Bir zulüm âbidesinin yıkılmasını elbette şükürle karşılaşırız da..
Suriye’de beklenmedik sür’atle meydana geliveren bir büyük sosyal inkılab etrafında , dünyada henüz de, nasıl olduğuna dair kesin bir kanaat oluşmuşa benzemiyor.. Beşşâr Esed ki, elde mevcud eski videolarındaki kahramanlık nutuklarından birinde, ‘Korkaklar kaçarlar.. Ben korkak değilim ve asla kaçmıyacağım..’ diyormuş.. Ama, sonra öyle bir kaçtı ki, akıllara ziyan..
Kaçarken, Rusya’ya kaçırdığı milyarlar dünya medyasında tartışılıyor.. Sadece Batı dünyasının bankalarında, milyarlarca dolar hesabının olduğu o dünyanın medyasında yazılıp çiziliyor.. Hattâ bazıları, 12 milyar dolardan bile söz ediyorlar. Hanımı Esma’nın ise, ayrıca, Arjantin’de çay üretim alanlarına on milyonlarca dolar yatırım yaptığı iddiası ise, bir başka ve ilginç konu..
*
Şah da İran’dan kaçarken milyarlarca dolarla kaçmıştı.. Hattâ, 29 ton altın kaçırdığı bile resmî kişilerce dile getirilmişti.. Şah’ın ailesi, çocukları , torunları Amerika’larda ne ile yaşıyor sanılır..
*
Suriye’de gerçekleşen bu büyük sosyal inkılabın ya da ‘devrim’in liderinin henüz ismini ve liderinin ismini ve neler düşündüğünü bile dakik olarak bilen yok.. Ve son olanlar da, yakın çevresindekiler veya geçmişte az-çok irtibatı olanların anlattıkları.. Bu arada Yâsin Aktay dostumuzun Suriye’ye gidip -arapça bildiği için-, Golanî -daha doğrusu, Suriyelilerin telaffuzuyla Cûlanî- ile yaptığı görüşmenin notları ilginçti..
*
‘HTŞ’ diye bilinen grup, geçmişte başka gruplar içinde bulunmuşlar ve onlardan kopmuşlar.. O gruplardan bazılarının ‘İslam adına..’ denilerek verdikleri mücadelelerde niyetlerinin hâlis olduğu söylense bile, mücadele metodlarının İslam savaş ahlâkına uygunluğu konusunda Müslümanlar arasında bile tereddütler meydana gelmiş olduğunu unutmamak lâzım.. HTŞ’nin o gruplardan ayrılan bir kesimce oluşturulduğunu da bu vesileyle hatırlatalım.
*
Karşımıza bir anda lider durumunda çıkan sima ise, son derece ilginç.. Ebû Muhammed Golanî (veya Cûlanî) diye anılıyor.. Yani, aslen 1967’den beri İsrail rejiminin işgali altında bulunan ve Suriye’nin buğday ve su ambarı olarak bilinen Golan (Cûlan) Tepeleri ahalisinden.. (GûlanTepeleri’ni, Trump, ilk dönem ABD Başkanlığı sırasında, ‘50 yıldır işgal altında olan bu yerler artık İsrail’e aiddir..’ diyerek, başkalarının topraklarını, kendilerinin Doğu Akdeniz’deki uzantıları olan ‘sionist kanser uru’ İsrail rejimine peşkeş çektiğini de hatırlayalım. )
Ebû Muhammed el’Cûlanî’nin asıl isminin Ahmed el’Şerâ (okunuşu, Ahmed eş’Şerâ) olduğu anlaşılıyor.. Ve 40 yaşlarında gözüken bu lider, zafer kazanan devrimcilerin çılgın tavırlarını sergilemiyor.. Ağır başlı ve üstlendiği ağır yükün ne olduğunun farkında olduğunu gösteriyor. Ne diyeceğin, ne dememesi gerektiğini çok iyi ölçüp biçerek konuşuyor.. Kendisini iyi yetiştirmiş..
*
Suriye konusunda başta 1 ay sonra Amerikan Başkanlığı’na tekrar geçecek olan Trump, Suriye’deki bu sür’atli gelişmelerin arkasında Türkiye’nin olduğunu çok bilmişlik edâsı içinde, üstelik de Başkan Erdoğan’ı överek ifade ediverdi!
(Biz o kişinin, geçmişte Erdoğan’a sokak kabadayılarının ağzıyla nasıl konuştuğunu ve amma, Erdoğan’ın da Washington’daki görüşmesi sırasında, mesajını, Trump’ın önüne bırakıverdiğini , iade ettiğini ve o diplomatik nezaket tavrını da unutmadık..)
*
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bey’in de Trump’ın -Türkiye’yi över gibi yaptığı o açıklamalara balıklamasına dalmak gibi bir yanlış yapmadan-, dikkatli şekilde, ‘Trump’ın o yaklaşımı çok hatalıdır..’ demesi yeteri kadar açıktır; anlayana..(Sözün burasında, İsmet İnönü’nün, ‘Supergüç denilen devletlerle diplomasi yapmak, canavarla aynı yatağa girmek gibidir..’ şeklindeki sözünü hatırlamanın tam yeri..)
Bu konuda, Rusya lideri Putin ne diyor?
Putin’in önde gelen danışmanlarından diye anılan Alexander Dugin, geçen hafta , Suriye konusunda, Rusya tarafından yapılan ilk açıklama denilebilecek bir konuşma yaparken, ’Türkiye , Suriye’de Rusya’ya ihanet etti; İran’a ihanet etti.. Bunun karşılığını da görecektir.’ gibi tehdit kokan sözler etmişti. Putin, ise, 2024 yılının son değerlendirmeleri bâbında , evvelki gece, "NATO ülkelerinin hemen hepsi bizimle savaş halinde" dese de, "Türkiye, Suriye'de kendi güvenliğini sağlamak için elinden geleni yapıyor" diyecek kadar ölçülü de konuşuyordu..
Putin,"Haleb'e 350 muhalif savaşçı girdi, 30 bin hükümet askeri ve İran yanlısı birlikler ise, savaşmadan geri çekildi, kendi pozisyonlarını patlattı ve gitti. Benzer durum tüm Suriye'de yaşandı." derken, kendilerinin, ‘Suriye'ye 10 yıl önce terörist gruplarını yok etmek için girdiklerini’ söyleyerek, "Genel olarak hedefimize ulaştık. Esed rejimi birlikleriyle ile çatışan gruplar bile değişti. Avrupa ülkeleri ve ABD, bu gruplarla ilişki kurmak istiyor. Eğer bu gruplar terör örgütleri ise neden bunu yapmak istiyorsunuz?" diyordu.
Putin, İran'ın eskiden, kendi birliklerini Suriye'ye ulaştırma konusunda Rusya'dan yardım istediğini anlatırken, "Şimdi ise onlar (İranlılar) bu birliklerin Suriye'den çıkarılmasını bizden istedi. Hmeymim Hava Üssü’nü kullanarak 4 bin İran yanlısı savaşçıyı Tahran'a götürdük. İran yanlısı grupların bir kısmı savaşmadan Lübnan'a, diğer kısmı da Irak'a gitti." ifadelerini kullandı.
Ve, Putin, ‘Rusya’nın Suriye'de yenilgiye uğramadığını’ da belirtti.
*
Putin, Rusya'ya ailesiyle sığınan Beşşar Esed ile henüz görüşmediğini, ancak Suriye'yi terk etmesinden sonra, bölgedeki durumu Başkan Erdoğan ile sürekli olarak istişare ettiklerini de ifade ediyor ve ‘Erdoğan'ın Orta Doğu'daki tutumunu biliyoruz. (…) Türkiye'nin elbette çok uzun süredir devam eden PKK ile ilgili endişesi var. Umarım bu konuyla ilgili gerilim yaşanmaz. Kürt meselesinin ciddî bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Esed döneminde çözülemedi, şu anki Suriye yönetimi ile çözülmesi gerekiyor. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünün yanındayız. (…) Türkiye, Suriye'de kendi güvenliğini sağlamak için elinden geleni yapıyor. Mültecilerin kendi topraklarına dönüşü için de çaba sarf ediyor. Özellikle kontrol ettiği Suriye'deki topraklara geri dönüş için faaliyet gösteriyor ve bunlar da gerçekçi” ifadelerini kullanıyor ve Suriye'deki bütün silahlı güçler ile görüştüklerini belirtiyordu.
*
Evet, Suriye’de yarım asırlık bir diktatörlüğün, bir zulüm âbidesinin yıkılmasını şükürle karşılarız elbette, ama, geleceği çok dikkatli kurmak zorundayız, Müslümanlar olarak.. Çünkü, emperyalist güçler boş durmuyorlar..
Yakın geçmişte, Cezayir’de, Tunus’da, Mısır’da, Libya’da yaşanan nice büyük sosyal hareketlerden sonra, yaşanan hayal kırıklıkları tekrar yaşanmaz, inşaallah.. Ve hatırlayalım ki, Mısır’da serbest seçimle Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursî, henüz iktidarının 11. ayında, ‘pahalılığı önleyemediği’ gibi bir gerekçeyle askerî darbeyle iktidardan indirilmiş ve zindanda can vermişti..
STAR
YAZIYA YORUM KAT