1. HABERLER

  2. HABER

  3. MEDYA

  4. Biz Ölsek de Çektiklerimiz Belge Olacak
Biz Ölsek de Çektiklerimiz Belge Olacak

Biz Ölsek de Çektiklerimiz Belge Olacak

Muhaliflerce Suriye'nin bütün bölgelerinde gönüllü basın komiteleri kuruldu. Amaçları rejim tarafından işlenen her suçu belgelemekti.

12 Temmuz 2012 Perşembe 07:22A+A-

Haber: Serkan Sağlam

Ülkelerinde yaşananları duyurmak için örgütlenen Suriyelilerden kameraman Ömer Muhammed, "Her biri katliamın birer belgesi olacak. Ben uyurken bile kameramdan asla ayrılmam." diyor. İdlibli muhalif Muhsin Yusuf da hapishanede, çocukların da işkenceye maruz kaldığını gördüğünü ve bunları dünyaya duyurmaya karar verdiğini ifade ediyor.

Halep Üniversitesi İktisat bölümünü dereceyle kazandığında aklında okulunu bir an önce bitirip iş hayatına atılmak vardı sadece 23 yaşındaki Ömer Muhammed'in. Ancak 1 yıl sonra yaşayacaklarını tahmin edemezdi. Beşşar Esed rejiminin savunmasız halka yönelik saldırısını dünyaya duyurmak için üniversiteden ayrılarak İdlib'de 'gönüllü basın komiteleri'ne katılan Muhammed, kardeşinin, kuzeninin ve onlarca arkadaşının ölümüne tanık olur. Rejimin ağır silahlı saldırılarıyla gerçekleştirdiği bu katliamları yüreğinden kan gibi damlayan gözyaşları içinde dünyaya duyurur. "Sadece sizinle konuştuğumuz şu ana kadar İdlib'de Esed rejimi tarafından öldürülen 500'den fazla şehit videosu ve fotoğrafı çektim. Kendi kardeşimin, kuzenimin ve onlarca arkadaşlarımın parçalanmış cesetlerini gözyaşları içinde videoya çektim. İlk başlarda o kadar çok ağlıyordum ki, artık alışmaya bile başladım. Biliyorum ki, biz hepimiz şehit olsak da çektiğimiz hiçbir kare unutulmayacak. Her biri katliamın birer belgesi olacak. Ben uyurken bile kameramdan asla ayrılmam."

Beşşar Esed yönetimini protesto gösterileri 26 Ocak 2011'de Suriye'nin başkenti Şam'da Hamidiye çarşısında 'özgürlük istiyoruz' sloganları ile başladı. 15 Mart 2011'de Dera'da toplu gösterilerin patlak vermesinin ardından muhalefet Beşşar Esed'in istifası çağrılarına başladı. Rejim, toplu gösterileri kanla bastırma yolunu seçti. Suriye'deki bu insanlık dramını dünyaya duyurmak isteyen gazeteciler hemen bölgeye gitti. Ancak basın mensuplarını da hedef alan saldırılarda ilk hayatını kaybeden serbest kameraman Fersat Jarban oldu. Onu Basil al-Sayed Shukri, Abu al-Burghul, Gilles Jacquier, Mazhar Tayyara, Rami al- Sayed gibi isimler takip etti. Suriye ordusunun saldırılarıyla Humus'ta Remi Ohclick ve Marie Colvin gibi birçok dünyaca ünlü savaş muhabiri hayatını kaybetti. Anthony Shadid ise katliamları izlemek için kaçak girdiği ülkeden çıkarken alerji yüzünden öldü. Değişik kurum ve kuruluşlardan 33 gazeteci öldürülünce, basın mensupları güvenlik gerekçesi ile bölgeyi terk etti.

suriye-gonullu-muhabirler01.jpg

GÖNÜLLÜ GAZETECİLER DEVREDE

Bunun üzerine muhaliflerce Suriye'nin bütün bölgelerinde gönüllü basın komiteleri kuruldu. Amaçları rejim tarafından işlenen her suçu belgelemekti. Genellikle Facebook, Twitter ve YouTube gibi sosyal paylaşım sitelerini kullanan muhalifler, şehirlerine yakın ülkelerde örgütleniyorlar. Suriye'deki yerel kaynaklar, komşu ülkelerdeki kendi ilinin basın sorumlusuna gelişmeleri bildiriyor. Gelen görüntü ve fotoğraflar sosyal paylaşım siteleri, muhalif televizyon ve büyük ajanslara servis ediliyor.

"Bu olaylar yaşanana kadar hayatımda hiç ölü bedeni görmemiştim." diyen İdlib Gönüllü Basın Komitesi üyesi Ömer Muhammed, "Bana psikolojin nasıl diye soruyorsunuz. 500'den fazla şehit görüntüsü çeken kendi kardeşinin, akrabalarının ve arkadaşlarının şehit edilmiş, parçalanmış vücutlarını çeken bir kişinin psikolojisi nasıl olur? Bazen geceleri ağlamaktan uyuyamıyorum. Uyuyabildiğim nadir zamanlarda çektiğim şehitleri rüyalarımda görüyorum." diyor.

İdlib'de internet kafe işletirken rejimin baskısı karşısında muhaliflere katılan 39 yaşındaki Muhsin Yusuf ise dışarıda olduğu kadar cezaevlerinde de büyük bir dram yaşandığına işaret ediyor. İşkence ve infazlarda öldürülen birçok muhalifin çöp arabalarında dışarı çıkarılarak gömüldüğünü iddia ediyor. İsyanın ilk başladığı günlerde gözaltına alınarak işkence gördüğünü söyleyen Yusuf, "Dışarı çıktığımda bu vahşeti dünyaya duyurmak zorunda olduğumu anladım. Ailemi Türkiye'deki kamplara gönderdim. Evimdeki kamera ve fotoğraf makinem ile demokratik protesto gösterilerini, rejim tarafından öldürülen çoğu akrabam ve arkadaşım olan 100'e yakın kişinin görüntüsünü çekerek dünyaya duyurdum. İngilizce de bildiğim için daha çok videoları İngilizce haberler yazarak gönderdim. Daha sonra evim bombalandı. Köylerde yaşadım. Bir süre önce Türkiye'ye geldim. Buradaki basın merkezinde görev yapıyorum."

Beşşar Esed'in kardeşi Cumhuriyet Muhafızları komutanı Mahir Esed'in kanalı olarak bilinen El Dünya TV'de uzun süre çalışan Ebu Hasan kod isimli Suriyelinin anlattıkları, durumun vahametini gözler önüne seriyor. Ebu Hasan, yaptıkları haberlerde ordu birliklerinin yaptığı katliamları muhalif askerlerin üzerine attıklarını söylüyor: "Haberlerde Suriye ordusunun yaptığı katliamlar özellikle muhalif askerlerin katliamları olarak sunuluyor. Haberde ismi geçen yerler Esed muhalifi köyler olduğu bilinmesine rağmen katliamlar muhalif askerlerin üzerine atılıyor. Ancak halk bu haberlerin hepsinin sahte olduğunu bildiği için inanmıyor. Hatta Esed yanlıları dahi bu haberlere inanmıyor. Ben bu katliamlara artık seyirci kalamadığım için kaçarak muhaliflere sığındım. Suriye'de yaşanan katliamlara sessiz kalanlar, bir gün Esed devrildiğinde toplu mezarlar ortaya çıkınca kendilerinden utanacaklar." Suriye'deki yazılı ve görsel basının tamamen Esed'in emrinde olduğunu anlatan Suriyeli, "Bazı gazeteler özel kişilere ait olarak gözükse de gazeteler ancak Muhaberat'ın onayını alarak baskıya girebiliyor. Rejimi veya hükümeti eleştiren hiçbir haberin gazete ya da televizyonda yer alması mümkün değil." dedi.

ZAMAN 

HABERE YORUM KAT