Bir doğa ve insan düşmanı: Planlı eskitme
Telefondan, ampule, tekstilden tasarım ürünlere... Eski ürünlerin daha uzun ömürlü, daha kaliteli, daha kullanışlı olduğunu siz de düşündünüz mü?
Esra Aydın / TRT Haber
"Bunu eskiden daha kaliteli yapıyorlardı."
Son zamanlarda bunun gibi cümleler daha sık kullanılmaya başlandı. Aldığınız pahalı ve marka bir ayakkabı yılı dolmadan patlıyor, bilgisayarınız kısa sürede ağırlaşıyor, telefonunuz sizi değişime yönlendirecek sıkıntılar çıkarıyorsa şanssız olduğunuzu düşünebilirsiniz. Ya da bir planın parçası olduğunuzu...
Bu planın adı; planlı eskitme.
Birçok sektör için geçerli olan "planlı eskitmeye" yol açan ekonomik bir model var. Ürün kalitesinin üreticiler tarafından bilinçli olarak düşürüldüğü, lineer yani doğrusal ekonomi...Kullanım süresi kısa seri üretim ürünlerin, henüz işlevini kaybetmeden tüketiciler tarafından yenileriyle değiştirildiği gözlemlenebiliyor. "Planlı eskitme" en çok elektronik ürünlerde gündeme geliyor. Türkiye’deki akıllı telefon değiştirme sıklığı oldukça kısa. Araştırmalara göre bu süre 1,7 yıl. Hatta kullanıcıların yüzde 30’u için bu süre sadece 6 ay... Bu, global bir problem. Zira araştırmalara göre Almanya’da televizyonların yüzde 60’ının henüz çalışıyorken ve bir problemi yokken değiştiriliyor.
Her ne kadar lineer ekonomi uzun yılladır kabul görmüş olsa da, doğa için sürdürülebilir değil ve doğal kaynakların bu hızda kullanımı, dünyanın geleceğini tehlikeye düşürecek boyutlara ulaştı. Yakın geçmişe kadar da insanlar kaynakların sınırlı olduğu gerçeğini akıllarına hiç getirmen, doğanın ekonomik sistemin talep ettiği tüm kaynakları, sınırsız bir şekilde sağlayabileceğine inanmayı tercih ettiler. Yapılan hesaplamalar 2021 yılında "1,7 dünya varmış" gibi tüketim yapıldığını ortaya koyuyor.
Çözümse artık 'döngüsel ekonomide' aranıyor. Bu konuda farkındalık gittikçe artıyor hatta İstanbul'da Döngüsel Ekonomi Platformları bulunuyor. Biz de lineer ve döngüsel ekonomiyi Sürdürülebilirlik ve Döngüsel Ekonomi Danışmanı Ferda Ulutaş İşevi ile konuştuk.
Teknolojiden, tekstile birçok ürünün yıllar içinde ömrü kısaldı. Üreticiler neden bu yola başvuruyor, ekonomik nedenlerle mi?
20. yüzyıl dünya genelinde ekonomik, sosyal ve politik alanlarda büyük değişimlerin olduğu, önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönem. Özellikle 2. Dünya Savaşından sonra sanayileşmenin de artmasıyla birlikte teknolojinin büyük bir hızla ilerlediğini görüyoruz. Gelişen teknoloji ile kaynaklara erişim ve kaynakların işlenmesi kolaylaştı. İnsanlarda artan zenginlikle birlikte kaynakların, malzemelerin ve ürünlerin sonsuz olduğu gibi algı yerleşmeye başladı. İşte bu yanılsama bugün tüm dünyada hakim olan doğrusal (ya da lineer) ekonominin temellerini attı ve sürekli olarak da körükledi.
Peki lineer ekonomi nedir?
Doğrusal(lineer) ekonomiyi en iyi anlatan tanım şu: “al-üret-kullan-at”. Hemen hemen tüm iş ya da kazanç modelleri daha fazla satış yapmaya ve dolayısıyla daha fazla üretip, daha fazla kaynak kullanmaya yöneliktir. Bunun olabilmesi için de tüketimin sürekli olarak teşvik edilmesi gereklidir.
İnsanların giydiği kıyafetlerin, kullandığı araba ya da eşyaların sosyal yaşamda onları tanımlayan göstergeler haline geldiğini; işlevden ziyade daha fazlasına, daha yenisine, daha teknolojik olanına sahip olma isteğinin baskın olduğunu görebiliyoruz. Ürün ömürlerinin kısalması da işte bu resmin yani doğrusal ekonomi sisteminin bir parçası. Yıllar içinde, tamir, parça değiştirme ve bakıma yönelik hizmetlerin ve bu tür olanakların azaldığını, “tamir ettireceğine yenisini al” anlayışının hakim olduğunu, bazı ürünlerde “planlı eskitme” yaklaşımının benimsendiğini görebiliyoruz. Diğer taraftan tüketicilerin de hala kullanılabilir olsa da ya da tasarlanmış ömrünün sonuna gelinmese de kullandıkları ürünleri değiştirdiğini, daha yeni, daha teknolojik olanı aldıklarını da görüyoruz. Yani bu durum genel ekonomik sistemin hem üretim hem de tüketim tarafındaki tercihlerinden kaynaklanıyor diyebiliriz.
En çok hangi ürünlerde bu durum yaşanıyor?
Burada ilk akla gelen sektör elektrikli ve elektronik eşyalar sektörü. Ürünlerin ortalama/beklenen kullanım süreleri farklı ürün gruplarına göre değişiyor. Örneğin, cep telefonları ve küçük elektrikli aletler (oyuncak, diş fırçası, vb.) için süre 1-2 yılken, kişisel bilgisayarlar için 3-4 yıl, kamera, aydınlatma ekipmanları, elektrikli süpürge ve çamaşır makinaları için 5-6 yıl, TV,mutfak aletleri ve buzdolapları için de 7-10 yıl civarında diyebiliriz.
Cep telefonları ile ilgili durum gerçekten çok çarpıcı. Örneğin bir akıllı telefon henüz 6 aylıkken yeni bir yazılım geliyor ve telefon yavaşlamaya başlıyor. Ya da her sene yeni bir model çıkıyor ve gerçekten ihtiyacımız olup olmadığını sorgulamadığımız yeni ve ilave bazı özellikler için telefonları değiştirmemiz teşvik ediliyor. Sadece biraz daha hızlı, biraz daha ince diye bu tür değişiklikler yapılıyor. Aslında akıllı telefon dışında televizyon, çamaşır makinası ve elektrikli süpürge gibi diğer ürünlerde de kullanım sürelerinin tasarlanan ya da hedeflenen ömürlerden daha kısa olduğunu söylemek mümkün. Burada özellikle değinmek istediğim bir diğer sektör de moda sektörü.
Lineer ekonominin çevreye ve ekonomiye etkisi ne oldu?
Bir ürün tüketiciye ulaştığında ise ürün en yüksek değerindedir. Ürün üretici ya da tüketici kaynaklı olarak kısa süre içinde kullanım dışı kaldığında, bir anda değer yıkımı söz konusu olur; ve o noktaya ulaşmak için tüketilmiş tüm kaynaklar, ödenen tüm bedeller, çevresel etkiler boşa gitmiş olur. O ürünün yerine yenisinin konulabilmesi için tekrar tekrar kaynak çıkartma, işleme, enerji tüketimi gerekli hale gelir. Sürekli atık yükünün artması da ekolojik sistem üzerindeki baskının daha da artmasına neden olur. Bugün yaşadığımız iklim değişikliği sorunun nedenleri arasında da başta enerji olmak üzere yoğun kaynak tüketiminin olduğunu da unutmamak gerekiyor. Doğal kaynakların sürekli azalması, var olan kaynaklara erişimin çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi nedenlerle daha da zorlaşması nedeniyle kaynak maliyetlerinin giderek arttığını görüyoruz. Girdi maliyetlerinin artışı üreticileri sıkıntıya sokarken, bu sıkıntının yansıması tabi ki tüketiciler üzerinde oluyor, ürün fiyatları artıyor.
Doğrusal (lineer) ekonominin sürdürülebilir olmadığı net olarak görülüyor. Peki çözüm önerisi nedir?
Burada devreye sürdürülebilirlik, verimlilik ve döngüsel ekonomi gibi kavramlar giriyor. Bugün ciddi bir paradigma değişimi, yepyeni bir sistem, farklı bir ekonomik model olarak döngüsel ekonomiyi konuşuyoruz. Döngüsel ekonomi bütünsel bir bakış açısı ve mevcut sistemin değişmesi için de çok kapsamlı, tüm tarafların dahil olduğu bir dönüşümü gerektiriyor. Yani hem tüketicilerin bakış açılarını değiştirmeleri, daha sorumlu ve bilinçli tüketim kalıpları benimsemeleri, hem de üreticilerin tüm süreçlerini gözden geçirerek döngüsel iş modellerini benimsemeleri, kamu ve STK’ların da bu süreçleri desteklemeleri gerekiyor.
Döngüsel ekonomi nedir?
Yeni kaynak çıkartılmasını ve kaynakların atık olarak sistemden yok olmasını önlemek üzere, sistemde hali hazırda var olan kaynakların, malzemelerin ve ürünlerin olabildiğince uzun süre, tekrar tekrar ve değerini olabildiğince kaybetmede kullanılmasını sağlayacak yöntemlerin ve uygulamaların devreye girmesi gerekiyor. Bu da zaten döngüsel ekonomi yaklaşımının genel çerçevesini oluşturuyor. Tüketicilerin yeni birşey alırken o ürüne ne kadar ihtiyaçları olduğunu mutlaka tekrar tekrar düşünmeleri, bu ürünlerin kaynağını araştırmaları, tamir edilip edilemeyeceğini sorgulamaları gerekir. Aynı şekilde bir ürünü atarken de, ondan daha fazla yararlanıp yararlanamayacaklarını, kendileri olmasa bile başka birinin kullanıp kullanamayacağını, farklı bir amaçla değerlendirip değerlendirilemeyeceğini dikkate almaları gerekir.
Döngüsel ekonominin evreye ve ekonomiye etkisi nedir?
Döngüsel ekonomi,ürünlerin kullanım aşamasında geçirdiği sürenin olabildiğince uzatılması, kullanımın bittiği noktada da en kısa yoldan sisteme tekrar geri döndürülmesini ifade eder. Döngüsel ekonomide artık hiçbir şey atık değildir. Bir ürün kullanım dışı kaldığında öncelikle o ürünün bir bütün olarak tekrar kullanılmaya çalışılmasını, mümkün değilse parçalarının kullanılmasını, o da mümkün değilse malzeme olarak geri dönüştürülmesini gerekli kılar. “Önce tamir et, sonra tekrar kullan, sonra yenile ve en sonda da geri dönüştür” prensibini esas alır ki bu hiyerarşik yaklaşım da değeri uzun süre korumak adına çok önemlidir.
Döngüsel ekonominin yaygınlaşması için neler yapmak gerekiyor?
Döngüsel iş modellerine geçiş yapılması gerekiyor. Ürünlerin üretim, tasarım, kullanım ve kullanım sonrası aşamalarına yönelik farklı pek çok döngüsel iş modelinden bahsetmek mümkün. Üretimde sürdürülebilir, doğal kaynaklardan gelen girdilerin ya da geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanılması, ürünlerin daha uzun süre kullanılabilecek şekilde tasarlanması, yine tasarım aşamasında ürünlerin daha kolay ayrıştırılabilir, tamir edilebilir, geri dönüştürülebilir ya da biyo-parçalanabilir olmasının sağlanması gibi modeller öne çıkıyor. Kullanım aşamasında ise ürün kullanım süre ve yoğunluğunun artırılmasına yönelik olarak tamir, bakım hizmetlerinin yanı sıra paylaşım, kiralama ve ikinci el satış modelleri dikkati çekiyor.
Tüm bu iş modelleri üreticiler için tek kazanç modelinin “daha çok üret, sat ve daha çok kazan” olmadığını gösteriyor. 2019 yılında dünya genelindeki döngüselliğin %9,1 olduğu hesaplanmış. Bu çok çok düşük bir oran. Bunun yükseltilmesi için tüm tarafların bakış açılarını değiştirmeleri ve iş birliği içinde döngüsel modellere geçişi hızlandırmaları şart. 1,7 değil, sadece bir dünyamız olduğunu unutmamak gerekiyor.
HABERE YORUM KAT