Bireysel ve Toplumsal Özgür Tercihler
“Özgürlük Şeriatın Süsü’dür”
Aristo Phronesis’te insanın doğru-yanlış ayırt edebilme yeteneğini zihinsel ve bireysel çabası ile mümkün olduğunu söyler. Kant bu yeteneği toplumsal ve çevresel şartlardan tamamen bağımsız soyut ve bireysel alana indirger ve en üst düzeyde bireysel iradeyi esas alır.
Bu düşünce tarzı, tarih boyunca toplumsallığı önceleyen Sosyalist akımla bireyi önceleyen Liberal akımın çatışmasında Sosyalizmin deterministik kalıplara yönelen, insanı sürü gören anlayışa karşı çıkış olarak başlar. Ama bu aşırı bireyselleşme ve nihayetinde insan nefsinin tatmini ve çıkar çatışmalarının oluşturduğu diyalektik rekabet ortamında kapitalizmin temel zihin yapısının oluşumuna da neden olur.
Sosyalist düşüncenin yaklaşımındaki insan iradesinin sadece tarihsel, çevresel ve sosyal koşullardan ibaret olduğu yaklaşımı gerçekte geniş toplumsal kitle için geçerli bir yorumlamadır. Ama bu faktörlerin ezici etkisinden sıyrılmış kişilerin toplumu ıslah etme çabaları, olmadı kendi oluşturduğu dinamik topluluğu bu geniş kitlenin totaliterleştiği oranda “Hicret” ile berat ettirmesi Elçiler tarihinde büyük toplumsal değişimlerin temel dinamiğidir. Kısacası tarihi sıra dışı, etkin iradeye sahip, bireysel kişiliklerini tamamlamış ve çevreye göre şekillenen değil, çevreyi etkileyip şekillendirenler yazacaktır.
Biz, İslam tarihinde üst sosyal (elit) imkânlar içerisinde olduğu halde, tercihini mustaz’aflardan yana koyan Musab b. Umeyr gibileri okuruz. Ya da yetenekleri ile kendine çok çok kazanç sağlayacak ticari zekâsı ile gelirini arttıran ama bunu nefsine değil yine mustaz’aflara adayan Ebu Bekir gibileri okuruz.
Kuşkusuz toplumsal şartlardan etkilenmeyecek iradeye sahip ama bunu yine toplumların ıslahı için harcayan bu şahsiyetler, modern dünyanın kapitalist ve Sosyalist sınıflamasından çok farklı bir tablo çiziyor bize.
İnsanlar tercihlerinde nasıl bir yol çizerler?
Öncelikle tercih insanda ayırt edici bir meziyettir.
“İnsan yaratılışı kerem ve fazilet yönünden yaratıkların ekserisin den üstündür” 17 İsra 70
Buna karşılık insanların çoğu, etkin yönlendirici olmaktan uzak, tercihlerinde bulundukları topluluğa uygun hareket ederler. Bulundukları topluluğa ve onun hiyerarşik yapısına güvenleri onların birçok meseleyi enine boyuna tahlil etmelerine gerek duyurmaz. Bu tip insanlar ana yapısı ile ana çizgisini tasdik ettiği yapılanmanın zaaf ve hatalarını düzeltme yönüne gidecek bir katılım ve irade örneği sunamazlar. Sorumluluk açısından gücü yetmediği alanlardaki mazeretleri zihni yapılarının yetmediği nedeni ile bir dereceye kadar mutedil yaklaşılması gereken bu kişileri daha aktif, katılımcı ve iradi davranmaya yönlendirecek bilgilendirme ve ıslah çalışmaları, bu kesimin düşman ilan edilmesinden çok daha adil bir çerçevedir. Ancak ve ancak açık bir kuşatıcı hatanın, zulme dönüşen kitle yapılanmasının gözler önüne serilmesi ile körü körüne tabi olmak, topluluğun ve hiyerarşinin kutsanması, rab edinilmesi durumunda tercih çizgisinin tevhidi boyut kazandığı durumlar cephelerin de keskin ayrıldığı anlardır.
İşte tam da burada belirli öncüllerin, toplumda mele denilen önde gelenlerin, iradi yetenekleri üst safhada olanların önemli oranda tercihlerini belirlemeleri bütün toplum için katalizör (tetikleyici) olacağından önemle ve ayrıcalıkla öne alınır. Bu tip kişilerin öncelikli muhatap alınmaları, kişisel değil etkiledikleri geniş toplumsal katmanlar nedeniyledir.
“Belkıs Dedi ki: ‘Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı.’
Gerçek şu ki, bu, Süleyman'dandır ve 'Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla' başlamaktadır.
İçinde de: ‘Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslüman olarak gelin’ diye yazılmaktadır.
‘Ey önde gelenler, bu işimde bana görüş belirtin, siz şahitlik etmedikçe ben hiç bir işte kesin karar veren biri değilim.’
Dediler ki: ‘Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız. İş konusunda karar senindir, artık sen bak, neyi emredersen biz uygularız.’”
27 Neml 29-33
Ama bu öne alma, toplumsal hareketlenmede onlara elit, ayrıcalıklı, üstünlük türü bir statü sağlamaz. Toplumsal hareketlenme kitle üzerine kuruludur.
“ Kavminden, ileri gelen inkârcılar: ‘Biz seni yalnızca bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz; sana, sığ görüşlü olan en aşağılıklarımızdan başkasının uyduğunu görmüyoruz ve sizin bize bir üstünlüğünüzü de görmüyoruz. Aksine, biz sizi yalancılar sanıyoruz’ dediler.”
11 Hud 27
“Rabbim beni insanların diriltilecekleri gün küçük düşürme,
'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde.’
Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka.
O gün Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.”
26 Şuara 87-90
Tarihin belirli dönemlerinde ve adil şahitlik gerektiren, insanların tercihlerini belirlemeleri gereken durumlar karşımıza çıkar. Bireysel iradesini kullanamayan ve topluluğa tabi olarak davranan ya da belirli hiyerarşik yapılanmalara tabiiyet üzerinden tercih belirleyen kişilerle tartışma, cedel ve zıtlaşmaların pek fazla anlamı yoktur. Belki iradesini ön plana çıkarmaya yarayacak bazı nokta tespitler yapılsa da öfke ve restleşmenin anlamsızlığı açıktır. Ancak yukarıda da değinilen zalim-mazlum saflaşmasının netleştiği, kan dökmeye dönüştüğü durumlarda insanlar bulundukları toplulukla beraber değerlendirilir ve yargılanır ve en nihayetinde aktif olduğu oranda sorumluluğun boyutları da büyür.
“İnsitahominibus natura violentiaresistere: İnsan doğası gereği baskıya karşı gelir.” Tacitus
“Özgürlüğün boyutu, kişiliğin otoriteye üstünlüğü oranındadır” Benjamin Constant
İnsanın doğasında da var olan baskıya karşı hareketlenmeye katılmanın yanında, otoriter totaliter rejimlerin bir bir yıkıldığı İslam Dünyasında, bireysel ve toplumsal tercihlerin daha geniş kullanımı, bizatihi bizim ana hedeflerimizle uyuşurken, etkin ve merkezi rol almak sorumluluğumuzun tam merkezindedir.
Bireysel ve toplumsal tercihlerimizde hak ve hukuk sınırlarının genişliği, zulme bulaşıp bulaşmadığımız oranda şekillenirken, baskı ve yönlendirmelerden arındırılmış tercihlerin en üst seviyeye getirilmesi, dinamik ve sağlıklı topluluk göstergesi olarak İslam kültüründe de temel esastır.
Kimse bu tavırların şeriata aykırı olduğunu da söylemesin zira anonim İslami kaideye göre;
“Şari Özgürlüğü Süslemiştir.”
YAZIYA YORUM KAT