1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Bir Rozetten Terörist Çıkaran Yasa Nasıl Yapıldı?
Bir Rozetten Terörist Çıkaran Yasa Nasıl Yapıldı?

Bir Rozetten Terörist Çıkaran Yasa Nasıl Yapıldı?

Şİmdiki kördöğüm 2005 yılındaki TMK ile ilgili taslaklarda saklı. 7 yıl önce Ankara'da gazetecileri toplayan İlker Başbuğ, süreci şu sözler ile başlatıyor:

20 Haziran 2012 Çarşamba 06:49A+A-

ALİ AKKUŞ, herkesi istenildiğinde bir silahlı örgüte üye ilan etme sürecini başlatan TMK (Terörle Mücadele Kanunu)nun geçmişini analiz ediyor:

TMK (Terörle Mücadele Kanunu) ile Tarih 19 Temmuz 2005, AK Parti iktidarının henüz ilk dönemi. Hükümet, AB ile uyum sürecinde önemli reformlara imza atmaya çalışıyordu. PKK'nın aniden başlayan saldırılarıyla, Güneydoğu'dan şehit haberleri gelmeye başlamıştı.

Canlı yayın araçlarını cami avlularına konuşlandıran televizyon kanallarının verdiği haberler, sivil siyaseti hedef almış vaziyetteydi. Böyle bir atmosferde Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, bir grup gazeteciyi Karargâh'a çağırarak, 'TSK'nın terörle mücadelede ek önlemler istediğini' duyurdu. Karargâh'taki toplantıda, 'yasaklanmış bir örgütün renklerini taşıyan rozeti bile suç olarak değerlendiren' Başbuğ'un çıkışından sonra hükümet, itirazlara rağmen TMK ile ilgili değişim sürecini başlattı. Zaman'ın "TMK taslağında yer alan tedbirler sıkıyönetim dönemini hatırlatıyor" diyerek yaptığı ikaz dolu manşetler, hukuk dışı taleplerin sadece sınırını daraltmaya yetti. Medyanın bir bölümü tarafından halka 'AB tipi terör yasası' diye pazarlanan düzenlemeyle gelen cezalar, bugün yaşadığımız sıkıntıların temelini teşkil ediyor. Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un, daha geçen hafta 'örgüte mensup olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme' gerekçesi ile cezalandırılması bu düzenlemeden kaynaklanıyor. Üniversite öğrencilerinin 'Pankart açtı, yumurta attı, puşi taktı' gerekçesiyle medyatikleştirilen davalarının arkasında Başbuğ'un talebi ile yapılan düzenlemeler var.

İtirazlara rağmen yapılan hukuki düzenlemelerin, gelecekte istenmeyen sonuçlar doğuracağının en büyük göstergesi 2005 yılındaki TMK ile ilgili taslaklarda saklı. 7 yıl önce Ankara'da gazetecileri toplayan İlker Başbuğ, süreci şu sözler ile başlatıyor: "Terörle Mücadele Kanunu gözden geçirilmeli, ihtiyaca cevap verecek hale getirilmelidir. Batı ülkelerinde olanlar olsun, yeter. Örneğin; İngiltere'de yasaklanmış bir örgütün renklerini taşıyan bir rozet bile takamazsınız. Teröristin resmi veya sesi, radyo ve televizyonlardan verilemez. İngiltere'de polisin yetkilerinin artırılması düşünülmektedir. Ülkemiz, terörü öven, onu yücelten yayınlarla dolu. Terör örgütünü öven kitaplar ise raflarda yer almakta ve rahatlıkla satılabilmektedir. Örgütün propagandasını yapan kuruluşlar, kişiler ve sivil toplum örgütleriyle mücadele edilmelidir. Örgütün sahip olduğu veya örgütün mesajlarını yayan yandaş medyanın rahatça yayın yapmasını ve dağıtılmasını önleyecek tedbirler alınmalıdır. Bölücü terör örgütü yanında, irticai ve yıkıcı bölücü diğer örgütler de gözden ırak tutulmamalı. Hukukun yetersiz olduğu yerlerde etik ve ulusal değerler vardır."

İlk okunuşta terörle mücadele adına normal bir konuşma olarak görülebilecek bu ifadelerde yer alan her cümle, kısa süre sonra Türkiye demokrasisini yok edecek bir düzenleme olarak karşımıza çıkıyor. Konuşmadan üç gün sonra... Hürriyet Gazetesi, 'AB tipi terör yasası' başlığı ile yeni bir düzenleme yapılacağını haber veriyordu çünkü. Haberde, 'askerin yeni anti-terör yasası talebi üzerine Adalet Bakanlığı'nın bir komisyon görevlendirdiği; İngiltere, İspanya, İtalya ve Fransa'daki örneklerden yararlanarak hem insan haklarına uygun hem de terörle etkin mücadeleye izin veren bir tasarı hazırlayacağı' duyuruluyor. Komisyon'da Milli Savunma ve İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere Genelkurmay, MİT, Jandarma, Emniyet, Yargıtay, Yargıtay Başsavcılığı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı temsilcileri ile bazı akademisyenlerin yer alacağı belirtiliyor. Prof. Feridun Yenisey'in başkanlığında çalışan komisyon, yeni TMK için 'Alternatif 1-2' diye taslaklar hazırlıyor.

Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan, 'genişletilmiş terör' tanımıyla herkesi potansiyel terör suçlusu yapacak nitelikteki taslakta istenenlerden bazıları şöyleydi: "Güvenlik güçleri terör suçlarının işleneceği hususunda ağır ve yakın bir tehlikenin bulunması halinde şüpheli gördükleri kişilerin seyahat özgürlüklerine, bir meslek veya sanatla uğraşmalarına, belli bir yerleşim yerinde bulunmalarına, haberleşme olanaklarına kısıtlama getirebilecek. Şüpheli görülen kişiler hakkında alınacak tedbirlerin bir kısmına hâkim kararı olmadan idari bir kararla vali, kaymakam ya da güvenlik birimlerinin yetkilileri tarafından başvurulabilecek. Vali, kaymakam, emniyet müdürü, jandarma komutanı gibi merciler istihbarat bilgilerine dayanarak ileride suç işleyebilir düşüncesiyle şüpheli gördükleri kişilerin kişi hak ve özgürlüklerini kısıtlayabilecekler."

Özal'ın kaldırdığı 141, 142 ve 163. maddeleri geri getirecek nitelikteki çalışmada 'örgüt mensubu olmasa bile örgüt adına suç işleyenlerin terör eyleminden cezalandırılması' isteniyor. 'Suçu ve suçluyu övene 2 yıla kadar hapis' cezası da getiriliyordu. Bugün ceza alan bazı üniversite öğrencileri ile gündeme gelen tartışmaların temeli de burada atılıyor. Şu anda TMK'nın 7. maddesini oluşturan düzenlemenin taslak hali şöyle: "Örgütün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretleri taşıyanlar, toplantı ve gösterilerde kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini kısmen ya da tamamen kapatanlar, örgütün amacına yönelik afiş, pankart, döviz, resim taşıyanlar ve bu nitelikte slogan söyleyenler ile örgüte üye kazandırmaya yönelik faaliyetlerde bulunanların da 6 aydan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor. Bu suçlar; dernek, vakıf, siyasi parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğretim kurumlarında veya öğretim yurtlarında veya bunların eklentilerinde yapılırsa bu fıkradaki cezaların 2 katı uygulanacak."

Zaman Gazetesi, uzmanlardan gelen itirazları bugün olduğu gibi o günlerde de manşetlerine taşıyor. Ceza Yasası'nı daha yeni yapan bir ülkenin, terörle mücadele adına ek tedbirler alması hukukçuları ayağa kaldırıyor tabii. TCK'nın mimarlarından olan Prof. Bahri Öztürk, 7 yıl önce itirazını şöyle dile getiriyor: "Terör konusunda zafiyet ortaya çıktı, diyorlar. Hiçbir zafiyet yoktur. Pankart açma, kışkırtma, propaganda suçlarına ilişkin TCK'da hüküm var." Öztürk gibi daha birçok hukukçu, bu düzenlemelerin TMK içine alınmamasını istiyor.

AB: Çok tehlikeli hükümler var

Kamuoyuna 'AB tipi terör yasası' diye sunulan düzenlemeye en büyük tepki Brüksel'den geliyor. AB Komisyonu'nun Türkiye temsilciliği, Brüksel için bir rapor hazırlayarak 'taslağın reform sürecini tehlikeye düşüreceği' uyarısında bulunuyor ve "Düzenlemenin büyük ölçüde asker tarafından hazırlandığı yönünde bir kanaat var." diyor. Medyaya yönelik ağır cezalar getirilmesine rağmen birçok gazete bu uyarıyı görmüyordu o günlerde. Sadece Zaman'ın manşetten duyurduğu AB raporunda, şu tespitler yer alıyor: "Normal olarak terör suçları örgütlü suçlardır; fakat bu taslağa göre bireysel olarak (bir kişi bile olsa) terör örgütleriyle hiçbir ilişkisi ve üyeliği olmasa bile terör suçundan cezalandırılabilecektir. Bu hükümlerle birlikte kişisel görüşlerin ifade edilmesi mahkemeler tarafından terörü hoş gösterme şeklinde yorumlanarak TMK kapsamında terör suçuna sokulabilecektir. Bu madde, temel hak ve özgürlüklere zarar verecek nitelikteki en tehlikeli hüküm olarak değerlendirilmektedir. Terör suçu işlemek için iki kişinin bir araya gelmesi yeterli görülmektedir. Normal olarak terör suçları şiddet suçlarıdır. Fakat taslakta yer verilen bazı suçlar şiddet içermeyen ifade özgürlüğüyle ilişkilidir. Böylece şiddet içermeyen fiiller de terör suçu sayılabilecektir."

AK Partili hukukçu vekillerin çok iyi bildiği Hukukçular Derneği'nin de o dönemde düzenlemeye karşı çıktığını hatırlamak gerekiyor: "Dernek olarak böyle bir değişikliğe gerek olmadığını düşünmekteyiz. Hak ve özgürlüklerin genişletmeye çalışıldığı dönemde TMK'da yasakların genişletilmesi, insan hakları alanında ciddi bir gerileme oluşturmaktadır." Benzer eleştirileri, TCK'nın yapım sürecinde de görmek mümkün. Ve bugün darbe davalarını akamete uğratacak düzenlemeleri konuşuyor Türkiye. Usulü tartışırken, meselenin esası gözden kaçırılıyor yine.

ZAMAN 

HABERE YORUM KAT