“Bir ümmetten ulus yaratmak!”
Bu ifade bana ait değil, onun için tırnak içine aldım.. Bu ifade Kemalist bir jargon.. Bunu CHP’liler sıkça kullanır.. Bakın bu konu şu günlerde nasıl bir tartışmaya sebep oldu..
İslâm paydasında buluşan insanların ortak ve belirleyici bir kimlik etrafında oluşturdukları din birliğine ümmet diyoruz..
Osmanlı padişahları, Türklerin hakanı, Müslümanların halifesi, Arabın ve Acemin padişahı, Doğu Roma Bizans’ın imparatoru ve diğer halkların sultanı idi..
Türkiye kurulurkenki ulusçuluğun dayandığı topluluk İslâm Milleti idi. Millet çıplak bir din birliğini, ümmet ise örgütlü, hiyerarşik, temsili bir yapıyı ifade ediyordu.. Onun için Anasırı İslâmiye’nin tümü “Türk” sayılmıştır. Gayrimüslimler “azınlık” olarak kabul edilmiştir.. Yani Türk ulusçuluğunun üssül esası “İslâm”dır.
Vecdi Gönül aslında “malumu ilam” mahiyetinde şeyler söylüyor.. Resmi ideoloji ve mer’i yasalar açısından durum bu..
Tenkil, te’dip, tehcir yasaları hâlâ gündemde.
Mübadele de dahil, bunlar Kemalist ulusçuluğun, Türkleştirme operasyonunun sonucu idi.
Bunu Kemalistler söyleyince normal de, Vecdi Gönül söyleyince farklı anlaşılıyor tabiî..
Tabiî Türkiye bugün ne kadar milli bir devlet?!. Bu düşünce doğru ise, mesela Arapları, Kürtleri, Arnavutları, Boşnakları, Çerkezleri, Gürcüleri vs. de gönderseydik geriye kim kalırdı.. Çingeneleri de mi göndermeliydik yoksa? Demirel’e göre başörtülüler de Suudi Arabistan’a gitsin. “Komünistler Moskova’ya” diye sokağa dökülmedi mi bir zamanlar insanlar! Hem “Türk aleminin en büyük düşmanı Komünistliktir, her görüldüğü yerde ezilmelidir” diye meydanlara levhalar dikmedik mi? İyi, Komünistler de gitsin. Ülke bir avuç Kemalist ve Beyaz Türk’e kalır o zaman. Zulmedecek ahali bile kalmaz geriye!
Türkler Kürtleri, Sağcılar Solcuları, Sünniler Alevileri ya da tersi. Biz Maraş’ı, Çorum’u, Sivas’ı, Başbağlar’ı bu tartışmalara kurban etmedik mi?
Belki Türkiye onlarla daha güçlü olurdu.. Daha büyük olurdu.. Bunu da düşünmek gerek.
Mesela ben iddia ediyorum, eğer Türkiye’de Gürcü, Çerkez, Arnavut filolojisi olsaydı, Gürcüler Gürcüce, Arnavutlar Arnavutça bilselerdi, Türkiye bugün bölgede çok daha güçlü bir devlet olurdu..
Vecdi Gönül diyor ki: “Ben İzmir Ticaret Odası’nda da bir dönem görev almıştım. Bu odanın kurucuları arasında bir tek Müslüman yoktu ve tamamı Levantenlerden müteşekkildi. Cumhuriyetin kuruluş öncesi de Ankara’da Ermenilere, Rumlara, Musevilere ve Müslümanlar’a ait dört mahalle bulunurdu. Ege’de verimli topraklar azınlıkların elindeydi. Şimdi ‘nation building’ yani ulus oluşturma sürecinde en önemli adım mübadele olmuştur. Düşünün Ege’de Rumlar devam etseydi veya Türkiye’nin pekçok yerinde Ermeniler devam etseydi, bugün acaba böyle milli bir devlet olabilir miydik? Bugün dahi Güneydoğu'da verilen mücadeleye tehcir sebebiyle kendini mağdur sayanların katkısını hep biliyoruz. Çağdaş, medeni ve aydınlanmış insanların ülkesi olabilmemizde Cumhuriyetin başlangıçtaki prensipler, en önemli prensiplerdir.”
Eminim sözünün nerelere uzandığını hiç düşünmeden 10 Kasım’ın manevi baskısı altında konuşup gitmiştir.. Ama Genç Siviller bunu atlamadı ve hesap soruyorlar..
Hayır hayır, bir imparatorluğun bakiyesi üzerinde oturan insanlar ötekileri sırtında, kurtulunması gereken bir kambur ve yük gibi görmemeli.. Bu İttihat Terakki zihniyetinden kurtulmalıyız.. Bunu bir zenginlik, bir şans olarak görmek daha doğru bir şey. Hepimiz Adem’in çocuklarıyız. Bu topraklar da Hz. Adem’in, Hz. Nuh’un, Hz. İbrahim’in yaşadığı topraklar.
Kaldı ki, biz hiçbirimiz doğduğumuz toprağı kendimiz seçmedik, doğduğumuz anne babayı ve zamanı biz seçmedik..
Büyük Britanya hayali kuranlar, Büyük Fransa’yı hayal edenler, eski sömürgelerini bile dışlamıyorlar bu gün.. Amerika’nın şansı bu çoğulculuk, bu farklılıklara rağmen barış içinde bir arada yaşama ideali değil mi?
Ari Rus ırkını yüceltmek için o zaman herhalde Putin’in, Tatarlara, Gürcülere, Abhazlara, Çeçenlere filan yol vermesi gerek.. Rusya Balkanlar’ı da Kafkaslar’ı da hiçbir zaman bırakmak istemeyecektir.. Bu halkları da.. Geçmişte yaşanan sürgünler, tehcir ve tedip, tenkil operasyonları ise bugün Rusya’nın yüz karasıdır.. Tunceli yasalarını bu gün hâlâ savunmak mümkün mü? Bugün Türkiye’nin yaşadığı sorunların arkasında bu tehcir ve mecburi iskan yasaları yok mu?
Birilerinin acıları, bir başkalarının mutluluğu olmamalı.. Çünkü, acılar paylaşıldıkça azalır ve mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır. Bunun aksi düşünceler bizi bütün sınır komşuları ile sorunlu hale getirir.. “Herkes bana düşman” paranoyasına götürür bizi..
Giden halkların acı tarihleri bugün hâlâ ülkemizin başında değil mi?
Bu yol bizi yalnızlaştırır.. Küçültür.. Dışlarken aynı zamanda dışlanırız.. Bu yol siyasi intihardır.. Denenmiş ve sonuçları görülmüştür.. Bu sonuç, Türkiye’nin kazanımları değil, kayıpları ile ilgilidir.. Türkiye’nin acılarla yoğrulan derin gerçeği burada gizlidir..
Zulm ile abad olunmaz.
Kaldı ki, tehcir bugün sadece dini ve ahlaki açıdan değil, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler çerçevesinde bir suç..
Bulgarların Türklere yaptığı doğru mu idi mesela? Asla. O zaman başkaları yapınca yanlış oluyorsa, bunu bizim hiç yapmamamız gerekiyor. Ari Irk tartışmaları bizi Faşizme ve Siyonizme götürür..
İlginçtir, bu açıklamadan hemen sonra, 15 Kasım günü (yarın) İstanbul’da Malzum-Der’in Berr Otel’de 2 gün sürecek “Dini ve Etnik Ayırımcılık Sempezyumu” başlıyor..
Seçim öncesi ve Güneydoğu sorununun, Kürt ve terör konusunun tartışıldığı bir zamanda bu açıklamanın, 10 Kasım’ın manevi baskısı ile söylenmiş sözler olduğunu düşünüyorum..
Sanıyorum bu konu, biraz da “Obama gibi başlayıp Bush olmak” tartışmasının da odağındaki bir konu olsa gerek.. Bu işler zor işler. Hani bazen politikacılar “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” hesabı içine girince, bir açmazla karşılaşıyor.. Sivillerin hoşuna giden, siyasilerin hoşuna gitmiyor, askerin hoşuna giden Genç Siviller’i üzüyor.. Bizim siyasiler ise yüzünü kime döneceğini şaşırıyor sanki bazen. Oysa vekalet ettikleri halka dönmeleri, Hakk’a dönmeleri gerek.. Dün Genelkurmay Başkanı’nın önünde durması için MSB’nın yanında duran siviller, bugün bu açıklamada Vecdi Gönül’ün tam karşısında yer alıyorlar..
Türkiye derin ve sancılı bir süreçten geçiyor. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak..
Türkiye’de de, dünyada da 19.YY sonrası oluşan kavram ve kurumlarla geleceğin dünyasını inşa etmek mümkün olmadığı gibi, bildik, tek parti döneminin ulus devlet jargonu ile de toplumsal talepleri karşılamak mümkün değildir.. Selam ve dua ile.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT