1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Biz bu devrimi çok sevdik
Biz bu devrimi çok sevdik

Biz bu devrimi çok sevdik

Aydın Ünal, Suriye Devrimi’ni eleştirenlerin kıskançlık ve siyasi saiklerle hareket ettiğini ve birçok teori üreterek devrimi karalamaya çalıştıklarını anlatıyor.

20 Aralık 2024 Cuma 10:30A+A-

Aydın Ünal/Yeni Şafak

Biz bu devrimi çok sevdik

150 yıldır kaybediyoruz. Hindistan (Pakistan, Bangladeş) işgal edildi. Halife’nin ülkesi Osmanlı savaşta yenildi, Balkanlar’dan, Afrika’dan, Orta Doğu’dan çekildi. Kurulan devletçiklere birer sömürge valisi atandı. İslam coğrafyasının kalbine Siyonist hançer saplandı. Sömürü, darbeler, komplolar, yenilgiler, katliamlar, yoksulluk, kan, gözyaşı topraklarımızdan eksik olmadı. 1979’da İran devrimine sevinmiştik; kısa sürede bir Pers-Şia devrimi olduğu ortaya çıktı. 1989’da Afganistan Rusları topraklarından çıkardı, çok sevindik, ama kısa sürede o topraklara ABD girdi. Karamsardık, yılgındık, bitkindik, ümidimiz çok zayıflamıştı…

Önce, 2002 yılında, Türkiye’de Anadolu İhtilali gerçekleşti; alnı secdeye varanlar seçimle işbaşına geldiler, çok da başarılı oldular. İslam dünyasında bir umut ışığı doğdu, bir kıpırdanma yaşandı. Sonra Afganistan’ın muhteşem zaferi geldi. Ardından Hamas, Gazze’de, amansız, insafsız, kuralsız, sınırsız bir kuşatmaya direnmeye başladı; 400 gün geçti, Gazze’yi teslim etmediler. Ardından İdlip’ten bir avuç Mücahit “Allahu Ekber” nidalarıyla yürüyüşe geçti; Halep, Hama, Humus, Şam yeniden fethedildi.

150 yıllık ma’kus talih, sabırla, savaşla, imanla zincirleme zaferlerle kırılıyor artık. İslami hareket, var olduğunu, diri olduğunu, direndiğini, savaştığını, vaz geçmeyeceğini, yok edilemeyeceğini, yok sayılamayacağını, teslim olmayacağını; sevgiyle, şefkatle, merhametle, samimiyetle, gönüller yaparak, kucaklayarak ilerlediğini dünyaya gösterdi. Diktatörler korku içinde, yenilmez sanılan kağıttan kaplanlar titriyor, algı ve propaganda çöküyor, Müslümanların şafağı söküyor. Sağlam bir teori, asırlara sâri tecrübe, insanî bir medeniyet nüvesi düştüğü yerden kalkıyor, doğruluyor, yükseliyor, dalga dalga umudu çoğaltıyor.

Yok şöyle olacakmış, yok böyle olacakmış, efendim İsrail’e alan açılacakmış, yok efendim ABD’nin işine yarayacakmış… Geçiniz efendim geçiniz… Kalbi kararmışlar, Allah’tan ümidini kesmişler, nasipsizler, talihsizler, korkaklar, (haşa) İsrail’e, ABD’ye tanrısal güç vehmedip şirke düşeyazanlar, müfsitler, münafıklar, Müslümanla üzülüp Müslümanla sevinemeyenler, yenilmişler, kaybetmişler, ezikler, kompleksliler, aklın esaretinde komplolara tapanlar şom ağızlarıyla devrime kulp takıyor, umudun üzerine yürüyor, o cılız nefesleriyle devrimin ateşini söndüreceklerini zannediyorlar.

Bundan sonra ne olacak? Ne olursa olsun! Düşersek yine kalkarız. Yanarsak küllerimizden doğarız. Yenilirsek ibret alırız, bir kez daha yenilir, daha iyi yenilir, yenilgi yenilgi daha büyük zaferi inşa ederiz. Değil mi ki Müslümanız, değil mi ki Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman ediyoruz, o zaman biliyoruz ki ölsek de kalsak da muzafferiz.

Devrim ateşi girdi damarlarımıza, hücrelerimize işledi. Fetretin baki olmadığını tekrar idrak ettik. Yürürüz biz buradan, yürüyeceğiz.

Biz bu devrimi çok sevdik.

SURİYE DEVRİMİ’NE BAKARKEN ASGARİSİNDEN 3 TEMEL İLKE

1. Suriye’de bundan sonra her ne olursa olsun, eskisinden daha kötü olamaz.

2. Bundan sonra her ne olursa olsun, İsrail düne göre daha güvenli olamaz.

3. Bundan sonra ne olursa olsun, Türkiye, siyaseten, iktisaden, içtimaen kazanmıştır; daha güvenli bir ülkedir, daha güçlü bir ülkedir.

Cin şişeden çıkmış, “dile benden ne dilersen ama sana verdiğimin iki katını komşuna vereceğim” demiş; adam da “tek gözümü kör et” demiş.

Başka milletlerde de var mıdır bilmeyiz ama Türklerde haset yıkıcı, yok edici yaygın bir milli vasıftır. Kıskançlık ülkeler yıkar, devletleri bitirir, aileleri bile çürütür. “Yeter ki o kazanmasın da dünya yansın” anlayışıyla ahiret bile heba edilir.

Suriye Devrimi’nden, “Müslümanların zaferi” olduğu için ya da mezhepçilik hastalığıyla rahatsız olanları anlıyoruz da, sırf Türkiye kazandığı için, sırf mimarı Erdoğan olduğu için kıskançlıktan kıvrananlara akıl erdirmekte zorlanıyoruz. Ufkunuz bu kadar mı dar? Siyaset bu kadar mı zehirledi sizi? Hapishaneleri, toplu mezarları, bir milyon insanın ölümünü, milyonların yerinden yurdundan olmasını, zalim bir diktatörlüğü, apaçık Siyonist işbirlikçiliğini üç-beş oy hesabıyla örtecek kadar mı insanlıktan çıktınız, kalbinizi kararttınız, haset çukurunda debeleniyorsunuz? Allah hepinize şifa versin.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum