
Bir kere ayağın kaymaya görsün, nerede duracağını asla kestiremezsin!
Karar Gazetesinin “cazsever” yazarı Mehmet Ocaktan eski günlerde İslamcı gazetelerde yöneticilik yaptığı dönemlerde yazıp çizdiklerini unutmuş, adeta Ertuğrul Özkökleşmiş!
HAKSÖZ HABER
Filistin’de yıllardır yaşanan zulüm Türkiye halkının zihninde oldukça canlı bir şekilde varlığını her daim korumaktadır. Siyasi bilince sahip Müslümanlar içinse Filistin ümmet coğrafyasının her memleketi gibi sembolik anlamlar ihtiva eder. Filistin’in ayırt edici vasfı ise zulüm ve direniş ekseninde mücadelenin uzun soluklu olmasıdır.
Uzun soluklu mücadeleler aynı zamanda hedefe ulaşmak için gerçek anlamda hayatlarını ortaya koyanlar ile işin artistliğini sevenler arasında turnusol işlevi görür. İslamcılık da bu bağlamda Filistin’den Türkiye’ye kadar uzun soluklu bir mücadele biçimi olarak varlığını sürdürüyor. Afganistan’ın ardından Filistin’den gelen güzel haberlerle ümmet kardeşliğini paylaşan herkes mutlu olurken Müslümanlar sevinip Müslümanlarla üzülme hasletini kaybedenler ise çekildikleri köşelerinden ezik ve lümpen bir üslupla konuşmaktan başka bir şey yapmıyorlar!
Mehmet Ocaktan’ın Karar’da yayımlanan “‘Kelepir’ Filistin mücahitlerinin konforu bozulmasın” başlıklı yazı tam da bahsedilen hastalıklı hale örnek olarak gösterilecek cinsten. Ocaktan, akıl dışı değerlendirmelerle Siyonist rejimle Hamas arasındaki gerginliği yazarken bir yerde sözü Türkiye’deki İslamcıların Hamas’a olan desteklerine getirerek içindeki nefreti kusuyor:
Kuşkusuz bu durum, Müslüman ülkelerdeki insanların Filistin meselesine duyarsız olduğu anlamına da gelmiyor. Mesela Türkiye’de hemen bütün kesimler, Filistin konusunda duyarlıdır ve İsrail’in kan dökücülüğüne karşı da derin bir nefret içindedir. Ancak bu çerçevede, özellikle belli İslamcı kesimlerin ‘slogan mücahitliği’nin de altını çizmek gerekiyor. Şu günlerde, Hamas’ın İsrail’e yaptığı saldırı üzerinden mücahitlik payesi kapmaya çalışan ‘kelepir mücahitler’in piyasaya döküldüğünü görünce biraz öfkeleniyorum. Gazze’de insanlar İsrail bombalarıyla hayatlarını kaybedecekler ama siz uzaktan slogan atarak ‘mücahitlik konforu’nun keyfini süreceksiniz, yok öyle bedavacılık… Yüreğiniz yetiyorsa yarından tezi yok, gidin ve katılın Filistin mücadelesine, eğer gitmeyecekseniz boşuna zihinlerimizi kirletmeyin…
Geçmişte Yeni Şafak’ın Genel Yayın Yönetmenliğini yapan Mehmet Ocaktan o günleri çabuk unutmuş olmalı ki kendisini İslamcıların samimiyetini sorgulayacak kadar üst bir makamda görüyor. Yukarıdaki cümleleri kimin yazdığını bilmesek önce aklımıza Ertuğrul Özkök gibi isimler gelir. Demek ki Ocaktan geçmişi unutup geçeli epey olmuş...
İnsanların Hamas’ın başarılı operasyonuna sevinip bu konuda kamuoyu oluşması için toplu gösteri ve eylem yapmasından daha normal ve hatta değerli ne olabilir? Bundan rahatsız olmak için nasıl bir kafaya sahip olmak lazım derseniz Ocaktan’ın yazısından devam edelim:
Maalesef Hamas’ın İsrail’e yönelik son saldırısı, Filistin meselesini çok daha can yakıcı bir noktaya taşımış bulunuyor. Evet İsrail yıllardır kan dökerek Filistin topraklarını işgal etmeye devam ediyor, sayısız BM kararını tanımıyor, uluslararası hukuku yok sayıyor.
Ancak hakkaniyetli olmak gerekirse, Hamas’ın eylemindeki yöntem ve üslubun ‘ahlaki meşruiyet’ açısından kabul edilemez olduğu da muhakkak.
Gazze Şeridi yakınlarında hafta sonu çölde düzenlenen bir elektronik müzik festivali, Hamas’ın motorlu paraşütlerle baskın düzenlemesiyle kabusa dönüştü ve 250’nin üzerinde genç hayatını kaybetti. Sivillerin hedef gösterilerek katledilmesini, öldürülen bir kadının çıplak cesedinin kamyonet kasasında gezdirilmesini hiçbir ahlaki kriterle izah etmek mümkün değildir.
Türkiye’deki İslamcılara had bildirecek kadar egoya sahip olan bir isim Hamas’a hiç acır mı? Mehmet Ocaktan, İslamcılara “oturduğunuz yerden eylem yapmak kolay gidin savaşın” diyor ancak oturduğu yerden hem hiçbir şey yapmayıp hem de Hamas’a “ahlaki” olanı öğretmeye çalışıyor! Terbiyesizliğin bu kadarını bir çocuk yapsa “yaşı küçük” der geçersiniz ama kaç yıllık gazeteci, yaşını başını almış bir insandan bahsediyoruz!
Hamas meşru sebeplerle ve meşru yöntemlerle gerçekleştirdiği eylemi hakkında yazılıp çizildi. Ocaktan bu kibirle okuyup anlamaya çalışır mı bilmiyoruz ama kendisinin göremeyecek kadar kör olduğu bazı gerçekleri başkalarından dinleyebilir belki…
"Aksa Tufanı"nın meşruiyetini tartışmak: Abesle iştigal
Muhafazakâr camiada işgal rejimine dair abartılı yorumların sonu gelsin artık!
Türkiye Ermenilerinden Seven Nişanyan, Mehmet Ocaktan’ın da örnek verdiği “rock konserinden” hareketle bazı değerlendirmelerde bulunuyor. Nişanyan’ın değerlendirmeleri meselenin rasyonel bir zeminden hareketle vicdan merkezli olarak okunabileceğini kanıtlıyor.
Özetle ahlaktan bahsedeceksek Mehmet Ocaktan’ın kibirle inşa ettiği safsatadan ibaret olan yazısının ahlaki hiçbir meşruiyeti olmadığını Nişanyan’ın sözlerinden hareketle de anlamak mümkün oluyor. Ahlaki olan zulme maruz kalan Filistinlilerin yaşadıkları zulmün birebir şahidi olmadığınız bir vasatta desteklerini gösteren insanlara nefret kusup, Gazze’dekilere ahlak dersi vermek değildir! Susup başka bir konuyu ele alsanız bile kabul ama terbiyesizliğinizi kabul edecek halimiz yok!
HABERE YORUM KAT
Bence kararsız ocaktan aynada kendini görmüş ve tarif etmiş...
Yanıtla (0) (0)Din Gerçekçileri ve Yalana Teslim Olanlar -2-
Yanıtla (0) (0)Yaprak demişken; dökülenler çürük yapraklardır, hâlâ daha aynı yerindedir çınarımız. Hadî Teâlâ'dan istikamet ve o istikamet üzere istikrar dileriz..
Hep demişimdir; devir öyle bir devir ki; meyhaneden Dudayev'ler çıkabiliyorken, müftülükten tekkeden İlahiyattan da Kafirov'lar çıkabiliyor..
Benim anladığım o ki; bu irtidat ve savrulmaların kişiden kişiye değişir çeşitli nedenleri var. Meselâ bu zevattan bazıları AKP iktidarının muhafazakar kemalist olmasına binaen ona göre rota belirliyor ve revaçta olan bu, sırtımı sağlama alayım diyerek uydum kalabalığa yapıyor. Bazısı da tam tersi, AKP düşünce ortada kalmayayım, şimdiden öbür cenahta CHP ve türevleri arasında kendime yer edineyim mantığı ile.
Hülâsa bir şekilde hepsi de neticede yıllarca İslamcı camiadan nemalandıktan sonra karşı mahalleye, laikliğe ve kemalizme iltica ediyor.
Sığ ve cahilce bulduğum bu videosunu seyrettikten sonra daha bir acıdım Dücane'ye. Ona sözüm şudur:
Sürekli devrimcilikten bahsetmişsin videoda, bilesin ki memlekette tek gerçek devrimci; kemalizme faşizm diyen İbrahim Kaypakkaya'dır. Tek gerçek türkçü; antikemalist Nihal Atsız'dır. Tek gerçek Müslüman da merhum Mustafa Sabri Efendi, Abdülhakim Arvasi ve benzerleridir.. Diğerleri sadece "Kemalist"tir. Ama yeşil kemalist ama kızıl kemalist ama morcu kemalist ama başka. Neticede sadece kemalizm dinine tabidirler. İşte sen de o kemalistlerden birisin Dücane. Vakit kaybısın..
Dünyanın gerçekleri falan diyorsun ya hani; az sayıdaki omurgalı mütefekkirlerden biri olan merhum Akıncı Beyi Salih Mirzabeyoğlu bak ne diyor:
"Büyük hayâlleri gerçeği yönlendiren ve eline geçen fırsatı yiğitçe değerlendiren din gerçekçileridir ki, onlar yalnız Allah’ın emirlerini dinlerler, senin gerçekçilik adına Amerika’nın helâ taşlarını yaladığın yerlerde, ikiz kuleleri zeminle bir edip “süper devlet” palavrasını yerle yeksan ederler.”
Levent AKINCI
Din Gerçekçileri ve Yalana Teslim Olanlar -1-
Yanıtla (0) (0)https://www.youtube.com/live/GjfVD4mkZMk?si=zVVjmJOOGxnSeUJZ
Nereden düştü ise, hiç de sevmem ama, yazar Dücane Cündioğlu'nun yeni bir videosu düştü önüme YouTube'da. Gördüğüm kadarıyla o da tastamam bir kemalist olmuş, ve belli ki diğer dönenler gibi o da yeni mahallesinden alkış almak için, istihza ve istikbar dolu bir üslupla hem de, eski mahallesine saldırmış. İpe sapa gelmez eleştiriler hezeyanlar..
Çok var böyle. Senelerce İslami camialar arasında çevre nam şöhret yapıp sonra da artık size ihtiyacım kalmadı dercesine karşı mahalleye "Kaçan". Meselâ, hiç bir vasfı olmayan ve ciddiyet fakiri olan şahsın biri, üç beş yıl önce twitter'da, kemalizmi tenkit eden meşhur bir tarihçiye fitneci diyor ve kemalistlere linç ettiriyordu. Oysa kendisi de yıllarca aynı cenah sayesinde şöhrete erişmişti. Vaktiyle bazı badireler atlatmış ve bir kısım dindar kesimin desteği ile ayakta kalabilmişti..
Keza, başındaki sarıktan da utanmadan çıkıp hızlı bir kemalist olan malum muhbir "kâhin" çıfıt..
Veya, vaktiyle yakın tarihteki Anadolu "İslam" kıyamlarını bilgi ve belgeler ışığında kitap olarak yazan malum şahıs, ki, "oğlu" olduğu sünni bir arif olan merhum dahi tekfir etmişti kendisini, şimdilerde yeni mahallesine yaranmak için yedi yirmi dört hadislere ve ulemaya ve ecdadımıza saldırıp duruyor, ve özel günlerde bilhassa, kemalizme rahmet okuyor..
Keza, bir dönemde Kafkas cihadına ve muhacirlere destek olmasıyla bilinen bir yazar, günümüzde tam bir kemalist oluvermiş. Kısa sürede de ana akım medyada tvlerde yer verilmiş kendisine. "Murad"ına ermiş yani..
Keza, geçen otuz yıl boyunca müslümanların kendisinin İslami ezgilerini inkilabi parçalarını dinlediği bir müzikçi şimdilerde on kasım paylaşımlarında da görüldüğü üzere tastamam bir kemalist olmuş, ama hâlâ daha sosyal medya hesabından vaktiyle İslami hareketler için seslendirdiği o ezgilerini paylaşmaya, yani hâlâ daha bu dinden bu ümmetten nemalanmaya bu davanın ekmeğini yemeye devam ediyor. Yahu "Kuş" kadar beyni olan bile şu trajikomik haline taaccub eder..
Daha nice ünlü islamcı -veya o kisve ile tanınıp bilinen- şahsın, yakın yıllarda kemalistleştiğini görmekteyiz.
Ve her geçen yıl da yaprak dökümü gibi devam ediyor bu irtidatlar. Belki de senelerce içlerinde ta