim almamış, çölden gelip üniversitelere havadan yerleşmişiz gibi bir hava var.

Esed’in olduğu bir çözüm Suriye halkı tarafından kabul edilir mi?

Esed Müslümanların istediği gibi kolay ve yakın vadede gitmeyecek. Biz 20’li yaşlardayız, bir 20 yıl daha Suriye’de her şey bizim istediğimiz gibi olmayabilir. Bize düşen İslami bir düzenin zaferi için daha çok çalışmak. Yurdumuzda güzel bir gelecek içinde rahat ve özgür şartlar içinde yaşayamayabiliriz. Belki gençliğimiz muhacir olarak geçecek ki öyle gözüküyor. Şu anda ülkemizde bize karşı savaşan Esed değil, Batı ülkeleri, Rusya, iran ve Lübnan hizbullahı.

Allah yurdumuzu korusun. Ülkemiz çok hassas ve kritik bir coğrafyada. Bir tarafta İsrail, İran,Irak diğer tarafta Türkiye. Nasıl bir durumla karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Şartlarımızın nasıl hassas olduğunu görüyor ve okuyabiliyoruz.

Ama ne olursa olsun şartlar ne kadar kötü olursa olsun bizim için Esed’li bir çözüm söz konusu bile olamaz. Aksisi direnişe ve şehidlerimize ihanettir. Bunu kabul edersek mücrim ve katil biriyle anlaştığımız için Allaha ve davaya karşı hain oluruz.

Hizbullah, İran, Rusya ve Batı olmasaydı direnişin karşısında Esed’in ömrü 4- 5 aydı.

Hizbullah ve İran, Suriye’de katliam yaparken cihad ettiklerini söylüyorlar. Esed’in ömrünü onların bu katliamları uzattı.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Direniş kazanınca geri dönmek istiyoruz. Her şerde bir hayır var. Er ya da geç Allah’ın izniyle direniş kazanacak. Direniş insanları Allah’a daha çok yaklaştırdı. Çok fazla şehid verildi. Bizim direnişten başka bir seçeneğimiz yoktu. Gösteriler döneminde rejim güçleri evleri basıp insanları katlediyordu.  O yüzden silahlı direniş olmak zorundaydı.

Zalimler hak ettiği cezayı alsın. Biz merakla Esed’in sonunu bekliyoruz. Yeryüzünün en zalim katilinin sonu hak ettiği şeklide olmalı

Suriye halkı için zafer direnişe yakışır bir şekilde olmalı. Biz zaferin direnişe ait olduğuna inanıyor ve  o günü bekliyoruz.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum