1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. Biz Müslümanlar namazımızı niçin böyle kılarız?
Biz Müslümanlar namazımızı niçin böyle kılarız?

Biz Müslümanlar namazımızı niçin böyle kılarız?

Abdullah Yıldız yazısında, namaz kılarken oluşturduğumuz ruh ve beden uyumunu Muhammed Esed'in bir kitabından alıntılayarak anlatırken ibadetlerin anlamını yorumluyor.

13 Ekim 2020 Salı 11:33A+A-

Abdullah Yıldız / Yeni Akit

Namazın Özü

Namazla ilk kez tanışıp namazın anlamını yaşlı bir Müslümandan ilk kez öğrenen bir mühtedi anlatıyor: “...Günde birkaç kez namaz için toplanıyorlar ve eğer hava yağmurlu değilse namazlarını açıkta kılıyorlardı. Uzun tek bir safta toplanıyorlar ve Hacı da önlerine geçip imamlık yapıyordu. Hareketlerindeki düzen ve uyumla askerlere benziyorlardı; hep birlikte Mekke yönüne döner, birlikte eğilir, sonra kalkar ve birlikte diz çökerek, alınları üzerine yere kapanırlardı. İki secde arasında seccadesi üzerinde, yalın ayak, elleri önünde bağlı, dudakları sessizce kıpırdayan ve kapalı gözleriyle derin bir huşu içinde dalıp giden imamın, bütün kalbiyle dua ettiğini görürdünüz; ötekiler, imamların işitilmeyen sözlerini izliyor olmalıydılar. Böylesi içten bir duanın mekanik birtakım hareketlerle birleştirilmesi beni nedense biraz tedirgin ediyordu; bir gün, biraz İngilizce bilen Hacı’ya bunu sordum: 

‘Tanrı’nın sizden ona duyduğunuz saygıyı eğilerek, dizüstü oturarak ve yere kapanarak göstermenizi istediğine gerçekten inanıyor musunuz? İnsanın sadece kendi içine bakarak, yüreğinin sükuneti içinde dua etmesi daha uygun olmaz mı? Bütün bu bedensel hareketlerin hikmeti ne?’

Daha bunları söyler söylemez pişmanlık duymaya başladım; yaşlı adamın dini duygularını incitmek istememiştim. Fakat Hacı hiç de gücenmiş görünmüyordu. Dişsiz ağzıyla gülümsedi ve şöyle dedi:

‘Başka nasıl ibadet edebiliriz ki o Allah’a? O, bedeni de ruhu da birlikte yaratmadı mı? Böyle olunca da insanın ruhuyla olduğu kadar bedeniyle de dua (ibadet) etmesi gerekmez mi? Bakın, biz Müslümanlar duamızı niçin böyle yaparız (namazımızı niçin böyle kılarız), anlatayım size: 

Yüzümüzü Kâbe’ye, Allah’ın Mekke’deki Beytü’l-Harem’ine çeviririz ve biliriz ki, o anda Dünya’nın neresinde olursa olsun, namaz kılan bütün Müslümanların hepsi yüzlerini Kâbe’ye çevirmişlerdir; bir tek vücut gibiyizdir ve düşüncelerimizin merkezi de O’dur

Önce ayakta durarak Kur’an-ı Kerim›den okuruz: bunu yaparken, okuduğumuz kelamın, insana hayatta dimdik ayakta kalması, sebat etmesi için verilen Allah Kelamı olduğunun bilinci içindeyizdir.

Sonra “Allahu Ekber” (Allah en büyük) deriz: bununla, Allah’tan başka kulluk etmeye değer başka hiç kimsenin, hiçbir şeyin olmadığını dile getirir ve bunun apaçık gerçek olduğunu bir daha duyar ve bu gerçeğe bir daha tanıklık ederiz

Sonra o her şeyden yüce olan Allah’a duyduğumuz saygıyı, bu yüceliğin önünde eğilerek gösterir, O’nun gücünü, celâl ve azametini övgüyle anarız

Ve O’nun önünde bir toz zerresinden, yokluktan, hiçlikten başka bir şey olmadığımızı, O’nunsa bizim yüceler yücesi yaratıcımız ve Rabbimiz olduğunu duyarak alınlarımızın üzerine coşkuyla yere kapanırız.

Sonra alınlarımızı yerden kaldırır ve oturup, günahlarımızı bağışlamasıbizi rahmetiyle yarlığamasıdoğru yöne yöneltmesibizi sağlık ve rızıkla nimetlendirmesi için dua ederiz. O’nun haberini bize ulaştıran Muhammed’e (s.a), ondan önceki peygamberlere, bize, kendimize ve doğru yolu izleyen herkese Allah’ın selam ve rahmetini dilerizBize bu dünyada da öteki dünyada da iyilik ve güzellik ihsan etmesini niyaz ederiz Allah’tan. Ve sonunda da başımızı sağa sola çevirerek, nerede olursa olsun, doğru yolda olan herkese selam vererek namazdan çıkarız. 

Peygamberimiz böyle namaz kıldı, böyle dua etti ve kendisini izleyenlere de böyle yapmalarını öğretti, bu onların kendilerini isteyerek ve ta yürekten Allah’a teslim edebilmelerini -ki İslam’ın anlamı da budur- ve O’nunla da kendi kaderiyle de barış içinde yaşayabilmelerini sağlamak içindir.” 

(Muhammed Esed’in “Mekke’ye Giden Yol” kitabından.)

Namazın, namaz için kıbleye yönelmenin, namazda Kur’ân okumanın, namazdaki kıyam, rükû, secde, ka’de ve selamın derin anlamları ve hikmetleri doğrusu ancak bu kadar güzel ve özlü anlatılabilirdi…

Rabbim böylesine derin ve hikmet yüklü namazlarla diri kalmayı cümlemize nasip eylesin. Âmin.

 

HABERE YORUM KAT

5 Yorum
  • nisa nur / 14 Ekim 2020 11:35

    Iste bu!!... Mertirmakli kardesim.. Rahmet olsun Merhum Hamidullah hocaya Ve bizlere de

    Yanıtla (0) (0)
  • Mertırmaklı / 14 Ekim 2020 00:04

    45-50 sene önce, Muhammed Hamidullah, namazın hikmetlerini anlattığı bir dersinde şöyle bir duruma da dikkat çekmişti: ‘Namazda, canlılar aleminin her üç şubesinin (insan, hayvan, bitki) Cenab-ı Hakk’ın huzurunda temsili mevcuttur. Şöyle ki; iki ayak üzerinde dik olarak duran tek yaratık türü insandır ve bu namazda kıyam ile temsil edilir. Hayvanlar yüzleri yere dönük vaziyettedirler ve bu rüku ile temsil edilir. Bitkilerin ağızları toprağa dayalıdır, bu da namazda secde ile temsil edilir.’
    Merhum Hamidullah’ın bu yorumu konuya farklı bir boyut eklemiş olmaktadır. Bütün mesele, O’nun huzuruna mümkün mertebe bilgiyle, bilinçle ve duyarak çıkabilmektir. Ta ki, namazdan daha çok feyiz umabilelim.

    Yanıtla (0) (0)
  • ferhat karasari / 13 Ekim 2020 22:15

    Seyh el Meragi beni El Ezhere götürdü........Cifte kapidan ve gölgeli bir ön avludan gecip camiinin eski kemerlerle cevrili genis dikdörtgen avlusuna girdik.
    uzun siyah cübbeler beyaz türbanlar icinde ögrenciler hasir üzerine oturmus alcak seslerle önlerindeki kitap ve yazmalardan ders okuyorlardi.. dersler ileride camiinin büyük kapali salonlunda veriliyordu... hocalar dersi son derece alcak bir sesle anlatiyorlardi.. öyleki sözlerini kacirmamak icin ögrencilerin tam bir dikkat icinde kendilerini vererek dinlemeleri gerekiyordu.. böyle bir kendini versin bu insanlari gercek ve derin bilgiye yönelttigini düsünürdünüz ama seyh meragi bu yanilsamayi bozmakla gecikmedi---
    -- Su allameleri görüyormusun? dedi. bunlar sokaklarda yazili kagit türünden ne bulurlarsa yeyip yuttukari söylenen Hindistandaki o kutsal ineklere benziyorlar.. evet yüzyillarca önce yazilmis kitaplari sayfa sayfa yeyip yutuyorlar ama özümleyemiyorlar (üretemiyorlar) onlari. Kendileri asla düsünmezler sadece okur ve tekrar ederler, ve onlari dinleyen ögrencilerde onalrdan sadece okumayi ve tekrar etmeyi ögrenirler bu kusaktan kusaga böyle gelmistir..
    ......... Yüzyillardir böyleleri yetismiyor o sutunlarin dibinde------
    Ve ilahir..... Ayni kitapdan bir ÖZ üde ben vereyim istedim Abdullah bey kardesim tesekküer ederim ..Haksöz ailesi kardeslerimede tesekkür ederim sag olun selamette olun InsaAllah....

    Yanıtla (0) (0)
  • MUHSİN ULUTAŞ /VAN / 13 Ekim 2020 13:52

    ALLAH RAZI OLSUN

    Yanıtla (0) (0)
  • yasin / 13 Ekim 2020 12:43

    güzel bir yazı teşekkürler....

    Yanıtla (0) (0)