'Birlik ve Kardeşlik Bakanlığı' Önerisi
Cumhurbaşkanlığı Sofrasında gündeme gelen önerilerden biri sadece ülke içinde değil, bölgede de Türklerin ve Kürtlerin güçlerini birleştirmesi oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geleneksel hale gelen Cumhurbaşkanlığı Sofrası’nda ağırladığı akademisyen ve yazarlarla bu kez ‘Terör ve Terörle Mücadele ile Güvenlik / Demokrasi Dengesi’ni konuştu.Aljazeera’nin toplantıya katılan isimlerden edindiği bilgiye göre yaklaşık 4 saat süren ‘Sofra’da Cumhurbaşkanı Erdoğan Terörle mücadele sürecinin güvenlik alanında yeni konseptle sürdürüleceği ve bunun tartışılmayacağı mesajı verdi. Terörle mücadelenin hem toplumsal hem siyasal alanda meşru olduğunu vurguladı.
Bir katılımcıya göre, “Erdoğan bu çerçeveye hapsolmadan, toplumsal barış temelinde, gündelik hayatın özgürleştirilmesi nasıl devam eder, aynı sırada demokratik süreci de devam ettirmek gerekir ama bunlar çelişki oluşturur mu?” sorularının yanıtını aradı.
Türkler ve Kürtler için bakanlık önerisi
IŞİD (DAEŞ) ve PKK ile mücadele, kimlik, demokraki, özgürlük, reform, yeni anayasa ve başkanlık sistemi başlıkları toplantı boyunca üzerinde durulan konu başlıklarıydı.
Türklerin ve Kürtlerin işbirliğinin artırılması en çok üzerinde durulan konulardan oldu. Hatta katılımcılardan biri bunun için bir bakanlık kurulmasını önerdi: Birlik ve Kardeşlik Bakanlığı.
Bir katılımcı bu konuda şunları söyledi:
“Türklerin ve Kürtlerin sadece Türkiye’de değil, bölgede de güçlerini birleştirmesinin getireceği olumlu sonuçların üstünde çok duruldu. Ve hatta bunun için bir konuşmacı Birlik ve Kardeşlik Bakanlığı diyebileceğim bir öneri de bile bulundu. Türklerin ve Kürtlerin bölgede neler yapabileceğine ilişkin bir perspektif vardı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu öneriye “Biz zaten süreci öyle yürüttük” dediği belirtildi. AK Parti milletvekili Orhan Miroğlu ise toplantı konusunda şunları söyledi:
“Haburun ötesi yani Kuzey Irak ve Suriye’deki Kürtlerle ilişkilerin önemli olduğu belirtildi. Ancak Suriye’deki Kürtler derken PYD kastedilmedi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın tavrından da şunu anladık ve memnun olduk, terörle mücadele ederken Türkiye’nin demokrasi zemininden taviz vermeye niyeti yok. ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da PYD ve YPG’nin Türkiye için terör örgütü olduğunu ancak bölgedeki tüm meşru aktörlerin içinde olduğu bir konseptte çözüm arayışının sürdüğünü söylediği öğrenildi.
“Farklı aktörlere ihtiyaç var”
Toplantıda yer alan bir akademisyen ise sofrada Kürtlerin nabzının tutulması için farklı aktörlere ihtiyaç olduğunun konuşulduğunu söyledi. Kaynak şunları ifade etti:
“Çözüm süreci ölmüş değil, diriltilmeli. Bölgede PKK dışındaki aktörlerin önü açılmalı. PKK kendi dışındaki aktörleri yok ediyor zamanla, devlet buna izin vermemeli. Türkiye dışındaki aktörlerle de bu anlamda konuşulmalı”
‘Uluslararası tezgah’ vurgusu
Edinilen bilgilere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası bir tezgah sonucunda PKK'nın Türkiye'yi bölmek siparişi üzerine harekete geçtiğini söyledi ve “ mücadelemiz buna karşı” dedi.
Toplantıya katılan isimlerden Prof. Dr. Erol Göka bu konuda şunları söyledi:
“Devletin iyiniyetine rağmen terör örgütünün bir suistimal peşinde olduğu ve uluslararası güçlerle el ele vererek kumpas hazırladığına ilişkin bir fikir birliği vardı.”
“Yeni bir iletişim stratejisi gerek”
Katılımcıların üzerinde durduğu bir başka konu ise devletin bu süreçte yeni bir iletişim stratejisi geliştirmesi gerektiğine yapılan vurguydu. Aljazeera’ya bilgi veren bir isim, “Ortak algı şuydu, yeni bir konsept var ama bu konsepte uygun bir iletişim stratejisi yok” dedi. Kaynak şunları söyledi:
“İletişim sürecinde devletin kendisini iyi anlatamadığı yönünde vurgular oldu, yeni bir koordinasyon süreci olmalı dendi. Ne olursa olsun PKK'nın yeni ve geniş bir propoganda alanı geniş bulduğunu, devleti de zor duruma düşürdüğü belirtildi. Enformasyon akışının hızlı olması gerektiği söylendi”
Toplantıya katılan bir başka akademisyen ise bu konuda şunları söyledi:
“Örneğin Sur'da çatışma olduğunda bunun dilini PKK dünyaya anlatıyor, siz savunmak zorunda kalıyorsunuz denildi. Hem içeride, hem dışarıyla gelişmeler şeffaf olarak paylaşılsın. Savunma pozisyonuna geçmeye gerek kalmadan sağlıklı bir kamuoyu oluşsun. Yoksa çarpıtılarak dünyaya aktarılıyor.”
Ayrıca, PKK’nın süreci uluslararası kamuoyuna dezenformasyon ile aktarmaya çalıştığı üzerinde duruldu. “PKK sorunu uluslararası hukuk alanına sıçratmaya çalışıyor. Bu noktada dilimize dikkat edelim.”görüşü dile getirildi.
“Ermeni tehcirini çağrıştırıcı dil”
Edinilen bilgiye göre, bin 128 akademisyenin yayınladığı ve daha sonra soruşturmalara konu olan bildiri de bu çerçevede gündeme geldi. Aljazeera’ya konuşan ve isminin verilmesini istemeyen bir kaynak bu konuda Erdoğan’ın şunları söylediğini aktardı:
"Bilinçli bir dil var, devlet katliam yapıyor, halkı zorunlu olarak göç ettiriyor dediler. Bu yönüyle Ermeni techirini çağrıştırıcı bir dil bu. Yapıcı değil, Türkiye'yi uluslararası alanda zora sokmaya yönelik, teröre lojistik destek sağlayacak bir dil, iyi niyetli değil. Her gün polis, asker şehit oluyor. Bu insanlar Türkiye üniversitelerinde çalışıyor, onların devletin yanında durma konusunda vicdani anlamda sorumlulukları var. Canı pahasına orada çalışan silahlı güçlere moral motivasyon konusunda destek olmalıyız"
Sofraya kimler katıldı?
- Prof. Dr. Halil Berktay - Sabancı Üniversitesi
- Prof. Dr. Mehmet Öz - Gazi Üniversitesi
- Prof. Dr. Çağrı Erhan - Kemerburgaz Üniversitesi
- Prof. Dr. Erol Göka - Yeni Şafak Gazetesi
- Prof. Dr. Yılmaz Çolak - Güvenlik Bilimleri Üniversitesi
- Prof. Dr. Adem Sözüer - İstanbul Üniversitesi
- Prof. Dr. Birol Akgün - Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
- Doç. Dr. Fahrettin Altun - SETA
- Doç, Dr. Nihat Ali Özcan - TOBB Üniversitesi
- Doç. Dr. Selman Öğüt - Medipol Üniversitesi
- Mehmet Barlas - Sabah Gazetesi
- Oral Çalışlar - Radikal Gazetesi
- Hilal Kaplan - Sabah Gazetesi
- Orhan Miroğlu - AK Parti Mardin Milletvekili / Star Gazetesi
Kaynak: Al Jazeera
HABERE YORUM KAT