Bir Zor Sınav: Diyarbakır'da Öğrenci Olmak!
Türkiye'de ilk ve orta öğretimde ilk dönem bugün bitiyor.
Güvenlik güçleriyle PKK arasında çatışmaların sürdüğü Sur'daki öğrencilerin okulları ise haftalardır kapalı. Üniversite sınavına hazırlananlar dezavantajlı olduklarını söylüyor, daha alt sınıfta olanlar ise çatışmalar dursa bile sınıf tekrarı yapmak zorunda kalacak.
Eğitim öğretim yılının ilk yarısı tamamlanıyor; ikinci dönem için ders zili 8 Şubat'ta çalacak. İkinci dönem, lise son sınıfı öğrencileri için aynı zamanda üniversite sınavı demek. Ancak, Diyarbakır’daki bazı öğrenciler tüm yaşamlarının dönüm noktası olan bu sınavlara dezavantajlı olarak girecekler.
Çatışmaların devam ettiği Sur ilçesinden göç eden ailelerin sınava girecek çocukları bölünen hayatları ve sınavlarla mücadele etmek zorunda. Daha küçük sınıflardaki öğrenciler için de durum farklı değil.
Al Jazeera Sur'dan göç eden öğrencilerle ve velileriyle konuştu. Kendi istekleriyle açık kimlikleri yayınlanmadı.
“Taksit Ödeyemedim”
Diyarbakır’da kapısının üzerinde tabela bulunmayan bir etüt merkezinin öğrencilerinden birisi de Ahmet C. Ahmet lise son sınıf öğrencisi ve üniversite sınavlarına hazırlık için bu merkeze geliyor. Ahmet, “Taksit ödeyemedim, hayırlarına tutuyorlar.” diyor.
Mesele Sur olunca ister istemez hüzün hâkim oluyor sohbetin temâsına.
“Mermiler Geliyor Sağdan Soldan”
Ahmet soruyu sorulmuş farz edip inisiyatifi eline alarak anlatmaya başlıyor:
“Sur’da değil okula gitmek kalmak bile mümkün değildi. Tüm aile çıktık. Mermiler geliyor sağdan soldan, babam, ‘Bu böyle olmaz.’ diyerek daha ilk günden çıkardı bizi. Okuluma gitmemi de istemedi. Sonra okulun öğrencilerini taşıdılar ama ben yine gitmedim. Nasılsa sınavlara hazırlanıyorum, durumumuzu anlarlar sanırım.”.
“Maddî anlamda çok sıkıştık. Bu etüt merkezine düzenli taksitlerimi ödüyordum ama artık durumum yok. Onlar da anlayış gösterdiler. Para almıyorlar, ben de geliyorum ama vallahi kafa dağıtmak için, birilerini görür açılırım diye. YGS’yi düşünecek hâlim falan yok. Notlarım iyi, derslerim iyi, hayallerim var ama düşününce eskisi kadar istemiyorum sanki. Öyle bıraktım kendimi, bakalım ne olacak, nereye varacak?”.
“Yeter ki Bu Lânet Yerden Uzaklaşayım”
Serhat L. de sınavlara hazırlanıyor. Ailesiyle birlikte zorunlu olarak Bağlar ilçesinde tuttukları küçük bir eve taşınmışlar. Sur’daki çatışmalarda bir arkadaşı yaralanmış, başka bir arkadaşı da okulu bırakıp ortadan kaybolmuş. “Bence YDG-H’de.” diyerek arkadaşının kaybolmasına ilişkin tahmin yürütüyor.
Zor zamanlar geçirdiklerini ve zor koşullarda yaşamaya çalıştıklarını belirterek, kendilerine pozitif ayrımcılık yapılmasını istiyor.
“Sur’dan çıktıktan sonra çok sıkıntı çektik. Ailenin her bireyinin kendine göre ve önemli sıkıntıları varken benim sınavımın çok bir önemi kalmıyor. Aslında bu Sur olayları başlamadan evvel bu kadar çalışmıyordum. Şimdi asıldım ve mutlaka bir yere girmek istiyorum. İki yıllık, dört yıllık fark etmez. Yeter ki bu lânet yerden uzaklaşayım. Artık yaşanmaz buralarda, en azından ben yaşamak istemiyorum. Normal bir günümüz olmadı. ÖSYM yetkililerinden sınava girecek Sur ilçesindekilere ek puan verilmesini istiyorum. Çünkü, batıdaki öğrencilere göre dezavantajlı giriyoruz sınava. Şu yaşadıklarımız bizim tercihimiz değil, dolayısıyla buraya ne kadar el uzatırlarsa o kadar genç kendisini kurtarmış olacak.”.
5 Bin Öğrenci Kendi Okuluna Gidemiyor!
YGS ve LYS’ye girecek öğrenciler pek çok sıkıntıyı göğüslemek durumunda. İlköğretim öğrencilerinin durumu daha sıkıntılı. Diyarbakır Milli Eğitim Müdürlüğü verilerine göre, Sur’da yaşananlardan dolayı beş binin üzerinde öğrenci iki aydan beri kendi okuluna gitmiyor. Bu durumdaki öğrenciler başka okullarda misafir öğrenci statüsü ile eğitimlerine devam edebiliyorlar. Böyle olmasına karşın pek çok ebeveyn çocuklarını okula göndermiyor.
“Sağ Olsun, Cahil Kalsın”
“Sağ olsun, cahil kalsın.”. Bu ifade S. Ş’ye ait. Telaşla çıktıkları Sur’da yaşadıkları henüz çok taze ve çocuklarını dışarı bırakmaktan korkuyor. Bu nedenle, taşındıkları eve aldığı ilk eşya televizyon. “Çocukları evde tutmak için televizyon şart.” diyor.
“Üç çocuğum var. Hüseyin 4. Sınıf öğrencisi ve Süleyman Nazif İlköğretim Okulu’na gidiyordu, okulu yakıldı. Mehmet 7. Sınıf öğrencisi, Yavuz Selim İlköğretim Okulu'na gidiyordu, okulu yakıldı. İlayda daha yeni başladı okula. Eşim inşaat işçisi. Kurban Bayramı’ndan beri dışarıdayız. Yangın çıkmış gibi evimizden hiçbir şey alamadan çıktık. Korkudan yanımıza bir şey almak dahi aklımıza gelmedi. Önce akrabalarımızda kaldık, sonra ev kiraladık 350 liraya. Bir kilim, bir elektrikli ısıtıcı, bir de televizyonumuz var. Çamaşırları yeniden elde yıkıyorum, evimde makinem vardı ama burada leğenim var. Benim okumam yazmam yok. Evlatlarımın okumasını çok istedim. Her şeyimizden kısarız ama okullarından asla. Böyle iken bile gitmelerini istemiyorum. Bağlar’da da patlama oluyor, olaylar çıkıyor. Şimdi nasıl göndereyim okula? Yeter ki sağ olsunlar, câhil kalsalar da gam değil.”
“Kimse Ölmesin Diye Duâ Ediyorum”
Mehmet yeni geldikleri evlerini sevmiyor. Mahallelerini de. Okula gitmeyi ise istemiyor. Ancak evlerine dönebilirlerse gidecek:
“Olaylar çıktı evimizin orada. Çatışma çıktı. Bombaları patlattılar. Okula gitmedim önce. Sonra hiç gitmedim. Çıktık evimizden, buraya geldik. Burada da olay çıkıyor. Evimize dönersek gideceğim okula. Başka okula gitmek istemiyorum. İnsanlar ölmesin diye duâ ediyorum.”
“Okul Güzel, Gitmeyi İstiyorum”
İlayda okula başlar başlamaz olaylar da başlamış. Devam edememiş. Aklında sadece öğrendiği E harfi var.
“Çantam eski evimizde kaldı. İçinde defterlerim, bir de kitabım var. Okul güzel, gitmeyi istiyorum. E harfini öğrendim. Sonra gidemedim olaylar yüzünden. Arkadaşlarım da orada kaldı.”.
“Küçük Kızım Sürekli Ağlıyor”
M. Ş, Sur’u terk edip bir süre akrabalarının yanında kaldıktan sonra Şehitlik mahallesine yerleşmiş. Beş çocuğu var ve dördü öğrenci. Evlerinden çıkarken sadece kimliklerini almış, çocuklarını okula kaydetmek için. Ancak bunun için acele etmiyor.
“Kırk gündür evimizden uzağız. Bir süre annemlerde kaldık. Sonra burayı kiraladık. Akrabalar birkaç kilim ve battaniye verdiler. Çünkü, çıkarken hiçbir şey alamadık. Kimliklerimizi aldık, çocukları gittiğimiz yerde okula kaydedelim diye. Daha muhtara bile gitmedik. Bir çocuğum lise öğrencisi, diğerleri 7, 8 ve birinci sınıfa gidiyorlardı. Şimdi bakıyoruz burada da sıkıntı var. Özellikle akşam olduğunda silah sesleri geliyor. Küçük kızım sürekli ağlıyor. Çok korkuyor. Tuvalete bile tek gitmek istemiyor artık. Böyle olunca insan yanından ayıramıyor evlatlarını. Misafir olarak okula göndermeyi düşünüyorum, bir yandan da korkuyorum başlarına bir şey gelirse diye.”.
“Diyarbakırlı Demeyecekler Artık, Terörist Diyecekler”
M. Ş. Diyarbakır’dan çıkıp çocukları ile birlikte batı illerinde yaşamak istiyor. Korkusu kendilerine “terörist” denilmesi.
“Evim varken kirâm yoktu. Şimdi evim yok, kirâm var ve hiçbir şeyimiz yok. Çocukların üst başı bile yok. Nasıl yapacağım, nasıl dışarıya, okula göndereceğim, bilmiyorum. Bu olaylar nedeniyle gücümüz yetse çıkıp gitmek isterdim, ama eşim çalışmıyor ve gücümüz de elvermez. Hem gitsek, bize Diyarbakırlı demeyecekler artık, terörist diyecekler, bu da çok zoruma gidiyor.”.
“Okula Gitmeyen Öğrencilerin Sayısı 40-50 Bin”
Sıkıntı salt Diyarbakır’da değil, Eğitim-Bir-Sen Sendikası Diyarbakır Şube Başkanı Yunus Memiş’e göre bütün bölgede ailelerin olaylar karşısında gösterdikleri tavır benzer ve bu tavra göre olaylar durulana kadar çocuklarını okula göndermeyi düşünmüyorlar. Memiş’in tahminine göre, bölgede böyle okula gitmeyen öğrencilerin sayısı 40 ile 50 bin arasında.
Al Jazeera
HABERE YORUM KAT