1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Bir 'Güce Tapınma ve Zevkperestlik Âyini': Futbol
Bir Güce Tapınma ve Zevkperestlik Âyini: Futbol

Bir 'Güce Tapınma ve Zevkperestlik Âyini': Futbol

'Mısır'da, Libya'da, Suriye'de neler neler oluyor, bakınız..' diye korkular salmak, 'diktatörlüklere, zulüm düzenlerine baş eğin..' demektir.

03 Temmuz 2012 Salı 20:00A+A-

Selahaddin E. Çakırgil; İslam dünyasını genel durumunu analiz ediyor:

Suriye'deki kanlı tablonun nasıl bir sona varacağını kestirmek zor.. Bu çetin konuya -inşaallah- bir sonraki yazıda eğilmek üzere, önce diğer müslüman coğrafyalarına bakalım..

Mısır'daki gelişmeler de, henüz işin başında bulunulsa bile, hâl-i hazırdaki durum itibariyle, ümid verici; Tunus'da da olduğu gibi.. Elbette bir sıkıntılar varsa da..

Bu sıkıntıların bir anda gidivereceğini düşünmek de esasen safdillik olur.. Unutmayalım ki, İran'da, hem de emsaline arz rastlanır bir büyük halk hareketiyle, 1979 başında, 1,5 yıl süren ve  yüzbini aşkın kurban verilerek bir İslam İnqılabı gerçekleştirildiğinde, İmam Rûhullah Khomeynî gibi karizmatik bir İslam âlimi hareketin başında olduğu halde, orada da, yeni rejim, ancak 5 senede nisbeten oturabilmişti.. Bu bakımdan, 'Mısır'da, Libya'da, Suriye'de neler neler oluyor, bakınız..' diye korkular salmak, 'diktatörlüklere, zulüm düzenlerine baş eğin..'  demektir.

Bu açıdan müslüman coğrafyalarının hiç değilse bazı noktalarında cereyan eden hadiselere bir atf-ı nazar eylemeye çalışalım..

Belki oralardaki acıları tekrar hissedebiliriz..

*

Güneydoğu Asya'da Burma/ Birmanya veya Miyanmar gibi isimlerle anılan ülkenin kuzey batısında, Bengladeş sınırındaki Arakan bölgesinde, budistlerin yıllardır sürdürdükleri sindirme çabalarına rağmen direnen fukara müslüman halk, son olarak, bir tecavüz ve cinayet hadisesine bazı müslümanların adının karışması üzerine, daha bir dayanaksız kaldılar ve budist kitlelerce yapılan saldırılar üzerine onbinlerce müslüman, Bengladeş'e ve Hindistan'ın, -halkının büyük çapta müslümanlardan oluştuğu- Assam eyaletine doğru kaçmaya çalışırken, yaşanan faciaları  düşünebiliyor muyuz?

Yani, dünyanın ilgisini çekmeyince, onların acısını hissetmiyorsak, onlara yardım eli uzatamıyorsak; İslam Milleti'nin bedeninde, bir takım temel ve ciddî rahatsızlıklar var demek değil midir?

*

Pakistan ve Afganistan da, bildiğiniz gibi..

Pakistan'da, mezheb farklılığı bahanesiyle yapılan bombalı saldırıların haramlığı konusunda,  müslümanların önde gelenleri, toplumu bir türlü etkili şekilde ikaz edemiyorlar demek ki..

Afganistan'da da durum farklı sayılmaz.. Tâlibân güçlerince veya kendilerini Tâlibân'a nisbet etmekte fayda uman güçlerce, hergün geride onlarca ölü bırakan bir ya da birçok patlama..

Bu saldırılarda sadece NATO güçleri hedef alınsa, bu anlaşılabilir ve 'NATO güçleri de çekilsin oradan, ne işleri var, o ülkede?' denilebilir, ama, bu saldırılarda NATO askerlerinden ölen 1 askere karşılık, yerli halktan can verenler 9, yani onda dokuz nisbetinde.. Ve yerli halktan can verenlerin herbirisinin ardından, bütün tarafların iddiası, aynı: Şehîd..

Yani, Hâmid Karzaî rejiminin güçleri de, Tâlibân güçleri de, yerli müslüman halktan sıradan insanların her birisi de, bu patlamalar veya saldırılarda can verdiği zaman, hep 'şehîd' diye sahipleniliyorlar, yakınlarınca veya tarafdarlarınca.. Bir din ki, müntesibleri, Allah rızası adına diye birbirlerini öldürsünler ve bütün taraflar da kendi cenazelerine şehîd diye sahib çıksın..

Burada bir büyük açmazımız ortaya çıkmıyor mu?

*

Irak ise, her zaman olduğu gibi, 3 Temmuz günü de,  sabahın erken saatlerinde, yeni güne, yine  patlamalarda başladı ve ilk belirlemelere göre, bu patlamalarda can verenlerin sayısı, 40 kişi.. Onlarcası da ağır yaralı.. Ve kurbanların herbirisi, sivil kimseler ve silahlı olmayan sağlık elemanları gibi resmî kimseler..

İran'ın tam desteğini kendi yanına çekmiş gözüken Malikî, şu anda duruma yine de hâkim gözüküyor..

Nasıl bir hâkim olmak ve hükûmet etmek ise, bu..

Mâlikî, bütün rakiblerini terörist suçlamasıyla sindirip, Muqtedâ Sadr'ı ve Târıq el'Hâşimî'yi de etkisiz duruma getirmiş ve İyâd Allavî de, yerini büyük çapta ve fiilen, Nuceyfî'ye terk etmiş ve Irak Devlet Başkanlığı makamında oturmakta olan Celal Talebanî'yi bile kendi yanına çekmiş iken.. Yani, hemen bütün muhalif unsurları kenara itmiş iken, Mâlikî'nin hükûmet ettiği ülkede hâlâ da, hergün devam eden patlamaları durduramaması, onun hükûmet etmek gücü ve bütün patlamaları, safdışı ettiği, sindirdiği rakiblerine yıkmaktaki taktiğinin üzerine daha bir soru işareti konduruyor..

*

Yemen ve Bahreyn şimdilik hiç değilse sivillerin kitleler halinde hedef seçilip öldürüldüğü manzara görüntüsünden uzaklaşmış bulunuyor.. Kürdistan coğrafyasının bazı bölümlerinde de iç kanama devam ediyor..

Siyonist İsrail rejiminin işgali altındaki Filistin'de, şimdilerde kitlevî olmasa bile, sivil halktan bir-kaç kişinin vurulmasıyla veya suikasdlerle sürdürdüğü cinayet ve zulümler de hakezâ, berdevam..

Yazının Devamı İçin Tıklayınız...


 

HABERE YORUM KAT