Bir facia etrafında, ''Kazâ ve Kader'' konularını doğru anlamak
Tevekkül ve kader anlayışına teslimiyet mümin için güzel bir sığınaktır. Ama, önce şer'an ve aklen alınması gereken tedbirleri aldıktan sonra. Eğer, bu tedbirlere başvurmadan doğrudan kader ve tevekkül'e sığınılırsa, bu 'takdir-i ilâhî'ye de bühtan olur.
Selahaddin E. Çakırgil’in yazısı:
Bartın- Amasra'da, bir taşkömürü ocağında yerin 300-350 metre altındaki Cuma akşamı meydana gelen 'Grizu gazı' patlamasında, o anda orada çalışmakta olan 110 işçiden 41'i hayatını kaybetmiş bulunuyor. Bu faciadan dolayı, sadece sevdiklerini kaybeden yüzlerce insanın değil, bundan dolayı yüreği yanan herkesin acılarını paylaşıp sabırlar dilemek, kalb hassasiyeti taşıyan her insanın tabiî davranışı olsa gerekir. Müslümanlar bu gibi durumlarda, fânî hayattan gidenlerin ebedî âleme yolculukları için hayır-dua ederler, Kur'an diliyle, 'İnnâ lillâhi ve înnâ ileyhi râcîûn.'/ Biz Allah'dan geldik, dönüşümüz de O'nadır.' derler.
Her ölüm acıdır, ama bazı ölümler daha bir acıdır. Maden ocaklarındaki ağır şartlarda, bazan 1000-1500 metre derinlikte çalışırken, hayatlarını kazanmak çabasındaki insanların orada karşılaştıkları ölümler de işte o, daha bir acı olan türdendir. (Bu satırların sahibini, -görmesi için- Almanya'da bir kömür madenine indirmişler ve 'şimdi 1000 metre derinlikteyiz' demişlerdi. O derinlikte oluşunun duygusu bile insanı bir tuhaf ediyordu.)