1. YAZARLAR

  2. Taha Kıvanç

  3. Biri unutsa da, birileri unutmuyor
Taha Kıvanç

Taha Kıvanç

Yazarın Tüm Yazıları >

Biri unutsa da, birileri unutmuyor

02 Haziran 2008 Pazartesi 04:30A+A-

Ülkemizde askeri darbe geleneğini başlatan 27 Mayıs'ın çekirdek kadrosundan Sami Küçük'ün "Rumeli'den 27 Mayıs'a: İhtilâlin Kaderini Değiştiren Köşk Harekâtı" başlığıyla yeni çıkan anılarını (Mikado Yayınları, Tel.: 212- 210 4880; Faks: 212- 210 6280) okuduğumdan beri Onur Öymen'in yeri gözümde değişti.

En son, partisinin genel sekreteri Önder Sav'ın kahramanı olduğu telekulak skandalı hakkında konuşmuş. Ortaya çıkan 'gerçeğe' inanmayanlardan Onur Bey: "Ne yani, herkes mi telefonun 'NO' tuşu yerine 'YES' tuşuna basıyor? Peki de, eski YÖK başkanı Erdoğan Teziç veya İlhan Selçuk da mı yanlış düğmeye basmışlardı? Böyle şeylere inanmak zor."

Ellerini boğazlarına götürerek ihanet etmeme sözü vermiş bir grubun önünde yaptığı konuşmaydı Erdoğan Teziç'ten You Tube'a erişen; yoksa telefonu dinlenmemişti. İlhan Selçuk ise Ergenekon soruşturması kapsamında izinle dinleniyordu.

Bu gerçekleri de bilmediği anlaşılıyor Onur Bey'in...

Sami Küçük anılarının 'İcraatlar' başlığını uygun gördüğü bir yerinde kendisinin müdahalesiyle düzeltilmiş bazı yanlış uygulamalara yer veriyor. "Dışişleri Bakanlığı memurunun dramı" başlıklı olay (s. 169) özellikle dikkatimi çekti benim. Meğer ihtilâlin kendi çocuklarını yediğine iyi bir örnek olabilecekken, 27 Mayısçı Kurmay Albay Sami Küçük sayesinde büyükelçi, müsteşar ve siyasetçi olmayı başarmış Onur Öymen...

Aracı da yine bir Kurmay Albay: Cahit Tokgöz. Cahit Bey Kore'den tanıdığı Sami Bey'i arayıp Dışişleri Bakanlığı'ndan iki memur adayını getireceğini söylemiş, anlatacaklarını dinlemesini rica etmiş... Anlatılanı kitaptan aynen aktarayım: "Bu iki genç, bir yıl önce Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni çok iyi dereceyle bitirmişler. Dışişleri Bakanlığı memurluk sınavını da çok iyi dereceyle kazanarak memur adayı olup bakanlıkta bir yıl görev yapmışlar. Bu hizmet süresince herhangi bir olayla da karşılaşmamışlar. Dışişleri Bakanlığı memuriyeti beklerken kendilerine başlıksız ve imzasız bir yazıyla ilişkilerinin kesildiği bildirilmiş."

İşe bakın...

Onur Öymen'in biyografisine göz attım, bakanlığa 1964 yılında girdiği anlaşılıyor. 27 Mayıs ihtilâlinden sonra ve devir İsmet İnönü'nün '3. İnönü Hükümeti' adıyla işbaşında bulunduğu (25 Aralık 1963 – 20 Şubat 1965) devir. Şimdilerde İsmet Paşa'nın partisinin genel başkan yardımcılığı koltuğunda oturan Onur Öymen, 30 küsur yıl önce, kendisi gibilerin bakanlık koltuklarında oturdukları bir hükümet tarafından 'sakıncalı kişi' görülmüş...

İhtilâlci Sami Küçük, "Hemen durumu MBK üyesi arkadaşım Suphi Karaman'a açtım" diyor. Birlikte içişleri bakanlığına gitmişler. Bakan Orhan Öztrak o zaman. "MİT'ten kaynaklanıyor" demiş durum için. Bu defa Başbakan Yardımcısı Kemal Satır'ın kapısını çalmışlar. Konuyu not eden Satır Başbakanlık'ta çalışan Ziya Selışık'ı çağırıp "Ne bu?" diye sormuş. O da Mülkiyeliler dergisinde çıkan makalelerini 'sakıncalı' yapılmalarına kanıt olarak göstermiş... Kemal Satır "O makalelere ben de imza atarım, ne var?" deyip resmi yazıyı iptal ettirmiş...

"Bu iki genç" diyor Sami Küçük, "Dışişleri Bakanlığı memurları olarak zamanında terfi ederek büyükelçilik yaptı. Hatta Onur Öymen Bakanlık Müsteşarlığı görevi yaptı."

Uğur Mumcu da asistanlığı döneminde engel olunan pasaportunu Sami Küçük'ün araya girmesi sayesinde almış anılara (s. 167) göre... "Uğur Mumcu bir gün beni evimde ziyaret ederek benden pasaport işinde kendisine yardımcı olmamı istedi" diye başlıyor anlatımına eski ihtilâlci. Mumcu o sırada asistanmış, avukatlık da yapıyormuş. İngilizcesini ilerletmek ve Anglosakson hukuku üzerinde araştırmalar yapmak üzere İngiltere'ye gitmek istemiş. Pasaport vermemişler.

Kendisinin askerliğini 'sakıncalı piyade' olarak yaptığını biliyordum da, başından böyle bir 'pasaport' macerası geçtiğini bir yerde okuduğumu hatırlamıyorum. Belki de sorunu çözenin biri ihtilâlci (Sami Küçük) diğeri gerici (Faruk Sükan) olduğu içindir...

Uğur Mumcu'nun 1968 yılını İngiltere'de geçirdiği biliniyor. İçişleri Bakanlığı koltuğunda (27 Ekim 1965 – 1 Ağustos 1969 tarihleri arasında) Faruk Sükan oturuyordu. Bakan Sükan "Bana gönderin, kendisini hemen kabul edeceğim" demiş Sami Bey'e. Öyle de yapmış ve sorunu çözmüş. "Uğur Mumcu'ya pasaportunun neden verilmediğini sormadığım gibi" diyor Sami Küçük, "Mumcu'nun bakanla ne konuştuğunu da bilmiyorum."

Ben de kendisinin neden böyle bir cümle kurma ihtiyacı hissettiğini bilmiyorum.

Aslında Onur Öymen kendi kişisel serüvenini hatırlasa bugün çok daha farklı bir çizgi izlerdi gibime geliyor. İnsan çabuk unutuyor.

Yeni Şafak gazetesi

YAZIYA YORUM KAT