Bir 'mü'min fiziği' mümkün müdür?
Aziz kardeşim Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay'ın 'Bilimin Değeri Meselesi' (Ebabil, 2010) adlı çalışmasına ilişkin değerlendirmelerime geçen hafta başlamıştım;- devam ediyorum.
Bolay'ın kitabı, bu 'mesele'yi, esas itibariyle Henri Poincaré'nin temsil ettiği 'Konvansyonalizm ('Uylaşımcılık') ve Pierre Duhem'in temsil ettiği 'Nominalizm' (Adçılık) üzerinden ele alıyor. Geçen hafta da belirttiğim gibi Henri Poincaré'nin temsil ettiği Konvansiyonalizmin temelkoyucu tezi, bilimsel problemlerin sadece deney verileriyle çözmenin mümkün olmayışı ve ancak deneylerle birlikte 'çözüme imkân veren bazı konvansiyonları kabul etmekle halledilebilir' oluşlarıdır. Duhem'in temsil ettiği Nominalizmi ise bir fizik teorisinin bir açıklama (explication) olmadığı, fizik yasalarınınsa sembolik ilişkiler, dolayısıyla da; ne doğru ne de yanlış, ama yaklaşık (fr.'approché H.Y.) ve tahmine dayalı oldukları görüşüne dayanır. Bolay, 'Duhem, fizik kanunlarının yaklaşık olduklarını iddia ederek, bunların doğru ve yanlış olduğu belli olmayan itibarlara dayandığını ileri sürmekle ilmî olgunun ve zihnin, dolayısıyla da ilmin değerini küçültmüş, ilmî bilginin itibarını zedelemiş olarak kabul edilmiştir,' diyordu.
Bolay'ın hocası rahmetli Ord. Prof. Hilmi Ziya Ülken de bu kanıdadır. Ülken, 'Bilim Felsefesi'nde Duhem'in bu 'şüpheci görüş[leri]'inin, Poincaré'nin Konvansiyonalizmi'nden 'daha aşırı olduğu için gerek ilim gerek felsefede iyi karşılanmamış [...]' olduğunu bildiriyor. [Geçerken belirteyim: Ülken Hoca, Duhem'i 'Nominalist' değil 'Elverişçi' (Commodiste) diye nitelemeyi tercih etmektedir.]
Burada asıl mesele, Duhem'in bu şüpheci yaklaşımının, Bolay'ın deyişiyle, bizi, bilimin 'hakikat hakkında bir şey öğretmeyecek' bir sonuca taşıyıp taşımadığıdır. Bolay, 1904 yılında Duhem'i ağır şekilde eleştiren Abel Rey'in, onun (Duhem'in 'tam bir bilimsel şüphecilik anlayışı içinde', felsefesini bir 'mü'min kişinin bilimsel felsefesi ol[arak]' inşa ettiğini öne sürmüştür. Bolay, Duhem'in Rey'e verdiği cevabı alıntılıyor;- şöyle:
'Şüphesiz ben, bütün kalbimle Tanrı'nın bize vahyettiği hakikatlara (aux vérités) ve Kilisesi vasıtasıyla talim ettiği şeylere inanıyorum, ben hiçbir zaman imanımı gizlemedim ve o imanı muhafaza edeceğim, onu kalbimin derinliklerinden hissediyorum, ondan dolayı asla utanç duymuyorum, diyebilirim ki benim öğrettiğim fizik, bir mü'minin fiziğidir.'
Bolay da, Duhem'in, 'dindar olmakla birlikte, metafiziğe ve dine dayalı bir fiziğin kurulamayacağına kani' olduğunu belirtir. Doğrudur, ama 'mü'min fiziği' Duhem'in önesürdüğü gibi, metafizik ve dinsel temellere dayandırılmadan inşa edilebilir mi? Modern bilimin metafizik temelleri üzerine Newton'dan önce ve ondan sonraki teorik çalışmalar göz önüne alındığında bunun pek de mümkün olmadığı söylenebilir. Bir başka türlü söylersem, 'mü'min fiziği', metafizik temellere dayanmadan inşa edilemez. Nitekim aksi görüş içeren beyanlarına rağmen, Duhem de, son tahlilde, 'Fiziği aşan düzenli bir inanç, fizik teorinin tek varlık sebebidir' dememiş midir?
Bolay, Prof. Dr. Korkut Tuna'nın son derece enteresan bir çalışmasını da özetliyor. Prof. Tuna'nın 'Batılı Bilginin Eleştirisi Üzerine' başlığıyla yayımladığı kitaptan, Bolay hoca aracılığıyla haberdar olduğumu itiraf etmeliyim. Bolay, Tuna'nın 'bilgi sosyolojisi açısından Türkiye'de ilk kez, Batı'dan ithal etmekte olduğumuz tk boyutlu ve alternatifsiz, dayatmacı bilgi anlayışını her yönüyle eleştirdi[ğini]' bildiriyor. Tuna'nın tezlerini Bolay tarafından özetlendiği biçimiyle bu yazıya taşımak mümkün değil. Ancak şu kadarı aktarılabilir: Tuna 'yeni bir bilimsellik anlayışı' önermekte, 'bu yeni bilim anlayışı ile 'olaylar, veriler arasında doğru ve geçerli bağıntılar[ı], Türk toplumunun arayış ve çıkarları doğrultusunda kurmayı' teklif etmektedir. Bu, 'Türk toplumunun dünya içindeki konumu ve ilişkileri doğrultusundaki çıkar ve arayışlarına uygun bağıntılar' kurmakla mümkün olabilir.
Prof. Korkut Tuna'yı haklı çıkaran örnek, Türkiye'de bilim ve bilim felsefesi üzerine çalışanların, Duhem'in yaptığı gibi 'mü'min fiziği' üzerinde düşünmeyi, belirli bir pozitivist zihniyetle ya peşinen red ya da göz ardı etmiş olmalarıdır.
'Bilimin Değeri Meselesi, Bolay'ın Emile Boutroux'tan yaptığı çeviriler, Sadedin Elibol'la yaptığı mülakat ve Prof. Dr. Hayrünnnisa Bolay Belen'in 'Bilimsel Zihniyet' başlıklı ilginç makalesi ile diğer bazı 'ek'ler yer alıyor.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT