Bir garip ölmüş diyeler..
Ölümünün kaçıncı yıldönümü, ama hâlâ dava açılmadı..
Her gün yeni bir tanık, yeni bir iddia, yeni, bir bilgi, yeni bir belge açıklanıyor, ama dava hâlâ açılabilmiş değil..
Hemen söyleyeyim, söylenti, en tehlikeli gerçekten daha tahripkârdır..
Benim için hava hoş. Bu konular ne kadar çok konuşulur, ne kadar çok gündemde kalır ve tartışılsa, toplumsal hafızanın canlı tutulması ve toplumda darbe ve darbecilere, çeteler karşı bir bilinç oluşması açısından benim için daha iyi.
Sonuçta nasıl olsa adalet yerini bulacak..
Yargılanan Muhsin Yazıcıoğlu değil, sistem kendini yargılıyor, toplum yargıyı yargılıyor bu süreçte.
En son Hava Kuvvetlerine ait jetlerin helikopter üzerinden uçuşunu gösteren simülasyonlar gündeme geldi.
Hemen söyleyeyim. Bu işin aslını Ankaradakiler de biliyor, İsraildekiler de, Amerikadakiler de biliyor, İngilteredekiler de..
Bu iş herkesin bildiği bir sır.. Türkiye bu olayı çözemezse hiç bir olayı çözemez..
İşin için de kara gömlekliler var. Beyaz gömlekliler de cenazeyi tekbirlerle kaldırıyor..
Hava Kuvvetleri de, Jandarma da işin içinde.. Radar kayıtları da var, başka kayıtlar da. Açıklanmayan ses kayıtları, tanıklar da var..
Ergenekon-Balyoz davası gibi davalarda, detayda kalan bazı isimler de sanık sandalyesine oturtuldu, doğrudan ilgileri olmayan bir konuyla ilgili ağır suçlamalara muhatap tutuluyorlar. Bunlar da suçlu olmadıklarını isbatlamak için çırpınıp duruyorlar.
Örgüt hâlâ dışarıda büyük bir gücü elinde bulunduruyor. Onun için de kimse konuşmaya cesaret edemiyor.. Korkuyorlar bu adamlar, işin aslını anlatmaya. Konumları itibarı ile bu işleri bilecek durumdalar.
Zaten bu işler bu çevrelerde öteden beri hep yapılageldiği için kimse bunları garip karşılamıyordu.. Bu işler bu adamlara rutin işler gibi geliyordu.. Karşı çıkanların nasıl susturulduğunu da biliyorlardı. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden bir sürü örnek de vardı önlerinde.. Geçmişte yaşananları biliyorlardı..
Peki bu adamları niye sanık sandalyesine oturtmuş olabilirler.
İhtimalleri söyleyelim: Çete bunları da işe dahil ederek işi, iddiaları sulandırmak istemiş olabilirler.. Savunma cephesi, bürokratik kadrolarla desteklemek, güçlendirmek için birtakım isimleri kendileri yanlarına çekmiş olabilirler..
Bir de belli çevreler bilerek, arkaları zayıf, işin bir şekilde bir ucunda bulunan bu isimleri, sürece dahil ederek, yarın içerideki adamlarını kurtarmak gerektiğinde suçu bu zayıf halkaların üzerine yıkarak asıl adamları kurtarabilirler..
Sanki, ABD’nin kontrol dışı unsurları tasfiye operasyonunda da böyle bir plan yapılmış gibi geliyor bana. Eğer içerideki eski işbirlikçileri, söz dinler ve yeniden birlikte çalışmayı kabul ederlerse, bazı suçlar, bazı kişilerin üzerine yıkılarak bu adamlar kurtarılmak isteniyor olabilir mi?..
Benim bir tezim var, Ergenekon ve Balyoz davaları, kontrol dışı unsurlar üzerinden sürdürülüyor.. Derin çete varlığını sürdürüyor.. Ve bu işin uluslararası patronları, sistemi yeniden kurgulamaya çalışıyorlar.. Bizim çevremizdekileri de bu işe ortak etmek istiyorlar gibi sanki..
Son operasyonlarda ele geçen lav silahının Poyrazköydekilerle aynı seriden olduğu bilgisi geldi. Hep diyorum ya bu işin sağı solu yok. Bu kadroların elinin altında şeyh de var fahişe de..
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli, Ergenekonun avukatlığını üstlenirken, bu derin çetenin kontrolündeki terör örgütlerinin avukatlığını da üstlenmiş olmuyorlar mı?
Başbuğ, elinde tuttuğu boş lav silahına “boru” diyordu.. Ama o borulardan biri, geçen gün AK Parti genel merkezine bir bomba fırlattı.
Sahi bu silahların kayıtlarını kim tutuyor? Bunlar nasıl birtakım örgütlerin eline geçebiliyor? Bu konuda bir soruşturma yürütülüyor mu?
Muhsin Yazıcıoğlu suikastı aydınlatılmadan derin gerçekler ortaya çıkmayacaktır.. Nasıl çenesi ayrık-yarık biri telefonla konuşabiliyor? O gazeteci kimdi?
Bülent Arınç davası niçin hâlâ açılmadı. Kim neyi bekliyor?
Başbakanın grub toplantısında Yazıcıoğlu’na yaptığı gönderme önemli.. İçişleri Bakanlığı, MİT, Emniyet İstihbarat, Sivil havacılık, bu konuda kim ne biliyorsa söylemeli. Susanlar bu cinayete ortak sayılır. Hem zaten, haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlar değil mi? Gecikmiş adalet adalet değildir. Bunu da hatırlatalım..
Muhsin Yazıcıoğlu soğuk savaş, derin gerçekler konusunda önemli siyasi bir tanıktı. 28 Şubat’ta, “Türkiye İran olmayacaktır” diyenlere karşı; “Namlusunu halka döndüren tanka selam durmam”, “Türkiye, Suriye de olmayacaktır” diyen adam.. Allah rahmet eylesin. Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT