1. YAZARLAR

  2. Yıldıray Oğur

  3. Bir milliyetçi vardı, canı sıkıldı
Yıldıray Oğur

Yıldıray Oğur

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir milliyetçi vardı, canı sıkıldı

24 Mayıs 2011 Salı 11:54A+A-

Geçen hafta CNN Türk’te Devlet Bahçeli’yi izleyen bir yabancı seçimin MHP ile cemaat adlı bir parti arasında geçtiğini zannedebilirdi. O akşam cemaat mevzuunun şehvetine kapılan gazeteciler ile Bahçeli bir saatten fazla “ah şu cemaat yok mu” sohbeti yaptılar. Sohbetin bir noktasında herhalde az önceki konuşmadan cesaret alan sosyalist bir gazeteci Devlet Bahçeli’ye şu soruyu sordu: Peki neden ülkücüler Nedim Şener ve Ahmet Şık eylemlerine destek vermiyor?

“Fena fikir değil” gibi bakan Bahçeli, “12 Eylül öncesi görüş ayrılıklarının aşıldığından bahsetti, bu eylemlere desteğin yanlış anlaşılabileceğinden, henüz zamanının gelmediğinden dem vurdu.

İlginç bir andı. Ve MHP için kasetlerden daha ciddi bir soruna işaret ediyordu.

Bundan 42 yıl önce MHP bir karar verdi.

8 Şubat 1969 günü Adana’da toplanan kongrede parti Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi olan adını Milliyetçi Hareket Partisi’ne çevirdi. Aynı kongrede partinin amblemi üç hilal, gençlik kollarının amblemi hilal ve bozkurt olarak belirlendi. “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı Kadar Müslüman” formülünü bulan Türkeş sert tartışmaların ardından parti içindeki, Nihat Atsız çizgisindeki laik Türkçülüğü tasfiye etti.

Partinin bu hâli 1969’da ancak yüzde 3,0 oy alabildi. 1973 seçimlerinde de bu oy oranı yüzde 3,4’e çıkabildi.

1974’te solcu Ecevit iktidarı ve yükselen devrimci dalgaya karşı komünizmle mücadele bayrağını ele geçiren MHP, hızla taban buldu, gençliği örgütledi, AP’den ve MSP’den Orta Anadolu’da oy çaldı. 1977 yılındaki seçimlerde oy oranını ikiye katlayıp yüzde 6,5’a çıkardı.

1997’de ortada bir düşman yokken Milliyetçi Çalışma Partisi sadece yüzde 2,93 oy aldı. 1991’de Refah Partisi ve IDP ile birlikte girdikleri seçimde yüzde 16’ının ne kadarı onlara ait bilinmiyor.

1995’te, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri özgürlüğüne kavuşmuş, büyük ülküsü ilk kez hayal olarak çıkmışken bile nüfus artışıyla sayısı artan ama oranı değişmeyen tabanı kımıldamadı MHP’nin: Yüzde 8,18.

Ve 1999 seçimleri. MHP her yere “ürkek değil erkek” Devlet Bahçeli posterleri asmaktan, Bahçeli de hiç konuşmamaktan başka hiçbir şey yapmadı. Ama Öcalan’ın yakalanmasıyla yükselen milliyetçi dalga, 28 Şubat’la Fazilet Partisi’nden ürken devletçi muhafazakârlığı da önüne katarak MHP’yi tarihinin en büyük oy oranına yükseltti: Yüzde 17,98.

MHP’li koalisyon o kadar başarısız oldu ki. ANAP ve DSP yüzde beşlerin altına düşerek ödediler 2002’de bunu. MHP ise kutsal tabanına geri dönerek: Yüzde 8,35. MHP’yi taşıyan dalga çekilince geriye sarkık bıyıklılar, bozkurtlar, Asenalardan ibaret olan iç cemaat kalmıştı.

2007 seçimlerinde aralarında Hıncal Uluç’un da olduğu Kemalist ulusalcılar MHP’yi keşfetti. Ulusalcı dalganın ne içinde ne dışında kalabilen MHP, artık CHP’nin bile kesmediği hardcore Kemalistlerin, beyaz Türklerin, Egelilerin teveccühünü kazandı. 2007’de Orta Anadolu’yu AKP kaybeden MHP kıyılardan ve büyükşehirlerden aldığı oylarla yüzde 14’ü gördü.

Bu bilindik kısa tarih hatırlatması aslında şunu söylemek için: MHP’nin esas meselesi istihbarat işi gibi duran, “kaçamak” (Bir MHP’linin korkunç ifadesiyle) kasetleri değil. Esas kaçamak orada değil.

MHP’yi esas zıplatan hiçbir zaman ne dokuz ışık gibi amatör işi ideolojik denemeler ne de Başbuğları oldu.

Parmak işaretleri, sarkık bıyıkları, Ülkü Ocakları, Başbuğlar, Asenalar, Türkçülük Bayramları, Tekir Yaylalarıyla yarı tarikatvari bu parti normal şartlarda ancak kendi militanlarının üzerinde yükselen marjinal bir parti olarak kalabilirdi.

MHP’yi esas zıplatan, harekete geçiren her zaman karşısında diklenebileceği bir düşman çıkması oldu. Adındaki “hareket”e ters olarak MHP aksiyoner değil, reaksiyoner bir parti oldu hep. Ülkücülük değil, komünizm, bölücülüktü partiyi esas harekete geçiren ideolojiler.

Bugün MHP’yi harekete geçirecek hiçbir sebep ortada yok.

Ülkücülük, Orta Asya Türklerinin hayallerdeki gibi çıkmamasıyla suya düştü. Azeriler dışında kendine Türk diyen bile yok. Komünistler ortadan kayboldu, eski tüfekler bardak hatta ulusalcı adı altında daha sıkı faşist oldu.

Geriye kaldı tek bölücülük. Artık eski Genelkurmay Başkanlarının bile bu iş silahla çözülmez dediği bu sorun artık bölücülük sorunundan Kürt Sorunu’na dönüştü. Şehit cenazelerinde analar artık generallerin yakasına yapışıyor.

Türkiye de değişti. MHP’nin Orta Anadolu’daki sosyolojik tabanı eski düşlerini gerçekleştiren cemaatin Türkçe Olimpiyatları için gözyaşlarını döküyor. Dünya’ya “one minute” çeken Tayyip Erdoğan’la gideriyor “güçlü Türkiye” açlığını.

Ulusalcılıkla açılan sahaya girip at koşturmak mümkün. Ama laik bir milliyetçi partiye dönüp bütün gemileri yakma riskini de kimsenin alması mümkün değil.

Zamanın ruhu tersine dönünce, Milliyetçi hareket siyaseten hareketsiz kalınca, at, avrat silahtan ikisi gidince geriye de MHP’lilere sıkıcı Ankara’da boş zamanlar kaldı.

Bir de dalgalar ve rüzgârlar kesilince konuşarak sihrini bozmak zorunda kalan Devlet Bahçeli’nin hilal kartlarıyla çocuklarına akşama püskevit, karılarına fistan, entari getiren kocalardan oluşan Alice Harikalar Dünyası hikâyeleri...

MHP’nin esas korkması gereken şey hareketin hikâyesini anlatan belgesel kasetleri olmalı.

MHP’yi kemirecek kurdu özünde saklı çünkü...


[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum