“Bir Sporcu Olmanın Çoook Ötesinde Muhammed Ali”
Selahaddin E. Çakırgil, merhûm Muhammed Ali hakkında değerlendirmelerde bulunuyor, “Zafere susamış yüz milyonlar, onun zaferlerini İslâm’ın zaferi gibi görüyorlardı.” diyor.
Selahaddin E. Çakırgil, bugünkü yazısında Muhammed Ali'yi anıyor:
İki gün önce, hastaneye kaldırıldığı bildirilmişti. Yıllardır, Parkinson hastasıydı. Dün sabahın erken saatlerinde hayata vedâ ettiği haberi ulaştı.
O, bizim gençlik yıllarımızın rüyalarını süsleyen müthiş bir isimdi.
***
Bu satırların sahibi, boksa -vahşi bir spor olduğuna inandığından- hiç ilgi duymayan birisiydi; hâlen de öyle... Bu sporun tehlikelerinin geliştirilen kurallarla büyük çapta azaltıldığı söylense bile, hâlâ da vahşidir ve ringlerde ağır sakatlanmalar ve ölümler olmaktadır.
***
Böyle bir spora ilk ilgi duyuşum, 1964-Roma Olimpiyatları’nda olmuştu. Çünkü, B. Amerika’dan gelen Cassius Clay adında 22 yaşında, çikolata renkli, sevimli bir sporcu, o olimpiyatlarda ağır siklet boks şampiyonu olduktan sonra... Etrafını kuşatan medyacılara müthiş bir açıklama yapıyordu:
‘Benim adım artık Cassius Clay değil, Muhammed Ali... Ben Müslümanım! Şampiyonluğumu inancıma borçluyum...’.
***
Bu açıklama, sadece dünya spor çevrelerinde değil, bütün dünyada ilgi uyandırıyordu. Ama genç Muhammed Ali o kadar sempatik idi ki, ona eski dindaşları bile kızamıyordu. O, bir bakıma, sadece boksa değil, İslâm’a da ilgiyi uyandırıyor ve adetâ ikinci bir Malkolm X/Mâlik eş-Şabaz olarak sivriliyordu.
(...)